XXXXIV. "Gizli konseylerde toplanan soylular, kraliçenin gazabından korkmaz mı?"

27 5 46
                                        

SOYLULAR ve CANAVARLAR'da DAHA ÖNCE

Julie, merdivenleri tırmandı. Ateş soyuna ait koridorda ilerlerken duvarların birinde ona Ateş soyu koridorunda olduğunu haber veren soy sembolüyle kesişti. Kütüphanenin önünde durdu, askerler geri çekildiğinde iki eliyle kapının iki kanadını ittirerek içeri girdi.

Şimdi, çatık kaşları ile karşısındaki üç kişiyle bakışıyordu.
Adal, işlemeli geniş bir berjerde oturuyordu. İki eli de berjerin kenarında, bir bacağını diğerinin üzerine atmış; arkasına yaslanmıştı. Bir eliyle tuttuğu yay ve oku kaldırıp salladı.
"Tekrar hoş geldin, Juliette Ivanova."

Julie, Adal'a gülümsedi. Adal'ın arkasındaki Araz, eller ceplerinde koyu kırmızı perdelerin yarı açık bıraktığı pencereye yaslanıyordu; göz kırptı. Adora, Adal'ın sağında duran masaya oturmuş, bir eli iyice belirginleşmiş karnındaydı; kıkırdadı: "Dönmeye karar vermişsin."
Julie dudaklarını kemirirken güldü. Adal'a yaklaşırken elindeki oku aldı.

Adal omuz silkti: "Esin beni anlamadı."

Araz ve Adora birbirlerine baktı. Konuştular: "Bizimkiler de anlamadı."

Julie, yüzünü ekşitti. Okunu yayına takıp oynarken "Üzgünüm." diye fısıldadı.

Adal öksürürken sordu: "Peki Cihan? O, daha cesur bir dünya için dönecek mi?"

Julie duraksadı. İç geçirirken gözlerini yere kenetlemiş öylece kalmıştı. Cihan'ın söyledikleri kafasında yankılanıyordu:
Gözlerinde aynı ürkütücü, meydan okuyan ifade tekrar belirdi. Adal'a kilitledi.
"Cihan'ın haberi yok."

"Nereden başlıyoruz, Ivanova?"

Julie, Adal'ın onun için yeni tasarladığı okunu ve yayını masaya çarpar gibi bırakırken hologramlardan birini açtı. Amanda'nın fotoğrafı belirdiğinde Adal gülümsedi. Başını arkaya doğru atıp Adal'a bakarken "Demiştim." dedi: "Amanda bir şeyin peşinde."

XXXXIV. "Gizli konseylerde toplanan soylular, kraliçenin gazabından korkmaz mı?"

Büyük bir odaya kıyasla camlar küçük kalıyordu.
Odanın sağ köşesine dayalı geniş yatak, nadiren bozuluyordu.
Bu büyük yatağın yanındaki köşede ise bu yatağa göre daha küçük bir çocuk yatağı vardı.
Pembe renkli yorgan ve işlemeli yastıklar bu boş, ruhsuz odaya renk katan tek eşyalardı.
...ve neredeyse bu odada, bu iki yataktan başka bir şey yoktu.
Işık çok açılmazdı ama katta dolaşan askerler, kapıdan beyaz bir hologram ışığının süzüldüğünü görürdü; çoğunlukla.
Bu ışık kapıdan görünmediği zaman anlarlardı ki Ecem, odada uyuyordu.
...ve Amanda çoktan o geceyarısı odasından ayrılmıştı.
Acı çeken bir soylu, intikamına ihtişamlı bir odada hazırlanmazdı.
Bunun yerine geceleri, karanlık geçitlerden geçer; karanlık bir mahzende, gizli konseylerde görünürdü.

Amanda, "Dore, kara korsanları yenildikten sonra çok güçlenmiş olabilir." diyerek karşısındaki soyluların önüne bir dosya sürdüğünde bu cümle konseydeki herkese bir itiraf gibi gelmişti.
Amanda için ise bu bir itiraftan çok uzaktı. Soyları avucuna almak için, avucunu açmıştı sadece.
"Bu dosya. Malüvra hakkında." "...ve artık, çocuklarımız aşılandığına göre daha ciddi konuşmaya başlayabiliriz."

Soy temsilcilerinden biri, gecenin yarısında bile bu nemli taşlarla kaplı mahzende smokin giyecek kadar resmiydi, dosyayı eline aldığında güldü. "Malüvradan ilk bahsettiğinde bir nedeninin olduğunu biliyorduk."

SOYLULAR VE CANAVARLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin