➥honeycomb house

139 22 99
                                    

Desiree Brooks

"Eren, Eren bak karaoke şeyimiz varmış. EREN BAK KARAOKE MAKİNEMİZ VARMIŞ!"

Mutlulukla tozlu parkede zıplarken Eren hapşırdı, elindeki astım spreyini tutarken kaldırdığım tozları eliyle yüzünden uzaklaştırmaya çalıştı. Öksürüğünün arasından nefes almaya çalışırken konuştu.

"Zıplamayı bıraksana ölüyorum burada."

Tekerlekli karaoke makinesini salonun ortasına sürükledim.

Eren'le sinemadan çıktıktan sonra ve ben Shang-Chi'ye aşık olduktan sonra alışverişe gitmiş ve reyonlardaki tüm temizlik malzemelerini almıştık.

İyi ki almıştık çünkü ev Eren'in en nefret ettiği şekildeydi; havasız, tozsuz ve pis. Eren yeniden hapşırırken zıplamayı kestim. Ayakkabılarımın altı grileşmişti, "Iy, tamam iğrençmiş." diye mırıldandım.

Eren salondaki diğer camları da açarken etrafa bakınmaya devam ettim.
"Şey gibi değil mi? Zombi istilası olmuş da yıllardır terk edilmiş halde duran ev gibi."

Bana gözlerini kısarak bakarken astım spreyinden bir nefes daha almaya çalıştı, alamadığında spreyi ağzından uzaklaştırıp öksürmeye başladı.

Çantama koşup yeni bir sprey çıkardım ve ona uzattım. "Ver şunu, bitmiş." dedim elinden diğerini alırken. Eren nefes alırken ben de tüm pencereleri açmaya başladım o sırada ayaküstü bitmiş spreyi de çöpe attım.

Etrafta deli gibi dans etmeyi bırakıp evdeki tüm kapıları da açtım. Ev 2+1 gibiydi fakat mutfak ve salon birleşikti. Herhangi bir koridor yoktu, tamamen açık plandı. Grisha amca evi özellikle şehre yakın bir konumda kiralamıştı, biz kötü evlatlar olarak fakir gibi yurtta kalıyorduk.

Üniversitede olmanın en iyi yanı şuydu ki, kimse bir bok yediğinde ailene haber vermiyordu.

"Bir hafta sonra mezuniyet var ne hissediyorsun?" diye sordum karaokenin mikrofonlarından birini Eren'e doğru tutup. Çalışmıyordu ama spiker gibi davranmak komikti.

Eren yüzünü buruşturdu, hapşırmaktan burnu kızarmıştı. Burnunu sıkıp gülümsedim.

"Bir dakika, haftaya mı?" diye şaşırdı bir anda.

"Hm hm. Ne düşünüyorsunuz beyefendi?"

"Sen spiker değilsin, kendine gel."

Kalbim kırılmış gibi yapıp mikrofonu koltuğa fırlattım. "Geleceğimi mahvettin, nasıl spiker değilim?"
Kendimi de koltuğa atıp elimi alnıma tuttum ve bayılma numarası yaptım.

Eren market poşetlerini karıştırmaya başlayıp içinden camlar için kullanılması gereken spreyi alıp rastgele her yere sıkmaya başladı.
"Ya salak! O camlar için."

"Hepsinin aynı işlevi var Desiree. Pisliği temizlemek."
Onun megazekasına gözlerimi devirip koltuktan kalktım. Banyoya gidip geçen yıldan kalmış tozlu kovayı alıp içine biraz su doldurdum. Aldığımız deterjanlardan ve sabunlardan bir karışım oluşturup salonun ortasına koydum.

Eren temizlemek için yer fırçasını alıp suya batırdı ve yerleri silmeye başladı. Ben de saçımı at kuyruğu yapıp mutfağı temizlemeye başladım.

Yarım saat sonra Eren salonu ve banyoyu silmişti. Ben de mutfakta ve dolapları silmiş, kalan tarihi geçmiş paketli yiyecekleri atmış ve buzdolabını boşaltmıştım.

"Neden yurtta kalıyoruz ki?" diyerek nefesini verdi Eren sıkıntıyla. "Çünkü lanet olası alarmları duymuyorsun. Fakülten erkek yurduna beş dakika olduğu halde geç kalıyorsun."

we bark at the park, e. jaegerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin