Eren Jaeger
"Dot, biraz geç kalacağım güzelim tamam mı? Üzgünüm sana her şeyi açıklayacağım."
Pantolonumu bacaklarımdan geçirmeye çalışırken aynı zamanda telefonu kulağıma tutmaya da çalışıyordum. Yatak odamdan çıkıp etrafa bakındım. Geniş koltukta, üzerinde ince bir örtüyle uyuyan Desiree'yi gördüğümde pantolonumu çoktan giymiştim.
Dorothea telefonda bana ardı ardına sorular sormaya devam ederken gözlerimi bir saniyeliğine kapatıp derin bir nefes aldım.
"Dün sabahtan beri beni görmezden geldiğini hissediyorum Eren. Gerçekten neden böyle yapıyorsun artık anlamıyorum. Aramızdaki sorunları uzun zaman önce aştığımızı sanıyordum."
Kaşlarımı çatıp mini buzdolabına yaklaşırken Desiree uyanmasın diye sesimi biraz kıstım.
"Bebeğim seninle ya da aramızdaki sorunlarla alakalı değil. Bak, bunu yüz yüze konuşmak istiyordum ama çok ısrar ettiysen söyleyeyim. Çünkü bu konuşmaktan hoşlandığım bir konu değil. Ekonomi ve iş yönetimi dersinden kalıyorum ve dün gece çalışırken kendimi fazla kaptırıp uyuyamadım. Bunu söylememi mi istiyordun?"
Yalandı.
Söylediğim her kelime yalandı. Sadece bu sarışın beni bir an önce kelime hapsinden çıkarsın yeterdi çünkü onu dinleyemeyecek kadar başım ağrıyordu.
"Ay bebeğim..." Dorothea'nın sesi şimdi bir kedi mırıltısı gibi geliyordu.
"Senin diğer erkekler gibi olmadığını bilyordum, üzgünüm. Senden şüphelendiğim için çok özür dilerim. Kendimi affettirmem için soruyorum. Kırmızı mı siyah mı?"
Dorothea'nın çok iyi bir dikkat dağıtıcı olduğunu başından beri biliyordum. Konuştuğu her ne olursa olsun bir şekilde konuyu cinselliğe çekip kadınlara söylenmesini yakıştırmadığım o tipe bürünüyordu: Sürtük.
Buzdolabının içinden bir kutu kola çıkartırken ses çıkarmamaya özen gösterdim sesimi biraz daha alçaltıp, "Siyah." diye mırıldandım.
Dot, telefonun diğer ucundan garip bir şekilde gülerken dudaklarımı birbirine bastırıp kola kutusunu açmaya çalıştım.
"Tamam o zaman, seni bekliyor olacağım. Daha fazla geç kalma."Onun göremeyeceğini bildiğim hale gözlerimi devirdim. "Tamam aşkım, görüşürüz."
Kolamı yudumlarken telefonu kapattım ve arkamı döndüm, Desiree cin gibi kalkmış bana bakıyordu. Kola az kalsın boğazıma kaçırıyordu, ağzımdaki yudumu zorla yutarken öksürmeye başladım.
"Tamam aşkım görüşürüz, bebeğim ekonomi dersinden kalıyorum bu yüzden siyah tanga giy!"Desiree üzerindeki örtüyü atarken kahkaha atıyordu. Boynumun ve kulaklarımın kızardığını hissediyordum, "Ödümü patlattın, ruh hastası." diye mırıldanırken Desiree hala geberirmiş gibi kahkaha atıyordu.
Onun yerinde olsaydım şimdiden yüz kere astım krizi geçirmiştim.
Desiree nefes almak için duraksarken yanakları pembeleşmişti. Saçlarını kulağının arkasına atıp bana baktı, "Bir yere mi gidiyorsun?"
"Seni uyandırmak üzereydim." dedim Desiree beni süzmeye devam ederken. Yeni uyanmasına rağmen gözleri haylazlıkla parlıyordu.
"Saat kaç ki?"
"10 Desiree."
Yüzündeki ifade silinirken endişeyle bana baktı, "Hassiktir ne?" Üzerinden attığı örtü ayaklarına dolanınca koltuktan aşağı yuvarlandı ve birkaç saniyeliğine gözden kayboldu. Sakince kolamı yudumlarken kalçamı mutfak tezgahına yaslayıp onun yeniden ayağa kalkmasını bekledim. Desiree saçı başı dağınık bir şekilde ayağa kalktığında kolamı havaya kaldırıp onu selamladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
we bark at the park, e. jaeger
Hayran Kurgu•Best friends, lovers, loners. •Eren bir ilişkiyi dört aydan daha fazla sürdüremeyeceğine inanırken, Desiree spor kariyerine odaklanmış mükemmel erkeğin onu bulmasını bekliyordu. •Bazıları onları arkadaştan öte görmezken, diğerleri ikisinin birlikt...