Chek-Up.

3K 164 11
                                    

Multimedya Ada...

Benim kadınım,
Gökyüzünde bir bulut kadar yumuşak.
Yeryüzünde bir taş kadar sertti.
Kalbi, dibi görünen berrak bir su kadar temizdi.
Benim kadınımın
Bir dudakları vardı
Ateş kadar sıcak.
Buz kadar soğuktu.
Bir gözleri vardı.
Tanrıları utandıracak şevkle bakardı.
Benim kadınım mükemmeldi.
Bayan mükemmel benim kadınımdı.
Sonsuzluk demek onunla sevişmekti.
Onunla sevişmeyi bilmek ise marifetlerin en güzeliydi.

Buna ne kadar devam edeceklerdi? Berkan ile Özgür her köşede birbirlerini kıstırıp şaka yapıyorlardı. Bu sefer Berkan, Özgür'ün duşta olduğunu öğrenince saç kurutma makineme sarı, kırmızı, mavi sim doldurmuş. Bende Özgür'e saçlarını saç kurutma makinesi ile kurutmasını söyleyince olanlar oldu. Şimdi ise kafasını lavaboya eğmişti ve ben saçlarındaki simi durulamaya çalışıyordum. Özgür sinirle kafasını kaldırınca üzerim ıslanmıştı.

"Tanrım şaka mı bu çocuk ha?"

"İkizim olmasaydı kesin elvatlık derdim. Ama ikizim. Benden yedi dakika sonra doğdu."

'Büyük olan senmisin yani?"

"Önce doğan benim."

"Umm güzel. Herneyse O değil de şimdi ben bu çocuğa ne gibi bir şaka yapacağım ki intimamımı en acı şekilde alayım."

"Pes etsen?"

"Pes edeyim de mutlu olsun ha? Olmaz canım. Düşünme bile. Bana çatapat lazım."

"Ne lazım?"

"Çatapat."

"Onu nereden bulacağım? Hem ne yapacaksın?"

"Ben bulurum. Ailenle konuştun mu? Babama haber vereceğim."

"Konuştum. Müsaitler onların evinde yiyelim akşam yemeğini. Araba ile üç, dört saatlik yol. Sonra da orada kalalım."

"Nerede?"

"İzmir."

"İzmir!"

Kafamı sallayıp ona baktım. O da kafasını salladı. "Babamla konuşurum."

Diye mırıldandı. Saçlarını kurulayarak banyodan çıktı. Berkan evde değildi. Eylül odasındaydı. Özgür televizyonun karşısındaki rahat koltuğa yayılırken dudaklarından öpüp Eylül'ün odasına geçtim. Yatıyordu. Elindeki düğün dergilerini kenara koydum. Kucağına yatıp telefonuyla oynamaya başladım. O da beni kaldırıp kucağından attı.

"Hadi alışverişe çıkalım."

"Neden?"

"Bir şeyler alırız Eylül lütfen."

"Sevgilinle git."

"Onu da alacağız yanımıza. Hadi senin butikte %40'lık indirimler varmış."

"Yalan söylüyorsan seni o butikteki küçük kabine sokar döverim."

"Ne yalanı canım gel hadi."

Gardırobuna yönelip giymek isteyeceği bazı kıyafetleri çıkarttım. O ise benim çıkarttıklarıma bakmadan hızla kendi kıyafetlerini aldı. Ben odadan çıkarken üzerini değiştirmeye başlamıştı. Özgür'ün yanına gidip kucağına oturdum. Elleri direkt olarak kalçamı kavramıştı. Ama hala televizyona bakıyordu.

"Alışverişe gidiyoruz."

"Gidin."

"Sen de geliyorsun."

Kalemin Kalbime DokunduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin