XXXXVI. Beni savaşın yaklaştığına inandır

14 5 26
                                    

XXXXVI. Beni savaşın yaklaştığına inandır

Juliette yanında iki Ivanova askeri ile beraber bir gece yarısı beyaz gotik binanın önüne geldiğinde derin bir nefes aldı. Üzerindeki, koyu lacivert renginde, etekleri ve boğaz kısmı güpürlerle işlenmiş ipek elbisesinin eteklerini toplayarak merdivenleri çıkmaya başladı.
Bu sırada yanındaki askerlerine de anlatıyordu:
"Adal Ateş'in yanında, Ateş soyu kütüphanesinde olacağım."
"Tamamdır Ivanova."

Juliette, onlara döndü. Gözlerini bu çok güvendiği iki askere dikmiş, başını basit bir hareketle eğmişti. Bu, size dediklerimi yapın, anlamına geliyordu.
Ateş soyunun kütüphanesine ilerleyerek gözden kayboldu.

Adal, Adora ve Araz kütüphanede Juliette'i bekliyordu. Araz, hologramın başında önüne açılmış onlarca raporu incelerken Adora yanında, geniş bir koltuğa oturmuştu. Elinde kremalı, tarçınlı bir çörek tutuyordu. Çörekten bir ısırık alırken "Hiçbir şey yok." dedi.
Umutsuzdu. "Bir hafta boşa gitti."

Adal, iç geçirse de sessiz kaldı. Elinde bir ok tutuyordu. Araz ve Adora'nın hologramlarının başına oturduğu masanın diğer ucundaydı. Önünde birçok alet ve bir küçük şişe duruyordu. Şişenin üzerine mükemmel bir el yazısı ile "Artemis'in zehri." yazılmıştı. Adal, oku bu şişenin önüne bırakırken bu meşe rengindeki masanın arkasında, siyaha boyalı kitaplığa doğru ilerledi. Bir kimya kitabı aldı ve arasından yıpranmış kağıtlar çıkardı. Masaya geri döndü. Kağıtların üzerindeki yay ve ok çizimlerini incelerken kapının çarpılması ile irkildi.
Araz, Adora ve Adal'ın şaşkın bakışları kapının önünde öylece dikilen Juliette'e döndü.
Juliette, tüm gözler onu bulunca ellerini sinirle iki yana kaldırarak eteğine çarptı. "Amanda hakkında hiçbir şey bulamıyorum." diye itiraf etti.

Adora, koltuğunda arkasına yaslanırken elindeki çörekten bir ısırık daha aldı; bir yandan da konuşuyordu: "Tuhaf."
"Amanda bambaşka biri gibi. Sessiz. Sinsi. Yavaş."

"Beyler, tekrar hoş geldiniz. Geçenki konuşmamızdan sonra düşünmek istemenizi anlıyorum." Amanda; üzerindeki turkuaz rengindeki tulumu aydınlatan meşalelerin önünden geçerek bu taş duvarlı mahzenin karanlık bölgesine doğru ilerledi. Karanlıktaki masada, çift çift gözler onu bulurken o, bu sözleri söylüyordu.

Amanda'nın sözleri hatırlandı: "Akım başardı mı? Söz verdiği gibi deneyleri yok etti mi? Yok ettiyse, neden hala varlığını konuşuyoruz?"
Amanda, mahzenin turuncu ışıkları ile aydınlanan duvarlarında gözlerini gezdirirken; masanın baş köşesine oturdu. Masadaki şamdanlar yaşına göre genç görünen yüzünü ürkütücü bir ifade ile aydınlatırken dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Masadakileri saymıştı:
"Hepiniz buradasınız." diye fısıldadı.
"Düşündünüz mü?"

"Aurora'nın elinde Bishop var dediniz."

"Aynen öyle."

"Ben bu konuda Lukas'ın ne düşündüğünü merak ediyorum."

"Saçma bir soru. Daha iyi sorularınız olabilir, soylular. Yine de anlayışla cevaplayacağım ve es geçmeyeceğim. Abim, özellikle oğlu Armand'ın da doğmasından sonra ama özellikle ben ve Ivanova arasındaki davalardan sonra Dore'nin yönetiminde geri durma kararı aldı. Haberi yok."

Konseyde bir sessizlik olduğunda Amanda arkasına yaslandı. Yüzündeki rahat, sakin ifade yok olmuş bunun yerine çenesi gerilerek yüzünün her iki yanında küçük tümsekler belirmesine neden olmuştu. Dişlerini gıcırdattı. "Sorun." diye emretti.

"Bana Aurora'nın elindeki en büyük beş Endo deneyinden olan Bishop ile ilgili ne yapacağımı sorun."

Adora, ayağa kalktı. Juliette'e doğru ilerlerken elindeki çörekten bir parça koparmıştı. Onun önünde durduğunda gülümseyerek çöreği ona doğru uzattı, sonra "Amanda'nın malüvrayı Rubinilo'dan aldığına neredeyse eminiz." dedi. "Bunu konseyde aç, üstüne git."

SOYLULAR VE CANAVARLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin