➥you'll always be the one

193 17 122
                                    

Desiree Brooks

"Üzgünüm." diye fısıldadı Eren kulağıma doğru. Sıcak nefesi beni gıdıkladı. "Sorun değil." diye mırıldandım.

Doğum günüme girmemize daha yarım saat vardı, Eren 15 yaşımızdan beri her zaman yaptığı gibi bir gün öncesinden doğum günümü kutlamak istemişti ama bu akşam işler pek planlandığı gibi gitmedi.

Michelin yıldızlı restoranda sadece şarap içip doymayacağımızı anlayınca Eren ultra pahalı hesabı isteyip ödedi ve oradan fazla geçmeden kalktık.

En azından güzel bir şarap içmiştik.

Eren bana paranın nereden geldiğinden bahsetmedi, ben de ısrar etmedim. Doğum günümü unutmam ve Eren'in asla unutmaması hakkında içimde saçma bir şeyler hareketlenmişti. Sırıtarak seyyar Tako arabasının önünde oturmuş siparişlerimizin gelmesini bekliyorduk.

Masa minicikti, Eren'in bacakları bile zar zor sığıyordu ama en azından ortam sıcacıktı.

Eren normalde takosunu acılı severdi ama bir farklılık yaparak bu akşam acısız istemişti, sanırım bu gece beni öpmeyi planlıyordu.

"İşte siparişleriniz. İçecek olarak ne alırdınız?" diye sordu tatlı bir garson kız. Alt dudağımı yalayarak, "Ben limonata alacağım." dedim.

Eren de, "Ben de aynısından." dedi.

Sırıtarak paketi elime alıp açtım, "Bu ortam daha iyi değil mi?" diye sordu Eren. Yemeğimden bir ısırık alırken mırıldandım.

"Ruhumuz fakir bizim ne yapalım binlerce liralık şarabı?"

Ardından yanlış anlaşılırım diye ekledim, "Öyle demek istemedim yani, çabana hayranım. Teşekkür ederim her şey için."

Eren gülümseyerek kendi paketini açtı, o sırada buzlu limonatalarımız geldi. "Asıl hediyeni eve gidince vereceğim." dediğinde ona aniden sert bir bakış attım.

"Eren."

"Çok fesatsın güzelim, bu yüzden sana ve kirli zihnine bayılıyorum." dedikten sonra sırıttı. Yanaklarıma kan hücum ederken konuşmamak için yeniden bir ısırık aldım.

Yemeğimiz bitince gözlerimi kapattım ve memnuniyetle mırıldandım. "Meksika yemekleriyle evlenebilirim."

"Senin için Meksika yemeği olabilirim."

"Salak."

Sırıtarak yüzümü başka yöne çevirdim. Yemeklerimizi yedikten sonra karnımı tutarak arkama yaslandım.

"Doydun mu?"

"Hmm."

"Hadi eve gidelim, hediyeni vereceğim." dedi Eren hevesle. Gözlerimi kapatıp dirseklerimi masaya dayadım. "Uykum geldi ya."

Eren çenemi sıkıp kolumdan tuttu, gözlerimi açıp ona baktım. Gidip yemeklerimizin parasını ödedi, ben de ayağa kalkıp Escalade'nin anahtarlarını Eren'in cebinden aldım.

"Uykun gelmemiş miydi?" diye sordu Eren arkamdan bana yetişip. Omzumu silktim, "Ben sürmek istiyorum."

Eren cevap vermeden yan koltuğa oturdu, ben de geçip şoför koltuğuna oturdum ve arabayı çalıştırdım.

"24 yaşına gireceksin."

"Yaşlandım ya."

Sessizce eve sürerken istemeden heyecanım da artmaya başlamıştı, "Eren ya." dedim yüzümü ona çevirmeden. Önümdeki bir Honda'ya selektör yakıp onu geçtim.
"Ne sürprizi ya, sakın bir şey yapma." dedim salak salak tepkiler vererek. Eren yanımda gülüp bir elini baldırımın iç kısmına koydu.

we bark at the park, e. jaegerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin