LXIII. Alacada kayalar

22 3 29
                                    

LXIII. Alacada kayalar
Disappear

Adal, hastalığının son zamanlarına yaklaşırken kurucu soylar binasındaki odasından da nadiren çıkmaya başlamıştı. Yemeklerini burada, ailesi ile beraber yiyor ve Juliette'i görmek için taht odasına kadar gitmiyordu bile. Bunun yerine her sabah Juliette onun yanınax gelip nasıl olduğunu kontrol ediyor ve dayanmasını söylüyordu.

Adal, yine bu gecelerden birinde cam kenarına dayandırdığı sallanan bir sandalyede -İlk aldıklarında Esin bu sandalyeyi Baler'e masal anlatmak için kullanıyordu ancak artık Adal'ın en sevdiği sandalyeydi- belli belirsiz salınırken düşünceli gözleri de Dore'nin bahçesinde oyun oynayan çocuklardaydı. Artık kış gelmesine rağmen çocuklar yazın oynadıkları oyunları bırakmıyordu. Bunda Oksana'nın inatçılığının ve Adal'ın ona olan bağlılığının büyük payı vardı. Sıcak öğlen vakitlerinde Adora da kucağında Boğaç'ı dışarıya çıkartıyordu. Boğaç, Oksana ve Baler'i görünce çıldırıyordu. İkizler, eskisi kadar ortalıkta değildi. En azından Oksana ve Baler ile eskisi kadar iletişim kurmuyordu. Bunda, Defne ve Kaan'ın Juliette'e aldığı tavırın etkisi büyüktü. Sonra Serhat, Mahir'in oğlu, onunla beraber Dore'den ayrılmış ve bundan büyük bir mutluluk duymuştu.

Hunter soyunun büyük veliahtı Ecem ise yıllar sonra geçeceği tahta layık olmak için dersler öğreniyordu. Amanda neredeyse her konsey arasında Ecem'in yapay zeka teknolojilerine ve analitiğe ilgisini ballandırarak anlatsa da Juliette gözlerini devirdiği için hiçbir soylu buna ilgi gösteremiyordu.
Küçük veliaht Armand Pars ise Oksana ve Baler'den bir yaş kadar büyüktü. O, arada Oksana ve Baler ile oyun oynasa da sessiz bir çocuktu. Genelde çevresini gözlemler ve nadiren gülümserdi.

Çocuklar yavaş yavaş dağılırken Adal, beyaz gotik binanın merdivenlerinden aceleyle inen Esin'i izledi. Belirmeye başlamış dolunay sarı saçlarını parlatıyor ve bu saçlar, hafif rüzgarda o aceleyle yürürken dalgalanıyordu. Adal, Esin'i izlemeyi severdi. Neredeyse her zaman ona hayrandı. Bu hayranlık aslında güzelliğinden gelmiyordu. Zeki biriydi, duygusal biri değildi. Kontrollüydü, çoğu zaman -Juliette bunun doğruluğuna şiddetle karşı çıksa bile- Esin de Adal gibi düşünür, Adal gibi konuşurdu. Adal arkasına yaslanıp iç geçirdi. Esin'in bahçede çamurlanmış Baler'i kucağına alıp soylar binasına ilerlemesini izledi.

Juliette, bir bakıma Esin'in tersiydi. Her ne kadar o da en az onun kadar zeki olsa da duygularına çabuk tutulur ve genellikle kalbiyle karar alırdı. Yine de kalbiyle kararlar almış olmasına rağmen kendine bu kadar acı çektirebilmesi Adal'ı bazen hayrete düşürürdü.
Esin'in şakacı bir sesle Baler'e söylenmesini kapının ardından işittiğinde düşüncelerini bir kenara bıraktı ve sandalyesini kapıya çevirdi. Gülümsemeye çalıştı.

Esin, kapıyı açar açmaz Adal ile göz göze gelince kıkırdamaya devam etti. "Şu çirkinin yüzüne bir bak!" dedi, Baler'in çamura bulanmış yüzünü ona doğru çevirirken. "Şimdi ona Oksana ile bugün ne oyunu oynadıklarını sor!"
Adal hevesle Esin'e Baler ile yaklaşmalarını işaret etti. Çünkü eğer kendisi ayağa kalkacak olsaydı, en az beş dakika Esin'in dikilerek beklemesi gerekecekti.

Esin, Baler ile Adal'a doğru ilerlediğinde Adal Baler'in çamurla kaplı kıyafetlerini ve saçlarını daha yakından görünce kahkahalarının arasından ancak sorabildi: "Ne oynadınız oğlum Oksana ile?"
"Çamur canavarı. Ben çamur canavarıydım ve Oki de benden kaçan bir prensesti."

"Görüyor musun haydutları?" dedi Esin tekrardan. Baler ile doğruca banyoya giderken "Yarın da Okisi canavar olsun biraz da onun annesi bir saat boyunca onu yıkamakla uğraşsın."
Adal, başını soluna yatırarak "Esin." dedi. "Böylesi daha iyi değil mi? Juliette hasta. Tek başına yıkayamazdı zaten o kadar çamur içinde, uzun saçlı bir kızı." Esin iç geçirerek banyonun kapısını kapatırken başını yavaşça aşağı yukarı salladı: "Doğru."

SOYLULAR VE CANAVARLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin