Başına hiç bir şey gelmesin diye,
Köşedeki telefon kulübesinden izliyorum evini.
Çalışmayan telefonla arayıp duruyorum.
Seni doğru yoldan aramaktansa
Yanlış yolda buluyorum.Özgür kafasını kaldırıp adama baktı.
"Baba?"
Diye mırıldandı ince bir sesle. Özgür'ün babasıydı karşımızdaki yabancı adam.
Ben daha olayın şokundayken adam yanımıza gelip Özgür'e sarılmak için hamle yapmıştı. Özgür ise ona sırtını dönüp sıkıca bana sarılmıştı. Kollarını boynuma sarmış, parmak uçlarında kalkmış, kafasını boynuma gömmüş ve vücudunu bana yapıştırmıştı. Adam bir iki adım geri attı.
"Baba'm? Kızım bana sarılmayacakmısın?"
Özgür'ün gözyaşları ve istemeden de olsa saldığı hıçkırık sesi ile babasına bakmayı bıraktım. Özgür'ün kafasını boynumdan kaldırıp yüzüne bakmaya çalıştım. Fakat yüzüne bakmayı bırakın kafasını bir milim dahi oynatamamıştım.
Çift kişilik koltuğa oturup bana daha da yakınlaşmasına izin verdim. Hayır karşılaşmalarının böyle olmaması gerekiyordu. Bu şekilde olamazdı. Çalan telefonuma baktım. Berkan arıyordu.
"Efendim kardeşim?"
"Ada benim Eylül, Berkan motorsikle takla attı. Hastaneye gidiyoruz."
"NE SAÇMALIYORSUN SEN YA?"
Telefon yüzüme kapanırken Özgür bana bakıyordu. Gözleri hala yaşlıydı.
"B-berkan. Motorla takla atmış."
Özgür ve Burç bana öylece bakıyordu. Ben de onlara saf saf bakıyordum. Özgür ayağa kalktı.
"Hadi. Berkan'a bakmalıyız."
"Ya Burç?"
"Biz buradayız."
Dedi adam. Özgür'e bir kere daha yaklaşmaya çalıştı. Özgür bu sefer elimi tutup çekeledi. Burç'a kendisine dikkat etmesi gerektiğini tembihleyip onu yanaklarından öpüp beni kavrayarak yürümeye zorladı.
Beraber arabaya bindik. Telefonda hangi hastanede olduklarına dair mesaj vardı. Başım ağrıyordu. Neler oluyordu böyle her şey üst üste?
Dudaklarım. Mühürlenmiş gibi. Sımsıkı kapalılardı. Elimin altında titreyen direksiyon ile toprak yola girdiğimi fark etiim. Dönemeci kaçırmıştım. Arabayı yavaşlattım. Elimi direksyona sertçe vurdum. Özgür ellerimi tuttu.
"Yapma böyle Ada. Bak Berkan'a gitmeliyiz. Nasıl olduğunu bilmiyoruz."
"Baban geldi. Burç'un babası ölüyor."
"Shht meleğim, herşey sırayla. Sakin ol lütfen."
Dudaklarını anlıma bastırdı. Ellerimi öptü.
"Hadi. Gidelim."
*****
Hastane kapısından bir kere daha girdik. Lanet koku ciğerlerime doldu. O sırada elinde su şişeleri ile Eylül'ü gördüm. Koşarak yanına gittiğimizde Eylül'e sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalemin Kalbime Dokundu
RomanceGirl*Girl Homofikler için tehlikeli alan. Küçük bir kağıtla başladı hayalim. Köşelerini katladım önce. Origami yapmaya çalıştım. Ardından bir kalem ilişti gözüme kitapların en sağından. Uzanıp elime aldığımda. Şuursuzca dolaştı kalem kağıdın üze...