XXXVI. Nedenlere körlük
Şarkı: The Hate InsideFLASHBACK
Asker gülümsedi. Rubinilo ayağa kalkarken "Sanki hikayem henüz bilinmediği için düşman benmişim gibi." diye fısıldadı."Öyle görünüyor ki, Dore'nin teknolojilerine ulaşmak son çarem. Endo'yu yenen asıl kişiler oradaydı çünkü."
"Efendim, asıl Akım'dan neredeyse kimse kalmadı. Büyük Hunter, Ivanov, Vincent öldü. Ateş'in sizinle konuşacağını ise sanmıyorum."
"Bu nedenle Amanda ile anlaşmamıza devam edeceğiz. Dore'ye sızıp Amanda'ya istediği tahtı kazandırabilmemiz için son bir yolumuz daha var."
"Nedir?"
Rubinilo, kara korsanlarından umudu kesmişti. O kısa bir ölümü, uzun ve acılı bir yenilgiye tercih ederdi. Teslim olmayı seçti. Kara korsanları olarak teslim olabilirse Rubinilo'nun kim olduğunu Julie'den koruyabilirdi. Oturdukları iki sandalyenin arkasındaki kütüphaneye doğru ilerledi. Kitapların arasından bir video kaseti çıkardı ve onu eski bir kasete taktı.
Bu, Dore'den bir görüntüydü. Akım'dan herkes oradaydı ve üzerlerindeki elbiseler Dore'nin Viktoryen havasını yansıttığı ilk dönemleri yansıtıyordu. Dore'nin bu binası ise -plan itibariyle beyaz gotik binaya benziyordu- henüz bitmemişti. Kolonlar yeni inşa ediliyordu ve arka plana bir toz, bir boşluk hakimdi.
"İlk zafer balosu." diye açıkladı Rubinilo. "İlk diyorum çünkü Julie, bu geleneği devam ettirmek isteyecek."
"Boaz konusunda Amanda ile anlaşmak mı? Ben bunun için mi sizinle savaşa geldim?" Esin, eline geçen bir şamdanı Julie'nin arkasındaki duvara doğru fırlattığında şamdan gürültü çıkartarak yere düştü. Cihan, şamdanın çarptığı duvarın tam yanında bir pencerenin önündeydi, düşen şamdana baktı. Hızlı adımlarla Julie'nin yanına ilerledi ve önüne geçti.
"Onun yerine konuşmama gerek yok, senin de bu kadar öfkelenmene gerek yok." demişti. Odada sadece dört kişilerdi. Yardım ister gibi Adal'a baktı. Onun sessiz kalacağını anladığında "Julie, Amanda'ya özel bir anlaşma teklif edecek o kadar. 'Boaz Dore'de kalabilir ve benim suçlamam düşer çünkü ikimiz de kara korsanlarının bundan sorumlu olduğunu biliyoruz.' diyecek." demişti.Esin başını iki yana salladığında gözlerinin dolduğunun farkında değildi. Karşı çıktı: "Bunun benim aileme saygısızlık olduğunu biliyorsunuz." Julie o ana dek sessizliğini korumuştu. Sonra, "Dore'yi ben yönetiyorum." diye bağırınca yüzü konseylerdeki soğuk ve ürkütücü halini almıştı şimdi.
"Ben kara korsanları ile savaşa hazırlanmasam ailenden alacağın bir intikamın olmayacaktı. Hatta size, Amanda ile anlaşma fikrinden bahsetmem bile yanlıştı."
"Kararı kendim vereceğim ve gereken ne ise yapacağım. Bu kararı verirken göz önünde bulunduracağım tek şey halkın ve Dore'nin menfaati olacak. Yıkılmış soy sistemlerinin intikamı değil."
Esin, Adal ve Cihan bu duygusuz sözleri dinlerken Julie, Esin'in yanına ilerledi. Onun yanından geçip gitmeden önce şöyle fısıldadı: "Yıkılan soy sistemlerinin intikamını kara korsanlarını yendiğimde aldım. O sırada yanımda sen de vardın. Bunları unutup yaptıklarımı hiçe sayma."
♠
Julie elindeki çay fincanının işlemelerinde parmaklarını gezdirirken omuz silkti: "Bilmiyorum." Vakit gece yarısına yaklaşıyordu, belki de geçiyordu. O, Cihan, Adora ve Araz soylar binasının en üst katında balkonda oturuyordu. Julie Adora'nın hemen karşısında bir berjerdeydi. Uzun saçları hafif rüzgarda dalgalanırken rahatsız oldu, saçlarını kulak arkası ederken tekrarladı. "Bilmiyorum işte." Sonra Adora'yı işaret etti.
"Adora biliyor. Adal beni anlıyordu. Cihan alınma aşkım ama ne bileyim çocukluğumda bile onunla tartışmıyorduk şimdi Esin'in tarafını tutması. Gerçekten haksız mıyım?" Cihan ne diyeyim der gibi diğerlerine baktığında Dore'de yaşanan şeyler canını sıkıyor gibiydi.
"Sabaha karşı konsey var artık bir karar vermem gerek." diye mırıldandı Julie.Araz "Bu konuyu Adal ile konuşmalıyım belki." diye araya girdi.
"Aslında buna gerek yok. Bendeniz, Adora yani, size bir durum değerlendirmesi yapayım." Julie bu sözlere kıkırdadığında Adora buna takılmadan devam etti:
"Tamam, Esin Dore'deki en ünlü soylardan birinin kara korsanları ile iletişimi olsun istemiyor olabilir ama artık kara korsanları yok. Julie, bu konuda ne yapacağının Esin ile bir ilgisi yok. Asıl soru senin kendini ne zaman güvende hissedeceğin, senin neyi doğru bulduğun. Amanda ile anlaşmak hayatını kurtarabilir ama Dore'yi yönetirken konseyde Boaz ile göz göze geldiğinde ne hissedeceksin?"
"Rubinilo'yu asla bulamayacağım değil mi?"
Bu soru herkesi birkaç saniye duraklattı. Cihan anlamış gibi kaşlarını çatarken "Bitmediğini düşünüyorsun." diye fısıldadı.Julie ellerini iki yana kaldırdı. "Onları yendiğimizi düşünüyor muyum evet? Onlardan kurtulduk mu, hayır. Bu bizi kazanmış yapar mı, kesinlikle hayır."
"Sanki her şey kara korsanları ile ilgili değil de Rubinilo ile ilgili gibiydi." diye araya girdi Araz. "Kara korsanlarının hiçbiri seni tanımıyordu bile."
Adora onu onaylar gibi başını salladı. "Kara korsanları değil de Rubinilo senin için geliyordu."
Julie ise bu sözlere güldü. gerginlikle yine elindeki boş çay bardağına gözlerini çevirmişti. Onun üzerindeki işlemelerde parmaklarını gezdirirken aklına gelen düşünce yine onu güldürdü ama bu sefer ürktüğü için gülüyordu.
"Yanlış kişilerle savaştığımızı söyleme bana."Diğerleri de Julie gibi buna gülse de bu soru Julie'nin zihninde derin bir köşeye saklandı. Adora gitmek için ayağa kalkıp gözlerini ovuştururken neşeliydi. "Upuzun bir tatildeyim." dedi.
"Zafer balosundan sonra Dore'nin sahildeki arazilerine gideceğim."Julie oynayıp durduğu fincanını sağında duran sehpaya bırakırken tebessüm etmekle yetindi. "Zafer balosu ya." diye mırıldanmıştı.
"Hadi ama Julie neşelen biraz!"Adora, Araz ile beraber ayrıldıklarında Julie de konseyden önce dinlenmek için odasına çekilmeyi düşündü. O da gitmeye hazırlanıyordu ki Cihan'ın çekinceli sesi onu durdurdu. "Artemis, bir şey sorabilir miyim?"
"Tabii ki."
"Babamla annem yarın akşam için yemeğe çağırıyorlar da gitsek mi? Defne, Kaan falan da gelecek... bir aile toplantısı gibi."
Julie bu teklife sevindi.Sabaha karşı yapılan konseye üzerinde kalın, yünden bir lacivert kaban ve yine kalın bir lacivert elbise ile konseye ilerlerken kapıda bekleyen Amanda'yı görebiliyor, endişesini yüzünden okuyabiliyordu.
Dakikalar sonra konseye duyuracağı gerçeğin yıllar sonra hayatını mahvedeceğini ise bilmiyordu.Julie, konseyde yerine oturup Boaz ile göz göze geldiğinde onun Dore'den gitmesi gerektiğine karar kılmıştı.
Bu karar baştan savma mıydı ya da Julie kiminle ya da neyle savaştığını hiç kavrayabildi mi; bilinmez ama nedenleri sorgulamadığı kesindi.
Çünkü hiçbir zaman Rubinilo'nun neden soy sistemlerinde bir şeyi aradığını öğrenmedi. Amanda'nın hissettiklerini anlamadı. O Boaz'ı kara korsanı olarak gönderdiğinde, aynısını bir gün Amanda'nın da Cihan için isteyeceğini düşünemedi.
Julie'yi Artemis yapan yardımsever ve önemseyen kalbi olsa da onu Dore 'nin acımasız komutanı yapan şey de nedenlere olan bu körlüğüydü.Julie arkasındaki hologramı konseye hiçbir kelime dahi etmeden açtığında ve kara korsanlarının isimlerinin yer aldığı bir listeyi gösterdiğinde herkes bu kalabalık listede tanıdık bir isim ararken Amanda o ismi kolaylıkla fark etmişti: Boaz Hugo Hunter. Julie, bu ismi herkesin görebilmesi için çekip büyüttüğünde ve ismin altında konseyde zaten aralarında olan Boaz'ın bir kara korsanı olarak fotoğrafı belirdiğinde konuştu.
"Görünüşe göre Boaz da kara korsanıymış." dediğinde "Görünüşe göre bugün hava güneşli." der gibi sakindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOYLULAR VE CANAVARLAR
Sciencefiction"Juliette'in bir insana göre çok fazla hayatı oldu. Hayatlarının birinde narin bir prenses diğerinde acımasız bir komutandı. Arada bir kendi ailesinden vazgeçen bir lidere de benzetilse de emin olduğum tek şey şu ki Juliette her zaman bir isyancıydı...