(kth)
Saatlerdir kapısında harap olmuş bir hâlde bekliyordum.Açmasını ummaktan başka çarem yoktu.Onlarca çağrı,yüzlerce mesaj atmama rağmen herhangi bir dönüt alamamak bana kafayı yedirtmekten başka bir halta yaramıyordu.
Allah kahretsin ki o gün Somi'ye cidden inanmıştım.Gerçekten iki insan gibi medenice konuşacağımıza,bana bir şey vereceğine,ve en önemlisi yalnız olacağımıza inanmıştım.
Ama yanılmışım,yalnız değildik.
Etrafımızda meğerse bir grup fotoğrafçı,bizim resmimizi çekebilmek için saatlerce pusu kurmuşlar.
Yetmezmiş gibi bir de bilinmeyen numara tarafından Jungkook'a atılmıştı.
Jungkook saftı,iyi anlamda saf.Kalbi tertemizdi.Yıllardır ona çektirilen eziyete katlandığına göre narin görünen bedeninin altında çok güçlü bir ruh vardı.Ve ben,o ruhu her geçen gün daha da yıpratıyordum.
Açılan kapı ile dolan gözlerimi bir çırpıda sildim ve ayağa kalkıp üzerimdeki tozları silkeledim.
"Taehyung,sen deli misin?!Yağmur yağıyor görmüyor musun?!"
Telaşlı telaşlı söylenirken ben ise sadece buruk bir gülümsemeyle karşılık verebilmiştim.Yorgundum,yüzüne bakacak yüzüm yoktu.Evet,belki de bilerek olmamıştı ama ben bunu Jungkook'a ve onun zarif kalbine nasıl anlatabilirdim?
" Ahh,Tanrım!İçeri geç hemen!"
Kolumdan tutup içeriye sürüklediğinde üşüdüğümü farketmiştim.Kafam o kadar derin düşünceler ile kaplıydı ki durumumu bile farkedememiştim.Jeon Jungkook,beni her anlamda delirtiyordu.
Kapıyı kapattığında ben etrafı inceliyordum.Jungkook,kendime benzettiğim kişinin aslında bana ne kadar ters olduğunu yeni farkediyordum.
Yine yağmur yağıyordu aynı şimdiki gibi,fakat ben onu yağmurda kalbi kırık bir şekilde göndermişken o beni içeri almıştı.Bana kıyamamıştı.Şüphesiz ki vicdanlı ve masum birisiydi,benim aksime.O bana kıyamıyordu,Allah kahretmesin bana kıyamıyordu!
Keşke bana kıyabilseydi,canım bu kadar acımazdı eminim.
Koltuğa oturmuştum,tam karşımdaki koltuğa da yeni yeni yerleşiyordu.Dakikalarca hiçbir şey konuşmamıştık,birbirimize bakacak cesaretimiz de yoktu.
Artık çok sıkılmıştım,beni yanlış anlamasından,onu kırmamdan.Bu yüzden ağzımı konuşmak için araladığımda göz göze gelmemizle beraber ağzım kapandı.
Gözlerimiz,konuşuyorlardı.
'Neden yaptın bunu Taehyung,kırılacağımı bile bile neden yaptın?'
'Yemin ederim,yemin ederim ben yapmadım.Hiçbiri benim suçum değil,bana inan yalvarırım.'
'Artık sana nasıl güveneceğimi bilmiyorum.Sana sevdiğim adam demek bile kalbimi sızlatırken nasıl olur da düşlerinde kaybolurum her gece?'
'Jungkook,izin ver bana açıklayayım.'
'...'
'Teşekkür ederim.'
"J-Jungkook..."
Sonunda gözlerinden aldığım cesaret ile konuşabilmeyi becermiştim.Fakat gözlerim ona bakamıyordu,yerdeki desenleri ezberliyordum.O ise dolu dolu olan gözlerini bana göstermemek amacıyla yerdeki desenleri ezberliyordu.
"Bak,sana yemin ederim ki ben yapmadım."
"Neyi sen yapmadın Taehyung?"
Korktuğum şey olmuştu,o güzel gözleriyle bana bakıyordu.Ama bu sefer mutluluktan değil,hüzünden parlıyordu o güzel gözleri.Benim yüzümden ağlıyordu.Sesi titriyordu.Oynadığı ellerini avuçlarımın içine alıp,titreyen dizlerini birer birer buseler kondurarak sakinleştirmeyi o kadar istiyordum ki...Ama buna ne yüzüm vardı,ne de gücüm.