"5- Albayrak"

2.8K 171 4
                                    

Çatışmadan bir buçuk saat sonra- Mardin

Lojamanın bahçesinde oturuyorlardı komşularla. Hava güzeldi. Çocuklar koşturup duruyordu etrafta. Zeynep de bıcır bıcır geziniyordu etrafta arkadaşlarıyla.

Çok dilli bir çocuktu Zeynep. En çok babasını sorardı annesine. Hatta her sorusu babasıyla ilgiliydi neredeyse. O her babasını sorduğunda kadının kalbine bir bıçak saplaniyordu sanki. Kahraman senin baban demişti kadın bir keresinde ona. Kahramanlar evine hiç gelmez mi? anne o zaman kahraman olmasın istemiyorum diye ağlamıştı Zeynep.

Şimdi arkadaşlarıyla oynarken bu düşünceler kadının kafasını esir almıştı. İçine hüzün çökmüştü nedensizce. Tam o sırada çamura basmıştı Zeynep ve üstünü kirletmişti.

"Hadi kızım gel üstünü değiştirelim evde"

demişti kadın kızının yanına giderek
Ama o kızına dokunamadan kaçıp gitmişti bile Zeynep, çünkü küçücük haliyle bile biliyordu ki annesiyle yukarı çıkması demek bir daha aşağıya inememesi demekti. Arkadaşları aşağıda oynarken o bütün günü evde geçirecekti.

Annesine "Delimiyecem iste" diyip tekrar arkadaşlarıyla oynamaya gitti.

On dakika geçmemişti ki lojmanın kapısında askeri araç ve ambulans belirdi. Bunun ne demek olduğunu herkes biliyordu. Taş kesilmişti herkes. Acaba bu defa kim? Diye geçiriyorlardı içlerinden. Çünkü bu görüntünün tek bir anlamı vardı. biri daha kaybetmişti evladını, bir kadın daha sevdiğine doyamadan verecekti toprağa, bir çocuk daha yetim kalacaktı...

Genç kadın ağladığının farkında bile değildi. Elleri titriyordu, bacakları sanki yerle bir olmak için yalvarıyordu. Askeri araç onların bloğunun önünde durduğunda artık kalbi duracak sanıyordu.

Arabadan inen komutanla kapı girişindeki asker konuştuktan sonra aynı anda kadına bakınca, kadın nefes alamadığını hissetti. Korktuğu başına gelmişti. Ona doğru gelmeye başladı komutan. Kadın kafasını sağa sola salladığının, hıçkırarak ağladığının ve komşu kadınlar sayesinde ayakta olduğunun farkında bile değildi.

Hiçbir şey görmüyor, duymuyordu sanki.

Bir insan sevdiğini nasıl kaybedebilirdi ki? Yokluğunda ne yapardı?

Sevilenler ölür müydü?

Komutan, kadının önüne gelip durduğunda selam verdi önce. Sonra şehadet haberini verdi.

"VATAN SAĞ OLSUN"

Diye bağırmıştı orda olan asker ve siviller. Kadın da söylüyordu bunu içinden. Ama neden dile dökemiyordu? Neden kalbi yerinden çıkmak istermiş gibi ağrıyordu?

Onun kahraman olduğunu bilmiyor muydu? Biliyordu

Vatan uğruna bir değil bin can olsa feda edileceğinin farkında değil miydi? Farkındaydı, ederdi de.

Hep bu haberin olma ihtimaliyle yaşamamış mıydı? Yaşamıştı.

Kendini bu habere hazırlamamış mıydı? Hazırlamamıştı.

Bir insan sevdiğinin yokluğuna nasıl hazırlayabilirdi ki kendini?

Yeri göğü inletecek bir feryat koptu kadının ağzından.

- SİNANNNNNNN

Vatanı sağ olsundu. Olsundu elbette ama sevdiği adam da sağ olsun istedi. Kızı yetim kalmasın isterdi. Biliyordu kadın, onun gibi kahramanlar sayesinde özgürdü çocuklar, mutluydu insanlar. Peki ya babasız kalanlar?

LAÇİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin