XXVI. Mira Ateş
Şarkı: Till I see you again
FLASHBACK
"Julie, annem Dore'den temelli ayrılıyor. Deniz kenarında bir yalıya gidecek."
Julie, Dore'nin ön bahçesindeki güllerin arasında dolaşırken durdu. Adal'ın yanına geldiğini fark etmemişti. Arkasını dönüp çiçeklerden uzakta dikilen Adal'a baktığında yüzü düşmüştü. "Henüz on yedi yaşında bir çocuk için hem konseye katılmak hem de orduya gitmek zor olsa gerek." diye fısıldadı.
Adal kendi kendine "Artık soyu ben yönetiyorum." diye mırıldandı. Bu gerçeği Julie ona söylediğinde ancak kavramış gibiydi.
"Onu ziyarete gidersin Adal. Belki böylesi daha iyidir."
"Ben sadece... Dore'den neden bu kadar nefret ettiğini anlamıyorum. Belki babam da burada olsa daha kolay olurdu onun için ama zaten Dore'yi o kurdu."
Julie duraksadı. Ne söyleyeceğini bilmiyor gibiydi.
"Ne yaşandıysa bizden saklanıyor Adal."
Adal sinirle gözlerini devirdi. "Belki de saklanmalı. Ben bundan birkaç sene sonra Dore'den bir anda ayrılıp çocuklarımı burada kendimi orada yapayalnız bulmak istemezdim."
Julie yutkundu. Dore'den nefret ediyor, ama Dore'yi o kurdu. diye düşündü.
Dore'den nefret ediyor ama Dore'yi o yönetiyor.
Cihan, üzerine tuğlaların dizildiği büyükçe bir el arabasını sırtlayarak yapılmakta olan eve doğru ilerlerken bunu düşünüyordu. Dore'nin ne zaman yıkılacağı üzerine tahminler yapmak için çok da yanlış bir zaman değildi.
Bir adam, yanına gelip "Oğlum bu kadar ağırı yüklenme." diye onu uyardığında düşünceleri dağıldı ve arabayı yere bıraktı. "Sorun yok." dedi, nefes nefese. "Kaan nerede?" diye sordu.
"Kuzeninin yanına Al'a gitti."
Cihan nefeslerini düzene sokmak için bekledi."Lexus ve Defne?" diye sordu. "Akşamdan beri onları da görmedim."
Adam başını bilmiyorum anlamında sallarken yaşlıca bir kadına işaret ederek onu yanına çağırdı. Aynı soruyu ona sordu. "Hastaları taburcu ediyorlar." diye aceleyle açıkladı kadın. Orada tozun içinde olmayı sevmediğini eteklerini silkeleyerek belli etti sonra yanlarından hızla ayrıldı. Cihan alnına yapışan saçlarını önünden çekerken "Başka ihtiyaç ne varsa getireyim." dedi hırıltılı bir sesle.
Adam beklemesini işaret ederek uzaklaştı. Cihan, çevresine bakındı; bir ağaç kütüğü bulduğunda onu bulunduğu yere sürükledi; sonra üzerine oturdu. Ardı ardına birkaç defa öksürürken adamın geldiği omuzlarına bırakılan havludan anlamıştı. Başını kaldırıp teşekkür ettiğinde adam ona buz gibi bir bardak uzattı. "Biraz dinlen oğlum kaç gündür çalışıyorsun."
"Bir an önce evleri onaralım da herkes dönsün evine."
"Yanında dolaşıp duran güzelce bir kız vardı. Nerede o?"
"Defne'yi mi diyorsun?"
"Hayır canım, Defneyi tanıyorum. Siyah saçlı, ya sinirli ya üzgün bakan bir kız."
"Julie."
"Hastalara mı bakıyor?"
"O evine döndü. Bir Dore suçlusuydu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOYLULAR VE CANAVARLAR
Bilim Kurgu"Juliette'in bir insana göre çok fazla hayatı oldu. Hayatlarının birinde narin bir prenses diğerinde acımasız bir komutandı. Arada bir kendi ailesinden vazgeçen bir lidere de benzetilse de emin olduğum tek şey şu ki Juliette her zaman bir isyancıydı...