Bir kalem bir gökyüzüne eşitti dünyamda.
Bir gökyüzünü boyamıştım sulu boyayla.
Pastel boya ipe ağaçlarım.
Kuru boya ile taşlarım vardı.
Kesip biçtiğim rengarenk gökkuşakları.
Gölgelerde serin serin esen rüzgar.
Parlamayı kesmeyen bir güneşim vardı.
Boyalarım tükendi.
Renklerim gitti.
Gökkuşaklarım silindi.
Ve bitti...Herkes bağırıyor. Her yer çok sesli. Siren sesi, polis arabası sesi. Adam hayat yoldaşımı kucaklıyor. Sedyeyi banyoya sokamadılar. Banyo dolapları yerle bir. Devirmiş önüne ne geliyorsa. Tüm makyaj malzemeleri dağınık. Benim dolabım. Eylül'ün dolabı, Berkan'ın dolabı hepsi aşağıda. Özgür'de ses yok. Bağırmıyor bir erkek ona dokunduğu için. Ne bir erkek için ne de benim için. Bakmıyor bile. Gözlerini kapatmış. Zaten uykusuzdu. Dinlensin biraz.
*Yazarın Bakış Açısından*
İnsanlar hep konuşuyordu. Ailesi konuşuyordu. Arkadaşları konuşuyordu. Komşusu konuşuyordu. Ama Ada susuyordu.
Çünkü Ada hep böyle yapmıştı. Özgür onun arkasında olmadığı sürece susuyordu. Çekinmiyordu. Sadece sevgilisinin onu gördüğünü biliyor olması ona bir haz veriyordu.Mesela bir yavru aslan gibi. Babası arkasındayken ceylana efelik taslayabiliyordu. Kükrüyordu. Bağırıyordu. Yanlız olduğunda ise transit geçiyordu tüm hayvanları.
Özgür ambulansa bindirilirken konuşan insanları duydu. Özgür'ün intiharından bahsediyorlardı. Onlara doğru yürüdü.
"Sorununuz ne sizin?"
Diye çığlık attı. Herkes bir anda sus pus oldu. Elleriyle kendine sert bir tokat attı.
"Ne konuşuyorsunuz? Çok mu merak ediyorsunuz? O benim karım tamam mı? O benim eşim. O benim sevgilim. O benim yoldaşım. O benim herşeyim."
Çığlıklarını Berkan'ın onu kucaklamasıyla kesti. Ve Annesinden sert olmasa da bir tokat yedi.
"Evet. O senin herşeyin. Ve sen herşeyinin yanında olmalısın. Arabaya bin."
Yollar tıkalı ve buzlu. Hastane uzak. Ambulans sireni acı acı bağırıyor. Ada arabanın arka koltuğunda hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Kız arkadaşı ambulansta.
Trafiğin sıkışmasını fırsat bilip atlıyor arabadan annesinin elinden kurtularak. Hemen beş adım ilerisindeki Ambulansın kapısını açıyor. ATT kadın sevgilisine kalp masajı yapıyor. Adam ise bileklerini sargıya alıp kanı durdurmaya çalışıyor.
Ada'nın çığlıklarıyla ambulansın siren sesi karışıyor. İkisi de birbiri ile yarışıyor gibi. Hangisi daha acı ötecek?
Yolda iki dakika daha geçiyor. Özgür'ün kalp atışı yavaşladı. Ada ona herşeyin yoluna gireceğini söylüyor. Ama Özgür duymuyor gibi. Zaten Ada yalan söylemeyi sevmez. Hoş O da inanmıyor ya herşeyin düzeleceğine.
"Ne yaptım ben? Özgür kalk, manyak, kalk ya, kalk sevgilim ne olur."
Hastane kapısından giriyorlar. Sedye ve doktorlar telaş içerisinde. Kan ve daha çok kan. Birlikte iniyorlar ambulanstan. Ada daha fazla yürüyemiyor. Düşüyor dizleri üzerine sertçe. Dizi kanıyor. Ve bayılıyor.
Herkes bir kere daha perişan. Özgür acil müdahale odasına giderken Eylül onun peşinden gidiyor. Berkan ise ikizini kucaklayıp başka bir sedyeye yatırıyor. Ada acile doğru yola çıkıyor.
Özgür hayat mücadelesi veriyor uyanmak için.
Ada ise o ölecek diye kendi ruhu adına poker oynuyor azrail ile.Özgür'ün durumu sabit. Nefesi yavaş ve derin. Kalp atışı 50'lerde.
Ada titremeye başlıyor. Onu sakinleştirmeye çalışan insanlara bağırıyor. Yok etmeye çalışıyor kendini.Saatler geçiyor. Ada'ya vurulan üç sakinleştirici etkisini iki saat boyunca uyutarak gösteriyor. Özgür'ün kanaması durduruldu. Normal odaya alındı.
Boynunda iki derin çizik var. Şah damarını es geçmiş kemiğin üzerinden sıyrılmış deri. Bilekleri isa parçalanmış. İki bileğinde de gelişi güzel derin çizikler atılmış. Sağ elindeki bir çizik dik çekilmiş. Boynuna ve bileklerine tam 80 dikiş atıldı. İzler kalacak. Bileklerinde ve boynunda. Geçmeyecek. Belki sadece ameliyat ile...
Ada uyanıyor. Yanı başında annesi babası. Kafasını kaldırıp sevgilisinin koltukta uyuduğunu düşünüyor. Bakıyor. Hayır. Orada değil. Kolundaki serumu canı yanarak çıkartıp kalkıyor ayağa. Dizleri acıyor. Annesi onu durdurmaya çalışıyor. Dönen başını umursamadan kalkıp çıkıyor odadan. Koridor boyunca vücudunu duvara sürte sürte ilerliyor. Annesi ve babası peşinde. Rastgele daldığı koridorun sonunda ikizi ve ikizinin nişanlısı duruyor. Hemen yanında Nazar Teyze, Kemal Amca, Kaan, Ata ve Meral. Hızlanıyor. Yanlarına gidiyor.
"Özgür nerde?"
Demeye kalmadan sarı kısa saçlar dikkatini çekiyor. Camdan sevgilisine bakıyor. Elleri ve boynu sargıda. Serum takılmış beyaz yüzü ile yatıyor hastane yatağında. Ada ellerini cama koyuyor. Kafasını cama yaslıyor.
Gözleri yanıyordu. Ağlamaya başlıyor. Dizleri kendisini yine taşıyamıyor. Berkan ona sarılıyor.
"Nesi var Özgür'ün. İyi mi?"
"İyi. Dikiş attılar. Uyutuyorlar. Kansız kaldı. Kan bulduk."
Bu sırada Kaan onun bacaklarına sarılıyor. Ada eğilip Kaan'a bakıyor.
"Ada teyze. Teyzemin nesi var."
"O... O şey... Çok yorgun. Yeterince beslenmedi."
"İyileşek mi?"
"İyileşek Kaan."
Kaan annesine koşuyor. Ada ise camdan bakıyor.
"Kalk hadi meleğim."
Saatler birbirini kovaladı neredeyse sabah olmuştu. Berkan ve Eylül okula gitmek zorundaydı. Eve geçtiler. Kemal amca ve Ata iş için gidiyorlar. Yanlarında da Kaan ve Meral de gitti.
"Ada kızım. Biliyorum yeri değil ama nasıl oldu bu?"
"Benim yüzünden Nazar teyze. Özür dilerim. Çok çok özür dilerim."
Ada tekrar ağlamaya başlayınca Nazar teyze gidip ona sarıldı.
"Üzülme kızım. Ben seni kırmak için söylemedim. Yanlızca merak ediyorum."
"Ona nasıl kadın olduğunu sordum."
"Ve o da sinir krizine girdi."
"Hadi onu hastaneden çıkaralım."
"Ada daha uyanmadı bile."
"Ama o hastaneleri sevmez ki."
#KalbiDengem
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalemin Kalbime Dokundu
RomanceGirl*Girl Homofikler için tehlikeli alan. Küçük bir kağıtla başladı hayalim. Köşelerini katladım önce. Origami yapmaya çalıştım. Ardından bir kalem ilişti gözüme kitapların en sağından. Uzanıp elime aldığımda. Şuursuzca dolaştı kalem kağıdın üze...