XXXV. Cesarete yaklaşırken

23 6 57
                                    

XXXV. Cesarete yaklaşırken
şarkı: Blindside

Julie burnuna düşen soğuk hissi fark ettiğinde başını yukarı kaldırdı. Üzerindeki kalın siyah paltosunda beyaz noktalar oluşmaya başlamıştı. "Kar yağıyor." diye fısıldadı. Sonra yanında, onu taklit ederek başını yukarı kaldırmış Cihan'a baktığında kar taneleri onun saçlarını da süslüyordu.
"Sever misin ki karın yağışını?" diye sorduğunda Julie omuz silkti. "Savaş demek. Kar Dore'de uğursuzluktur."
Cihan inanmamış gibi kaşlarını kaldırırken "Oysaki ben savaşı sevdiğini düşünüyordum." diye konuştu.
Julie başını hayır anlamında sallarken bu sözlere güldü. Karşısında duran büyükçe binaya baktı.  "Savaşı bitirmeyi severim."
"Ve kazanmayı."
Kara korsanları artık yok denecek kadar azdı ve karşılarındaki, kara korsanlarına ait ele geçirdikleri şu ana kadarki en büyük binanın kapıları artık Dore'ye açıktı. Julie binaya ilerledi. "Hadisene Rubinilo'yu bulacağız." derken kahkaha atmak üzere gibi bir hali vardı.

"Julie kazandığını düşünüyor ama Dore'ye suçsuzluğunu ispatlayacak bir şey bulamadı henüz."
Esin Adal'ın söyledikleri üzerine ona döndü. "Evet." diye ilgisizce fısıldadı.
"Kara Korsanları ile savaşımız soy sistemlerini korumaktan başka bir işe yaramadı. Kûsk kurtulabilirdi ama geç kaldı." diye devam ettiğinde dizlerini kendine yaklaştırmış yağan karı izliyordu. Tren gibi uzanan büyük binanın tepesinde Adal'laydı. Adal, Kûsk konusunda hassas davranarak bir şey demedi. Gözleri ufuktaki büyük kara korsanları binasına takıldı. Bir çölün ortasına bu binayı yaptıklarına ve burada savaştıklarına inanamıyorlardı. Sonra Esin'e döndü ve gülümsedi: "Umalım da Julie Rubinilo'nun kaldığı asıl merkeze dair bir şeyler bulsun. Böylece Kûsk'un intikamını alabiliriz,  beraber."

"Amanda, seni görmek güzel."
Amanda, büyük helikopter pistinde kulaklarını pamuk bir kulaklıkla örtmüş, Rubinilo'nun helikopterden inişini ikinci defa beklerken artık Boaz, onunla helikopterden inen sağ kolu değil; Amanda ile bekleyendi.
Rubinilo askeri ile beraber onun yanına geldiğinde nezaketini kaybetmedi ve Amanda'ya bebeği sordu. "Ne zaman doğacak?"
"Yakında."

"Sana iyi ve kötü haberlerim ve Amanda. Bebeğini de seni de üzmek istemem." dediğinde neşeliydi. Bir elini Boaz'ın omzuna koyarken "Kara korsanları yeniliyor." diye açıkladı. "Hatta aslına bakarsanız şu anda resmen dağılıyorlar. Julie beni bulmaya bu kadar yaklaşmışken onlarla savaşmaya devam edemezdim." Amanda yutkundu. Rubinilo'nun tuhaf, kırmızıya çalan gözlerinde iyi haberi arıyordu.

"Neyse ki kara korsanları amaçlarım için bir araçtı. Onlarsız devam edebilirim."
"Seninle anlaşmamız ise devam edecek. Üstesinden gelmemiz gereken kaç kişi var?  On mu? Zamanında koca bir dünyanın üstesinden geldim."

"Şu cihazlara bak hepsinde farklı bir soy sisteminin sembolü var."
Cihan, Julie'nin elini dolaştırdığı sembollere bakarken "Gerçekten yağmalamışlar." diye mırıldandı. Binadaki geniş laboratuvarların birindelerdi. Tavan rahatsız edici parlaklıktaki mavi ledlerle kaplanmıştı. Her yerde hologramlar vardı ve birkaçı onların savaşırkenki görüntülerini çekmişti.

Julie ellerini masaya dayarken "Bulmak için önce aradığımız şeyden emin olmalıyız." dedi. Cihan hemen arkasındaydı, gözleri ile hologramlardaki görüntüleri tararken "Rubinilo'yu sor." diye mırıldandı.
"Rubinilo kim?"

"Rubinilo. Kara korsanlarının lideri. Çoğu kara korsanı onu hiç görmeden yaşar."
"Pek yardımın olmadı."

Cihan, Julie'ye geri çekilmesini işaret etti. "Julie Ivanova." diye holograma sorduğunda ona dair birçok şey çıksa da hiçbiri onun davası ile ilgili değildi. Julie ellerini masaya vururken "Buradan da eli boş dönemeyiz." diye fısıldadı.

Cihan kağıt dosyalar arıyordu ama orası Al değildi. Birçok bilgi hologramların derinliklerinde saklanıyordu ve onlar doğru soruları soramadıkça cevapları bulamıyordu. Cihan hologramda yeni bir yazı fark ettiğinde gözleri kısıldı. "Julie." diye fısıldadı.
"Her şey siliniyor."

"Adora, şuna bak." Adora belindeki silahları çıkarıp karargahtaki masaya bırakırken arkasındaki Araz'a döndü. "Önce bir yüzümü yıkayayım , her yerim toz." diye söylendiğinde Araz'ın yüzünün bembeyaz kesildiğini fark etmemişti. Bir musluğun önüne gelip yüzüne su çarparken Araz, hemen arkasındaydı, elindeki tabletten bir video açtı.

"Kara korsanlarının soy sistemlerine yaptığı savaşlar durdu ve teslim olmaya başladılar. En son Juliette Ivanova, askerleri ve komutanları ile beraber başka büyük bir kara korsanı kampına doğru harekete geçmişti. Burayı kontrol altına aldıktan çok kısa bir süre sonra kara korsanlarının faaliyetleri kesildi. Liderlerinin Dore tarafından yakalanıp yakalanmadıkları ise bilinmiyor."

Adora yutkundu. Çenesinden sızan sular yeri ıslatırken başını kaldırdı ve sordu: "Bu kazandığımız anlamına mı geliyor?"

"Ne demek her şey siliniyor?" Julie, Cihan'ın söyledikleri üzerine onu hologramın önünden itmiş ve rastgele birkaç tuşa basmıştı. "Kendilerine dair her şeyi siliyorlar." diye mırıldandığında Cihan kaşlarını çattı. Ellerini iki yana açtı. "Teslim mi oluyorlar yani?"

"Son birkaç şey Cihan. Bir şey sormalıyız yoksa elimizdeki her şeyi kaybedeceğiz."

Cihan duraksadı. Çenesini ileri geri hareket ettirirken düşünüyordu, yavaş adımlarla hologramın önüne geldi. Birden heyecanlandı. "Boaz Hugo Hunter." diye yüksek sesle konuştu. Hologram ise çalıştığı zamanlardan son görevini yaptı, son defa cevap verdi:
"Boaz Hugo, Rubinilo'ya yakın kara korsanlarındandı. Yedi yaşından beri onunla beraberdi. Burada yaptığı görevler şu şekilde sıralanıyor."

Julie, hologramda Boaz'ın görüntüsü belirdiğinde "Doğruymuş." diye fısıldadı. Konseyde tedirgin bir şekilde Amanda'nın onu sorgulamasını dinlerken Boaz'ın konuşmasını duymuşlardı, ikisi de birbirine bakmıştı.

O andan itibaren biliyorlardı.

Julie, adımları onu binanın dışına götürürken Cihan'ın da kendisinin de binadan yeterince uzaklaştığına emin olduğunda emir verdi. Arkalarındaki bina büyük bir gürültü ile patlayıp kara korsanlarına ait her şeyi küle dönüştürürken Julie bu zaferin onları ne kadar cesur kılacağını merak ediyordu.
Yağmaya devam eden kar, kapanarak beyaza bürünen hava, arkalarında yanan kızıl ateş... Julie, karın uzun saçlarını beyaza boyadığını tekrar fark ettiğinde bunun Dore için nasıl bir uğursuzluk getireceğini merak etti.

Patlamanın sesini duyduklarında Esin ve Adal trene benzeyen binadan aşağı atladılar. Adal, Julie'nin orayı çıktıktan sonra yakacağını bilse de elindeki silahını daha sıkı kavramadan edemedi. Neyse ki kısa bir süre sonra ateşlerin arasından onlara doğru uzanan beyaza boyanmış yolda Cihan ile Julie'nin onlara doğru ilerlediğini gördüler. Julie onların yanına varmadan sormak istedi: "Daha Cesur bir dünyaya..."
"...sence yaklaştık mı?"

"Kurtulan soy sistemleri, sen, Dore artık daha cesur olduğunuz kesin." Julie kaşlarını çattı. Cihan'ın sözlerine devam etmesini bekliyordu.
"Kalanlar hakkında bir yorum yapamasam da..." Cihan bir anlığına duraksadı. Gözleri ürkek bakışlarla onları izleyen tek tük kara korsanlarına takılıp duruyordu: "Kara korsanlarının korktuğu kesin."

Adora, Dore'ye ilerleyen askeri aracın penceresinden başını çıkardı. Rüzgarın yüzünü yalamasına ve saçlarını geriye atmasına izin verirken arabayı kullanan Araz'a döndü. "Heyecanlı aslında!" diye söylediğinde bağırdığını fark etmemişti bile. Araz onun savaşı kastettiğini biliyordu.
"Kazanınca, heyecanlı." diye fısıldadı. Ciddi bir yüz ifadesi ile Adora'ya döndüğünde onun keyfini kaçırmaktan zevk alıyormuş gibi dursa da endişesi gerçekti:
"Ya kaybedersek?"

SOYLULAR VE CANAVARLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin