Bu bölümde Adal'ın karanlık yüzü hakkında ne düşünüyorsunuz çok merak ediyorummm. Aslında böyle olacağı belliydi ama yine de üzücü. Ben şahsen Esin'in tarafındayım :(
LVII. Köprüden önceki son çıkış
ParanoidJuliette, tablolarla dolu, mumlarla aydınlatılan o küçük odaya geldiğinde içini tanıdık bir huzurla kaplandığını hissetti. Aurum'u kazanmayı karar verdiklerinden sonra, tüm savaşlarını burada, bu tabloların arasında planlamışlardı.
Oksana tablolardaki portreleri işaret ederek onların kim olduklarını kucağındaki bebeğine anlatırken Juliette, Cihan'ın portresinin önünde durdu. Bu portrenin altındaki, hala yanmakta olan mumdan gözlerini ayırmadan dakikalarca bekledi. Ama Adal gelmedi. "Oksana, Baler'i hiç gördün mü bugün?" diye sorduğunda, sönmüş mumlarla oynayan Oksana başını kaldırdı. Başını şaşkınlıkla hayır anlamında salladı.
Juliette, kesik bir nefes aldı. Yanan mumun yanında duran, mumun üzerine kapanacak gümüşten, oymalı başlığı eline alırken "Sanırım bunu yalnız yapmak zorundayım." diye fısıldadı. Mum, üzerine kapanan başlıkla sönerken oda daha da karardı.
Cihan ile beraber bu küçük odanın, kahverengi tahtadan zemininde bağdaş kurmuş oturuyorlardı. Saatlerce, gelecek hakkında konuşuyorlardı. Oksana'nın savaşı böyle başladı. Juliette, burnundaki nazal kanülle usulca oturuyordu ve portrelerdeki yüzleri izliyordu. Cihan'ın bakışları odadaki portrelerden gezinirken sarışın, yirmili yaşlarının sonunda bir adamda durakladı. "Adal." diye mırıldanarak ismini söyledi Juliette'in yorgun bakışları onu bulduğunda "Onun da her şeyi bilmesi gerektiğini düşünüyorum." dedi. Juliette ilgisizce başını aşağı yukarı salladı. Cihan ise nedenini açıkladı. "Ben yokken senin gerçekte kim olduğunu unutmayacak birinin çevrende olmasını istiyorum."
Bu sözler Juliette'i duraksattı. "Sen gittiğinde..." diye temkinlice söze başladı. "Tüm soy sistemlerinde ve Dore'de güç kazanmam gerekecek."
"Aurum'u kazanmış olman Juliette, zaten bir korku yaratacak."
Juliette'in bakışları kendi portresinin yan duvarında duran Amanda'nın portresinde takılı kaldı. Üzerine su yeşili bir elbise giymiş yirmili yaşlarındaki bu genç kızın resmi Juliette'tin tüylerini ürpertti. "Onu yenmek için bu yeterli gelmeyecek ama."
Cihan, bir elini Juliette'in omzuna koyarak onu kendine doğru çekti. "Gerçekten ölmediğimi kimlerin bilmesini istiyorsun?" diye sordu."Amanda'nın peşine düşmesinden korkuyorum Cihan. Bu nedenle, mümkün olduğunca az kişi bilmeli."
"Esin Ateş mesela? Adal her şeyi bilecek. Peki ya o?"
Juliette yüzünü buruşturdu. "Senin hakkında gerçekleri bilirse, sonunda onu oğlundan ayırdığımda bunun intikamı için gelecektir. Esin gerçekleri öğrenmemeli."
Adal,"Hayır, onu yalnız bırakmayacağım." dedi. Juliette'i kastediyordu.
Esin hışımla yataklarının yanındaki komodinde duran düğün fotoğrafının çerçevesini yere fırlattı. "Öyleyse onun yanında ol! Devam et buna Adal!" diye bağırdı. Kesilen elinden kan ince ince süzülürken kapının dışını işaret etti: "Taht için eşini öldüren bir katil-"
"Onun hakkında böyle konuşamazsın!"
Esin durdu. Gözleri dolarken ve kendini ağlamamak için zorlarken gözlerini, kırdığı tabloya dikti. "Keşke Cihan yerine o ölseydi. En azından masum biri hala yaşıyor olurdu." Adal, Esin'in karşısında durdu. Ona yaklaştı. Öfkeyle gözleri büyürken "O da masum." diye fısıldadı. "Juliette, masum. Gerçek bu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOYLULAR VE CANAVARLAR
Science Fiction"Juliette'in bir insana göre çok fazla hayatı oldu. Hayatlarının birinde narin bir prenses diğerinde acımasız bir komutandı. Arada bir kendi ailesinden vazgeçen bir lidere de benzetilse de emin olduğum tek şey şu ki Juliette her zaman bir isyancıydı...