-9-

19.2K 1.9K 1K
                                    

Akşam yemeği fazlasıyla sessiz geçiyordu. Jungkook yemek masasının baş köşesinde oturan adamın hemen yanında, başını kaldırmadan yiyordu yemeğini. Efendisi de sessizdi bugün. Sabahki öpücükten sonra bir daha hiç karşılaşmamışlardı.

Jungkook, Elena ile biraz daha yürüdükten sonra rüzgarın artmasıyla eve gelmiş, daha sonra da odasından hiç çıkmamıştı. Yaptığı yanlıştı belki de. Belki de efendisinin yanına gitmeli, kucağına kıvrılmalıydı. Ama dün yaşananlar nedeniyle hala çekimser davranıyordu.

Yemek faslı bittikten sonra boş boş oturmaya başladı sandalyede. Ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilmiyordu. Tanrıya şükür efendisi bozmuştu sessizliği "Salonda kitap okuyacağım." sesi neden bu kadar mesafeli diye düşündü Jungkook.

Ne yapmalıydı? Acaba efendisi, ondan kaçtığı için mi sinirlenmişti. Sözünü bitirdikten sonra sessizce kalktı sandalyesinden adam ve Jungkook ile göz teması kurmadan salona doğru yönlendirdi adımlarını. Jungkook düşünceleriyle baş başa kalmıştı boş masada. Birden aklına gelen fikirle gülümsedi. Acaba diye düşündü, bunu yaparsam bana ceza verir mi ?

Ne var ki bu düşünceye kapılmıştı çoktan. Bir kere aklına düştüğünde kendisine hissettirdiği huzur duygusu için bile denemeye değer bir fikirdi. Cesaretini toplamak adına derin derin nefesler aldı. Yavaşça sandalyesinden kalktı ve birkaç dakika öncesinde efendisinin adımladığı salona doğru adımlamaya başladı o da.

Salonun kapısına geldiğinde koltukta bacak bacak üzerine atmış, elindeki kitabına odaklanan efendisini gördü. Açık kahverengi kumaş pantolonu, kolları kıvrılmış krem rengi gömleği, özenle taranmış bal rengi saçları, kemikli uzun parmakları arasında naifçe tuttuğu kitapla sanat müzelerindeki heykelleri andırıyordu.

Jungkook'a takıldı bir an gözleri ama çok durmadı üzerine. Tekrar çevirdi mesafeli bakışlarını kitabının sayfalarına. Jungkook son kez derin bir nefes alarak harekete geçti. Sakince efendisinin yanına oturdu. Taehyung kitabına odaklanmış gibi görünmeye çalışsa da tek odağı yanındaki çocuktu. Bir sonraki hamlesinin ne olacağını deli gibi merak ediyordu.

Genç çocuk, adamın kolunun altındaki boşluktan geçip bacağına başını koyduğunda huzur dolu bir nefes aldı. Efendisinin buna ne tepki vereceğini bilmiyordu. Belki de ona kızacak hatta cezalandıracaktı ama yine de bir anlık da olsa bu hissi yaşamak çok hoşuna gitmişti küçük olanın.

Taehyung ise en az Jungkook kadar hoşlanmıştı içinde bulundukları andan. Çekingence kendisine yaklaşan ve başının tüm yükünü hala bacaklarına bırakmamış olan çocuğun saçlarını buldu elleri. Çocuk ilk dokunuşta birazcık irkilse de tapındığı eller saçları arasında gezinmeye başladığında tamamen huzurun kollarına bıraktı kendini.

Taehyung ise işte şimdi kitabını okumaya dönebilirdi. Küçüğü yanında, ellerinin arasındaydı. Güvende ve mutluydu. Ona aitti. Büyük olanın tek arzusu buydu. En az başını bacaklarına koymuş, saçlarının okşanmasıyla mayışan çocuk kadar mutluydu.

- - -

O gecenin sabahında kendi yatağında açtı gözlerini Jungkook. Kendisi uyurken efendisi onu taşımış olmalıydı. İlerleyen günlerde çok da bir şey olmuş sayılmazdı. Efendisi ve Jungkook arasında bir rutin oluşmuş sayılırdı.

Eve gelişinin üzerinden geçen 2 haftada her sabah canı ne zaman isterse o zaman uyanmıştı. Ne zaman acıkırsa evin hizmetlisine söylemesi yetiyordu, hatta istediği yemekleri de hazırlatabilirdi ancak o kibar olmak adına önüne gelenle yetiniyordu.

Sabahları efendisi genelde evde olmuyordu, akşama yakın geliyordu. O geldiğinde beraber akşam yemeği yiyorlardı. Sonra salondaki şömine eşliğinde kitap okurken kucağına yatıyordu sahibinin. O da saçlarını okşuyordu uzun uzun. Bazen kucağında uyuyor, bazen ise geç olduğunu düşünerek beraber odalarına çıkıyorlardı.

Sabahları ise Elena ile oluyordu genelde Jungkook. Elena'dan buradaki yaşamla ilgili bir çok şey öğrenmişti. Kedileri beslemiş, köpeklerle koşuşturmuş ve tavuklarla kedilerin kavgasına mani olmaya çalışmıştı. Günleri huzurlu geçiyordu aslında.

Ama içinde bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordu Jungkook. Ne zaman efendisini görse bir hüzün kaplıyordu kalbini. Yanındaydı, ona dokunabiliyordu ama ne yaparsa yapsın yetmiyordu. Bu iki haftada aralarında hiç o geceki gibi bir yakınlaşma olmamıştı. Ayrıca gündüzleri de çok görüşemediklerinden deli gibi özlüyordu sahibini.

Parasını ödeyerek bedenine sahip olan adam, düşünceli tavırları ve kendisine karşılıksız sunduğu sevgiyle kalbinin de sahibi olmaya başlamıştı. Jungkook ne yaparsa yapsın engel olamıyordu kendisine. Tüm gün akşamı bekliyor, akşam olduğundaysa neredeyse hiç konuşmadan sokuluyordu adama. Ama o daha fazlasına muhtaç hissediyordu. İstemsizce kafasında kurmaya başlamıştı. Sanki efendisi her geçen gün kendisine daha da mesafeli yaklaşıyordu. Nedenini anlamakta zorlanıyordu Jungkook.

Akşam olup Taehyung geldiğinde kapıda karşıladı onu Jungkook. Normalde sofrada buluşurlardı. Kapıyı kendisine hizmetli yerine Jungkook'un açması hoşuna gitmişti Taehyung'un. Son günlerde o da en az Jungkook kadar kuruyordu kafasında. Elena ile aralarındaki ilişkinin farklı bir boyut almaya başladığını hissediyordu.

Evin hizmetlisine gün boyunca onları gözlemleyip akşam kendisine raporlama görevi vermişti. Kadın her gün aynı şeyleri söylüyordu. 'Beraber yemek yediler, beraber kedilerle oynadılar, beraber bahçede gezdiler' hatta biraz sıkılmıştı Taehyung bunları duymaktan. Çünkü her duyduğunda kalbine saplanan acıya mani olamıyordu.

"Hoşgeldiniz efendim" çocuk kendisine doğru atılıp boynuna sımsıkı sarılınca şaşkınlıkla kucakladı onu Taehyung. Jungkook ise başını efendisinin boynuna gömmüş soluklanıyordu. "Sizi çok özledim efendim" adam duymayı beklemediği cümleyi duyunca korku sardı içini.

"Neden Jungkook" efendisi tarafından hafifçe itildiğini hissetti küçük olan. Adam omuzlarından tutup yüz yüze gelmelerine neden olarak sonlandırmıştı sarılmalarını. "Daha dün tüm akşam beraberdik, neden özledin" daha da ciddi çıkmıştı sesi.

Jungkook söyleyemezdi... Size karşı farklı duygular hissediyorum bu yüzden daha da çok yanınızda olmak istiyorum, her an size dokunmak size sokulmak istiyorum diyemezdi. Hissettiği duygular suçtu, biliyorsu bunu. Daha bu sabah Elena'ya sarılıp ağlamıştı saatlerce. Zavallı kız saatlerce onu teselli etmeye çalışmıştı.

Yaşadığı suçluluk duygusu ile başını yere eğdi Jungkook. Taehyung kollarını omzundan çekti çocuğun "Odana çık Jungkook" sinirliye yakın çıkan sesi çocuğun gözlerinin dolmasına yetmişti. "Timam" ağlamamak için kendini sıktığı için çıkan ince ve titrek sesiyle yanıtlayıp koşarak merdivenleri tırmanmaya başladı çocuk.

Taehyung, çocuğun yaşadığı bu suçluluk hissini çok farklı bir şeye yormuştu. Elena ile bir ilişki yaşamaya başladıklarını ve Jungkook'un bu yüzden kendisinden korktuğunu düşünüyordu. Akıllarınca kendisini şüphelendirmemek, suçlarını açığa çıkarmamak için de yakın davranıyordu Jungkook ona.

Çocuk dolu gözlerle yukarı çıktığında içindeki duymaktan korktuğu şeyleri duyma korkusunu yenmeye çalışarak hizmetliyi çağırdı. "Anlat ne oldu bugün" otoriter sesle konuştuğunda kadın çekingence cevapladı. "Tüm gün beraberlerdi efendim, bir ara Jungkook ağladı, Elene ise onu omzuna yatırıp saçlarını okşadı. Birkaç saat bu şekilde zaman geçirdiler. Sarıldıklarına eminim ama öpüştülerse de görmedim. Sadece Elena, Jungkook'un saçlarına bir öpücük kondururken gördüm"

Taehyung'un yüreğine saplanan sızının tarifi yoktu. "Çekilebilirsin" diyerek gönderdiği kadın odadan çıkar çıkmaz gözünden süzülen yaşı sildi. Üzgün olmanın yanında sinirliydi de, çok sinirli.

İkisini o şekilde düşündükçe daha da bilenmişti adam. En sonunda kendini tamamen sinirine kaptırarak üst kata doğru merdivenlerden tırmanmaya başladı.

-끝-

Slave | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin