Rebirth of the Thief Who Roamed the World

Bölüm 48: Tanrısal Yetenek

"Kardeş Nie'nin etkileyici bir algısı var. Aslında çok iyi bir bakış açısı bulabildi!” Dusk hayranlıkla haykırdı. Yu Lan (Mavi Tüy), Bai Kaisui (Sade Kaynatılmış Su) ve diğerlerine kıyasla çok daha bilgiliydi. Doğal olarak bunun nedeni, kaptanı Uykulu Tilki'yi sık sık zorlu zindanlara kadar takip etmesiydi. Zindana özgü teknikler hakkında nasıl bilgi sahibi olamaz?

"Hey, söyle bize. Ne yapmayı planlıyor?” Yu Lan sordu. Takım kaptanı pozisyonunda olmasına rağmen, sıradan bir takımın kaptanıydı. Bu nedenle, o ve ekibi, zindancılık gibi konularda yetkin değildi, aksi takdirde, bu zindanda Kolay zorlukta yok edilemezlerdi.

“Zindanları yönetirken, her zaman belirli bir göreve atanan bir kişi vardır. Bu görev, büyük bir grup içindeki belirli canavarlara saldırmak için uygun bir konum bulmaktır. Optimal olarak o kişi, gruptaki diğer canavarları uyarmadan takıma bir veya iki canavar toplamalıdır. Ekipler, bu tür yöntemleri kullanarak büyük kalabalıkları daha yönetilebilir boyutlara ayırabilir. Genel olarak bu iş, bunu gerçekleştirmek için tatar yayı kullanan Hırsıza verilir. Muhtemelen, hepiniz bu şeyleri şimdiye kadar bilmelisiniz. Biraz ilerideki on sekiz Treant birbirine oldukça yakın. İçlerinden biri saldırıya uğradığı an, pek çoğu peş peşe gelecektir. Mafya yoğunluğundaki bu fark, muhtemelen bir Uzman zindanını yönetmedeki en önemli farklardan biridir. Küçük engellerle bile başa çıkmak bu kadar zor. Daha önce bölgeyi inceledim ancak başlamak için uygun bir pozisyon bulamadım. Kardeş Nie Yan'ın ağaca tırmandığını görene kadar kararımda yanıldığımı fark etmemiştim. Mevcut konumu, çeteleri cezbetmek için en uygun olanıdır. Olağanüstü bir algıya sahip olmayan biri, böylesine harika bir yer bulmakta zorlanırdı! Ekibimizde böyle bir Hırsız olsaydı, hayatta kalma oranımız en az yüzde otuz veya daha fazla artardı,” diye açıkladı Dusk. Nie Yan'ın becerilerine olan övgüsünü ve hayranlığını ifade etmekte en ufak bir çekingenlik göstermedi.

Yu Lan suskun kaldı. Başlangıçta, bir takımı düzgün bir şekilde yönetebilmek için oldukça yetenekli olduğuna inanıyordu. Ancak, bu fikrin sadece deneyimsizliğinden kaynaklandığı ortaya çıktı.

Yao Yao, dalın tepesinde duran Nie Yan'a baktığında, gözleri tuhaf bir ihtişamla parladı. Nie Yan'ın zihnindeki konumu bir kez daha birkaç adım yükselmişti. Ablası Yu Lan dışında onun kadar hayran olduğu başka kimse yoktu.

"Ancak, uygun bir pozisyon bulmak başka bir şey... aslında grubun geri kalanını çekmeden canavarları cezbetmek başka bir şey. İkincisi, bir Hırsızın algısının ve tepkisinin bir testidir. Zamanlamasında veya hedefinin isabetinde birazcık bile olsa saparsa, en kötü senaryo, tüm grubu bize karşı kışkırtır ve silinmemize neden olur. En seçkin Hırsızlar bile muhakemede eksiklik yaşıyor ve hatalar yapıyor." Dusk, Nie Yan'a baktı ve gergin bir ses tonuyla konuştu.

Dalın tepesinde dururken, Nie Yan hançerini kınına aldı ve beline taktı. Hemen çantasından arbaletini çıkardı ve omzuna dayadı. Görüntüden Treantların hareketlerini gözlemlerken, alnından bir damla ter damladı. Zihnindeki baskı ve gerginlik doruğa ulaştı. Şu anda, ekibinin on dokuz üyesinin hepsinin hayatına onun elleri karar verecekti!

Atmosferdeki gerilim arttıkça, Nie Yan yavaş yavaş etrafındaki dikkat dağıtan şeyleri görmezden geldi, ta ki geriye sadece elinde arbalet ve görüş alanında hedef kalana kadar.

Saniyeler dakikalara dönüştüğünde bile sabırla saldırma fırsatını bekliyordu.

Bu Treantların çoğu boşta kaldı. Ara sıra, bir veya iki tanesi kendilerini kökünden söker ve ortalıkta dolaşırdı. Ancak, sürekli olarak birbirlerinin iki metre yakınında kaldılar. Yakınlık onu son derece riskli bir duruma soktu. Kötü zamanlanmış tek bir atış, tüm grubu takımına götürecek bir saldırganlık zincirine neden olabilir.