Gece yarısı sükûnetini korurken
Kollarım arasında bir beden.
Kulakları dudaklarım dibindeyken,
Anlatayım sana
Gerçek aşkın var olduğunu."Acıyor Ada. Bak ver elini."
Elimi alıp göğsüne götürdü.
"Bak burası acıyor."
Diye mırıldandı zar zor. Ardından elimi boynuna çıkarttı.
"Şuralarda da bir yumru var yutkunamıyorum"
Ellerimi boynuna sardım. Alnımı alnına yasladım. Dudaklarımı burnuna bastırdım.
"Güzelim yapma. Hadi şimdi eve gidelim..."
"Deniz çok güzel Ada biraz ona bakalım."
Karşısına uzanan kıyıya bakıp iç geçirdi. Derin bir nefes aldı. Ellerimizi birleştirdi.
" Ada belki de gitmem lazım."
"Nereye?"
"Yurt dışına bebeğim?"
Ne bir dakika ya bu yine ne saçmalıyor?
Gitmek ne demek?
Tanrım yurt dışına gitmek ne demek?"Özgür bana bak. Ciddi misin sen? Ya yurtdışı ne ya?
" Şey bir şeylerden uzaklaşmak lazım Ada. Seni çok seviyorum. Ama bunlar çok fazla Ada."
"Öyle mi? Beni çok seviyorsun? Beni çok sevdiğinden mi beni burada yalnız bırakıyorsun? Beni bu kadar severken ben senin için herkesi karşıma almışken sen beni terk mi ediyorsun?"
"Saçmalama seni terk etmek ne demek? Sadece biraz uzaklaşmak herkesten, sen dışında herkesten."
"O zaman gitme. Gel ve hastaneye gidelim."
"Ada ben o adamın yüzünü görmek istemiyorum."
Ayağa kalkıp Özgür'ü kaldırdım. Bana direnmek yerine ayağa kalkmıştı elimle onu sardım ve sıkıca sarıldım. Dudaklarımı omuzuna bastırdım. Elini tutup sıkıca kavradım. Ve beraber birkaç adım attık. Kalbime ağrılar giriyordu. Yan tarafıma döndüğümde masmavi gözleri bana bakıyordu. Gözleri beni hep sakinleştirmeyi beceriyordu. Onun gözlerine baktığımda aynı anda birçok şeyi hissedebiliyordum. Özgür'ün gözleri benim hem hapsimdi. Hem de kurtuluşum. Aynı anda bu kadar çok şey hissettirebiliyordu. Bunlardan güzel olan da onun gözleri duygularının bir aynasıydı. Onun gözlerinde öfkeyi de görebilirdiniz nefreti de. Aşkı da görebilirdiniz, mutluluğunu da. Kavga ettiğimiz basit zamanlarda onun duygularını az çok hissettiğim için nasıl davranmam gerektiğini de az çok hissediyordum. Tahmin ediyordum. Fakat onu asla kestiremezsiniz. Ne düşündüğünü kestiremezsiniz. Ne yapacağını kestiremezsiniz. Her ne olursa olsun onu deli gibi istiyorum. Onun varlığı ile övünüyorum ve onun yokluğunda yarım kalıyorum.
Özgür'ün mırıldanmasını duyunca ona baktım.
''Ada eve gidebilir miyiz?''
[Bu paragraftan sonrasını multimedyada bulunan SeksenDört-Hangimiz adlı şarkı ile dinleyebilirsiniz.]
Sessizce kafa salladım. Eve gitmek istiyor çünkü bavulunu hazırlayacak. Artık korkuyordum aramıza giren bu soğukluk beni gün be gün eritiyordu. Korkmamın nedeni ondan ayrılacağım gerçeği ile karşı karşıya kalmamdı. Onun omuzuna ihtiyacım vardı benim. Onun dudaklarına ihtiyacım vardı. Onun kokusuna. Onun hareketlerine. Onun benim yanımda uyumasına ihtiyacım vardı. Benim yanımda uyanmasına. En önemlisi bana sarılmasına ihtiyacım vardı. Beni sıkıca sarmalamasına ihtiyacım vardı. Ona âşık oldukça arsızlaşmıştım. Aşkından daha çok istiyordum. Dudaklarından daha çok istiyordum. Duygularından daha çok istiyordum. Ben bu durumdayken beni terk etmesi, beni yarı yolda bırakması olacak iş miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalemin Kalbime Dokundu
RomansaGirl*Girl Homofikler için tehlikeli alan. Küçük bir kağıtla başladı hayalim. Köşelerini katladım önce. Origami yapmaya çalıştım. Ardından bir kalem ilişti gözüme kitapların en sağından. Uzanıp elime aldığımda. Şuursuzca dolaştı kalem kağıdın üze...