Bölüm Özgür'ün Ada'ya karşı hislerini anlatıyor. Ve Özgür'ün anlatımından devam ediyor ona göre.
Siz bayan;
Kalbime bir hançer soktunuz ilk görüşte.
Binbir defa sapladınız ve çıkarttınız.
Kanatıyorsunuz... Kanıyor...
Canım acıyor fakat acımıyor.
Siz bayan;
Benimle öğreniyorsunuz sevmek ne demek?
Dudaklarınızdan dökülen her söz.
En ünlü şairin en sevilen şiirinden bir dize.
Bana anlatıyorsunuz. Anlatın. Dinliyorum.
Siz bayan;
Sizi yazıyorum her kağıda.
Aslında algılamakta zorlanıyorum.
Çünkü siz.
Beni aşık ettiniz.
Çünkü siz.
Beni serseri ettiniz.
Çünkü siz.
Beni ben ettiniz.
Teşekkür ederim.Elimdeki çizim kalemini bırakıp yatağa uzandım. Ada'nın arkasına. Yorgundum. Evet, saat 04:00 olmuştu. Ada ise uyumamakta dirense de uykusuna yenik düşmüştü. Belim ağrımaya başlamıştı. Biraz esnemek için ayağa kalktım. Rafta gözüme takılan fotoğraf makinemi çantadan çıkarttım. Hızla ayarladım. Ardından Ada'nın üzerini örttüm. Saçlarını yüzünden çektim. Bir kaç adım uzaklaşıp dağınık yatağım. Odam ve en nadir parça Ada'nın bir kaç fotoğrafını çektim. Kamerayı çalışma masamın üzerine koyduğumda sevgilimin yanına ilerledim. Yere dizlerimin üzerinde çöktüm. Elini avcumun içine aldım. Dudaklarımı avucuna bastırdım. Yüzünü incelerken hareket etmemiştim.
Tamam şimdi bu kız o çok harika. Yani asıl konu güzel olması değil -ki gerçekten çok güzel- asıl konu ben sanırım ona aşık oldum. Bu garip çünkü ben bu hisleri sanki daha önce yaşamadım. İlkimmiş gibi. Ama daha önce Ela'ya aşığım diye geziniyordum ortalıkta. Ada benim gözlerimi açtı. O sert görünsede savunmasız bir kadın. Bir kalkanı var ve kimseyi yaklaştırmıyor. Ben ona ulaşamıyorum. Onu hissedemiyorum. O beni yaşarken ben yanı başında ondan mahrum kalıyorum.
Bu gerçekten yorucu. Hayatım cidden yorucu. Okulumla mı uğraşsam? Beni sıkıştıran teyzem ile mi uğraşsam? Şu sevgili muhabbetleriyle mi uğraşsam bilemiyorum. Şimdi eğer okulumla ilgilenmeye başlarsam Ada'yı boşlarım. Onun üzülmesini istemiyorum. Derslerim ile ilgilendikçe onu unuttuğumu düşünebilir ve ben bunu istemiyorum.
Seviyorum onu. Deli gibi. Ahh bir de şöyle haykırabilsem. Onu kollarım altına alıp bir dağa karşı gelsem. Herkes bilse onu ne kadar sevdiğimi. İnanmasalar. Kıskansalar. Hem o da beni çok sevse mesela. Sadece bana muhtaç olsa. Çünkü ben şu an sadece ona muhtacım. Onu aşkına muhtacım. Onun kokusuna. Onun sesine. Onun sıcaklığına. Sadece O'na. Bir yudum su bir kuru ekmek kadar ona.
Nasıl anlatsam ona. Böyle bir hayatta. Nasıl kanıtlasam sevdiğimi. Ne olsa vazgeçemez benden. Gülümsesin. Kahkaha atsın. Bana sarılsın. Beni sevsin. Sadece bana umut etsin. Bana yazsın hayallerini. Bana ait kalsın sonsuza kadar benim olsun. Kopamasın.
Çok mu şey istedim, belki. Fakat hepsinin kaynağı o. Hepsi o. HEP O...
Ne zaman yanına yattım kavrayamasamda. Ellerimi beline dolayıp iyice yanına kıvrıldım. Kalp atışlarını dahi duymak istercesine dinledim. Nefes alışverişleri düzenli ve yavaştı. Avucumda olan eli sıkılaştı. Hareket etti. Vücudunu döndürerek üzerime çıktı. Başını göğsüme koydu.
"Özgür?" Diye mırıldandı kısık sesi.
"Sevgilim?"
"Yanımda uyu gitme."
"Yanındayım..." Diye mırıldandım. Sessizce. Gözlerimi tavana dikmiştim. Ada'nın yüzüne baktım. Dudağının kenarında ufak bir buse belirginleşmişti. Ellerimi belinden yavaşça hareket ettirdim. Uyumuyordu ama ben elimi hareket ettirdikçe daha da mıyışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalemin Kalbime Dokundu
RomanceGirl*Girl Homofikler için tehlikeli alan. Küçük bir kağıtla başladı hayalim. Köşelerini katladım önce. Origami yapmaya çalıştım. Ardından bir kalem ilişti gözüme kitapların en sağından. Uzanıp elime aldığımda. Şuursuzca dolaştı kalem kağıdın üze...