-40-

12.7K 1.2K 516
                                    

"Taehyung ile konuşmam gerekiyordu" Hyung Shik sinir bozukluğu içinde Jungkook'un oturduğu masanın karşısında ayakta dikilmeye başladı. "Ne söyleyeceksen bana söyle" Jungkook sesindeki sinirliliği gizlemeye dahi çalışmıyordu. Adamın amacını anlayabilmiş değildi. Neden kendisine karşı böyle davranıyordu ki? Ne sanmıştı, yıllar önce ihanet ederek terkettiği adamın hayatına devam etmek yerine onu bekleyeceğini mi?

"Ama ben Taehyung ile konuşm.." Jungkook kendisine daha fazla engel olamayıp sertçe masaya vurarak ayağa kalktığında karşısındaki adamın afallayışına an be an şahitlik etti. "Ne söyleyeceksen ya bana söylersin, ya da bir daha hiçbir söz hakkın olmaz". Hyung Shik kendine yediremiyordu bu tavrı. Karşısında yeni yetme bir velet vardı ve kendisi ile böyle konuşma cürretini gösteriyordu.

"Ne sıfatla?" tek kaşını kaldırıp aşağılarcasına baktı Jungkook'a ancak beklediği gibi düşmemişti çocuğun yüzü. Aksine sinsi bir gülüş yerleşmiş dudaklarına. Jungkook bir elini ayırmadığı masanın etrafında yürüyüp Hyung Shik'in tam karşısında durdu. Boyları birbirlerine yakın olduğundan direkt olarak göz teması kurabiliyorlardı şimdi.

"Efendin sıfatlıyla köle" her kelimesini vurgulayarak konuşmuştu Jungkook. Daha fazla tahammülü kalmamıştı karşısında kendisini aşağılayabilmek için her türlü laf ve mimiği kullanan adama. Şimdi ise dehşete düşen Hyung Shik'ti. "Ne" adam başını yere eğerek kendi kendine konuşmaya başladı. "Ama bu olamaz."

"Yalan söylüyorsun, Taehyung'un haberi var mı benimle konuştuğundan!" sesi yükselmişti. Jungkook karşısındaki adamın sinirden köpürmeye başladığını gördüğünde keyiflendi. Bir elini yanağına koyarak düşünüyormuş gibi bir ifade takındı. "Hmm bir düşünelim" odada birkaç adım attı Hyung Shik'e arkasını dönerek.

"Sence haberinin olmama ihtimali var mı Hyung Shik?" sinirden gözleri dolmaya başlayan adama döndü tekrar yüzünü. Yumruklarını ve dişlerini var gücüyle sıkıyordu. Jungkook ise bakışlarını önce sıktığı ellerine sonra da tekrar yüzüne çevirdi adamın. Alt dudağını öne doğru çıkararak sahte bir üzülme ifadesi takındı.

"Ne sanıyordun ki Hyung Shikcik, benim evime gelip beni aşağılamaya çalıştıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi benim sevgilimle mutlu mesut yaşayacağını mı?" hafifçe kıkırdadı devam etmeden önce. "O zaman sana biraz yazık olacak."

"Sen değil miydin beni gördüğü gibi ağlayarak evi terk edip giden? Nereden geliyor bu özgüven?" Hyung Shik hala karşısındaki adamın kendi kaderi üzerinde sahip olduğu iradenin farkında değildi. Öfkesi gözlerine bir perde gibi inmiş, geleceğini bile hiçe sayacak kadar kışkırtmıştı onu. Jungkook'un da istediği buydu esasında. Tıpkı onun kendisine yaptığı gibi kışkırtmak...

"Bu özgüvenin nereden geldiğini bilmek mi istiyorsun? Senin gibi bir köle olmamamla mı başlasam yoksa Taehyung'un bana duyduğu sevgiyi mi anlatsam? Ayrıca gördüğün gibi geri döndüm, daha doğrusu Taehyung tarafından geri getirildim. E artık ben burada olduğuma göre sana da gerek kalmadı."

"SENİ ÖLDÜRÜRÜM!" Hyung Shik kendisine hakim olamayıp çocuğun üzerine atıldığında içeride olabilecek her türlü tehlikeli duruma karşı kapıda tetikte bekleyen Namjoon büyük bir hızla odaya girdi ve Jungkook'a saldırmaya çalışan adamı tek hamlede tuttuğu gibi dizlerinin üzerine getirdi.

"İyi misiniz Efendi Jungkook?" endişeli bir sesle sordu Namjoon. Hyung Shik ise daha yeni idrak edebiliyordu çocuğun gerçekten de artık köle olmadığını. Ancak sesleri duyarak aşağıya inen Taehyung'u gördüğünde, çocuğun bu tavırlarının yalnızca azad edilmesinden kaynaklanamayacağını idrak etti.

Taehyung kapının girişinde durup hiçbir korku ya da çekince belirtisi göstermeyen sevgilisine ve dizleri üzerine indirilmiş adama baktı. Namjoon ile göz göze geldiklerinde olaya müdahale etmesi gerektiğini fark etmişti. "İyi misiniz Efendim, bir yerinize bir şey oldu mu?" sevgilisine doğru yürüyerek konuştuğunda Hyung Shik beyninden vurulmuşa dönmüştü.

Slave | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin