➥tatto

154 20 90
                                    

Desiree Brooks

"Aşkım motor olsam beni sever miydin?"

Kafamı yoldan dikiz aynasına çevirip arka koltukta oturan Eren ve Dorothea'ya çevirdim. Eren kafasını telefonundan çevirdi ve yanındaki sevgilisine baktı. Bakışı resmen hayat sorgulayıcıydı bu yüzden gülmemek için alt dudağımı ısırdım. O sırada Eren bana seslendi.

"Desiree yola bak."

Gözümü hemen yola çevirdiğimde bir Skoda ile az kalsın sürtüşeceğimizi fark edip direksiyonu toparladım.

"Hm, cevap versene aşkım."

Eren'in derin bir nefes aldığını duymuştum. "Kaç çeker olduğuna bağlı."

"Nasıl kaç çeker olduğuna bağlı? O ne demek? 31 Çekmek gibi mi?"

Kendimi tutamadan sessizce güldüm, dikiz aynasından Eren'le bakışlarımız buluştu.

"Hayır Dotty, tekerleklerin çekişinden bahsediyorum. İlgini çekmeyen erkek konuları hayatım."

"Hm tamam. Ama sanırım Desiree bu konuları biliyor."

Dikiz aynasından Dorothea'ya atabildiğim en soğuk bakışı attım ama o bunu tabii ki görmedi. Tanrı'nın yarattığı en aşko kuşko yaratıklardan biri olabilirdi ve birbirimizden haz etmediğimiz de pek ala ortadaydı. Çünkü onun sevgilisinin çocukluk arkadaşıydım.

Kendi kendime gözlerimi devirip Dorothea'nın yaşadığı sokağa girdim. Sokak, müstakil iki katlı yan yana sıralanmış evlerden oluşuyordu. Birkaç blok ilerleyip onun evinin önünde durdum.

"Geldik."

"Ayy teşekkürler Dizzy! Arabayı çok tatlı sürüyorsun. Bir gün bana da öğretebilir misin? Üçüncü kez sınavdan kalırsam kurs param da yanacak, Eren bu konularda gergin biliyorsundur."

Dirseğimi diğer koltuğa yaslayıp arkamı döndüm. Zoraki gülümseyip, "Müsait olduğum zamanda olabilir."

"Ayy, Eren arkadaşın çok kibar. Desiree bir ara gerçekten takılmalıyız."

Eren de gergince gülümserken bana bakıyordu. "Hm hm, aynen." diye geveledim ağzımın içinden. "Görüşürüz aşkım. Akşamı unutma."

Dorothea ve Eren birbirlerine yaklaşmaya başladığı sırada yüzümdeki gülümsemem soldu ve hemen önüme döndüm, bir de ikisinin yiyiştiklerini görmeye dayanamazdım. Arka koltuktan birkaç saniye şapırtılı sesler yükseldi. Bende oyalanmak için telefonumdaki bildirimlere bakmaya başladım.

"Görüşürüz bebeğim."

Arka kapının açıldığını duyunca kafamı telefondan kaldırıp dikiz aynasından Eren'in yansımasına baktım. Dorothea inerken o da indi ve birkaç saniye birbirlerine sarıldılar, burada daha çok kendilerini birbirlerine bastırmış da olabilirlerdi. Sonunda ayrıldıklarında Eren benim yanımdaki yolcu koltuğunun kapısını açtı ve oturdu. Arabayı çalıştırdığımda Eren sonunda sessizliğini bozmuştu.

"Ona sürüş dersi falan vermene gerek yok."

Dudaklarımı birbirine bastırıp bir arabayı sollamak için sinyal verdim. "Bana çok tatlı araba sürüyorsun dedi." dediğimde ikimiz de kendimizi tutamadan kısa bir kahkaha attık.

we bark at the park, e. jaegerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin