-28-

12.7K 1.4K 666
                                    

Gözleri kapalı halde elini yatağın diğer tarafına attığında hissettiği boşlukla kaşlarını çattı Taehyung. "Bebeğim" herhangi bir karşılık alamadığında gözlerini araladı güçlükle. Aslında hala uykuluydu. Sadece Jungkook'a sarılıp uyumaya devam etmek istiyordu. Ancak canını acıtan ışığa karşı gözlerini ovalayarak etrafa bakındığında Jungkook'un odada olmadığını fark etti. 

Panikle yataktan kalkıp kapalı olan tuvaletin kapısını açtı. "Jungkook" burada da yoktu. Camdan dışarı baktığında saatin öğleni geçtiğini fark etti. Güneş tepeden aşağı inmeye başlamıştı bile. Hızla odadan çıktı ve merdivenleri inmeye başladı. "JUNGKOOK" Üstünde pijamalarının olmasını umursamıyordu bile. 

İlk kata kadar indiğinde salonda bacak bacak üzerine atarak oturmuş ve sakince kahvesini yudumlayan Yoongi ile karşılaştı. "Yoongi, Jungkook nerede ?" şimdiden nefes nefese kalmıştı Taehyung. Yoongi onun bu halini gördüğünde zor bir günün kendilerini beklediğini anladı hemen. Kahvesini sakince yanında duran sehpaya bıraktı.

"CEVAP VERSENE YOONGİ" ses düzeyi yükselmeye başlamıştı bile. "Sakin ol Taehyung. Jimin'le beraber çarşıya gittiler." Taehyung'un gözleri an be an karardı. Sinirle yumruklarını sıktığına şahit oldu Yoongi. "Ne demek çarşıya gittiler." dişlerini sıktığı için tıslayarak konuşmuştu Taehyung.

"Jimin'in almak istediği şeyler varmış, kardeşinden de ayrılmak istemediği için beraber gittiler." Taehyung aniden Yoongi'nin üzerine doğru adımlamaya başladı. "Kimden izin aldılar ?" hala dişlerini ve yumruklarını sıkıyordu. Buna karşın Yoongi'nin ses tonu son derece sakindi. 

"Jimin kimseden izin almak zorunda değil Taehyung. Benim eşim hür bir adam ve dilediği yere dilediği zaman dilediği kişiyle gidebilir." Taehyung, adamın her sözünde daha da sinirlenerek burun buruna gelecekleri kadar kapattı aralarındaki mesafeyi.

"YOONGİ SEN SALAK MISIN! NASIL İZİN VERİRSİN BÖYLE BİR ŞEYE!" şiddetle bağırdığı için Namjoon sesleri duymasıyla salona fırladı. Kendilerini beklemekte olan anın gelip çattığını fark etmişti o dakikalarda. "Neden izin vermeyeyim Taehyung bunun nesi yanlış !" Yoongi de sesini bir tık yükselttiğinde sinirle nefes verdi ve ellerini saçlarına atarak arkasını dönüp bir sağa bir sola yürümeye başladı Taehyung.

"Birbirlerini de buldular ve şimdi özgürler. Dönmeyecekler. Dönmeyecek. Göremeyeceğim bir daha onu" yürürken kendi kendine mırıldanıp duruyordu. "DÖNMEYECEK" sinirle Yoongi'nin kahvesinin üzerinde durduğu sehpayı devirdi Taehyung. Namjoon bu sahne karşısında gözlerini kapatıp nefes verirken, Yoongi tepkisizce bir adım geriye çekilmekle yetindi. 

"O ZAMAN NE YAPACAKSIN GERİZEKALI DÖNMEYECEKLER GİTTİLER İŞTE NE YAPACAĞIZ" Taehyung bağırarak Yoongi'nin omuzlarından tutup onu sarsmaya başladı. Gözü dönmüş gibiydi, ne yapacağını şaşırmış vaziyetteydi. Yoongi ise birkaç saniye bekledikten sonra kendisini omuzlarından tutup sarsmaya devam eden kardeşinin bileklerini kavrayarak kendinden uzaklaştırdı.

"Taehyung sakin ol, neden dönmesinler, Jungkook'un evi burası ve ben de Jimin'in eşiyim." Taehyung aniden histerik bir gülüş bıraktı Yoongi'nin sözleri üzerine. "Sen bu kadar aptal mısın cidden ya! Bize bir baksana aptal! Sefil gibiyiz, onlara göre yaşlıyız ve elimizde paramızdan başka hiçbir şey yok! Bir de onlara bak. Gençler, güzeller ve birbirlerini buldular. Bu da yetmezmiş gibi bir de tek başlarına dışarı yollamışsın." 

Taehyung kahkaha atmaya devam ederken gözleri dolmuştu. "Neden dönsünler ki ? SEN OLSAN BANA DÖNER MİYDİN APTAL" şimdi tam anlamıyla ağlıyordu işte. Aslında Taehyung tam olarak haksız sayılmazdı. Jimin ve Jungkook'a göre oldukça yaşlılardı. Genç çocuklar, kendilerinden çok daha yakışıklı erkeklerle beraber olabilirlerdi kolayca. 

Yoongi de başlarda bundan endişe duymuştu ister istemez. Jimin'in kendisine duyduğu ilgiyi ilk fark ettiği zamanlarda haftalarca uzak durmuştu çocuktan. Jimin'in onu 'kölelikten ve sefaletten' kurtulmak için tek çıkar yol olarak gördüğünü düşünüyordu. Ancak günler haftaları, haftalar da ayları kovaladığında ve çocuk kendisine duyduğu ilgide ısrarcı olduğunda nihayet onu ciddiye almıştı Yoongi. 

Hatta bir gün Jimin'i karşısına alıp ona azad edilme ve yeni bir hayata başlayacak kadar maddi destekte bulunmayı teklif etmişti. Böylece düzgün bir hayata başlamak için beni seviyormuş gibi yapmak zorunda kalmazsın demişti Yoongi. Ama beklediğinin aksine sevinmek bir yana dursun, karşısında hüngür hüngür ağlamaya başlamış ve ayaklarına kapanarak 'lütfen beni bırakmayın' diye yalvarmıştı çocuk.

O günden sonra Yoongi, Jimin'in sevgisine inanmaya ve yavaş yavaş ona teslim olmaya başlamıştı. Azad etme anında hala korkuyordu, bunu inkar edemezdi. Tamamen özgür ve her türlü finansal ve sosyal güce sahip olan sevgilisinin neden onunla kaldığına bazen o da anlam veremiyordu. Ama her gün ilk uyandığı andan her gece başını yastığa koyduğu son ana kadar Jimin tarafından kendisine verilen ilgi ve sevgi zamanla ikna etmişti onu. 

Bu yüzden Taehyung'un düşüncelerine hak verse de, bu düşünceleri kontrol etme şekline hak veremezdi Yoongi. Korkularını anlayabilirdi, ama bu korkuları Jungkook'u baskılayarak yenmeye çalışmasına çanak tutamazdı. 

Hala salonun ortasında bir o yana bir bu yana ilerleyen Taehyung'a baktı acıyan gözlerle. "Dönecekler Taehyung, akşam yemeğinden önce evde olacaklarını söylediler. Birkaç saat beklemek zorundasın maalesef." Yoongi bu sözleri söyleyip tekrar koltuğa oturduğunda Taehyung hala çıldırmakla meşguldü.

"Hele bir dönsünler göstereceğim ben ona benden izinsiz dışarı çıkmak neymiş ?" Bu sözü duyduğu anda oturduğu yerden hızla kalktı Yoongi. Bu kez o olmuştu Taehyung'un üzerine yürüyen. "OYUNCAĞIN MI LAN O ÇOCUK SENİN" hızla itti kardeşini. Geriye doğru savrulan Taehyung'u düşmekten kurtaran Namjoon oldu. 

"NE YAPACAKSIN LAN DÖVECEK MİSİN ÖLDÜRECEK MİSİN YOKSA TECAVÜZ MÜ EDECEKSİN" Taehyung kardeşinin aniden parlaması üzerine afallamıştı. Böyle bir çıkış beklemiyordu. Hızla kendini toparlayarak o da yürümeye başladı üstüne. 

"JUNGKOOK BENİM! KARIŞAMAZSIN BUNA! BENİM KÖLEM O! BENİM O! BENİM" Taehyung tamamen kontrolden çıkmış bir şekilde sayıklarken Yoongi de devreye girmişti. "Senin o 'benim' dediğin çocuk, benim eşimin kardeşi! Jimin'in bir lafıyla onu öyle bir alırım ki senden bırak ona ders vermeyi, yüzünü görebilmek için kapımda sabahlarsın."

Taehyung yine gülmeye başladı ancak gözyaşları durmaksızın akıyordu gözlerinden. "Ne yaptı bu Jimin sana? Nasıl bu kadar kör oldu gözlerin ? Uyan artık Min Yoongi. GİTTİLER" kendi dediği lafa kendi inanmak istemez gibi iki elini başının arasına aldı Taehyung. "Tanrım sen bana yardım et. Jungkook gitti. Yine gitti." delirmiş gibiydi. Kontrolü tamamen kaybetmişti. 

"Efendim, lütfen kendinizi yıpratmayın. Dönecekler." Namjoon bile ağlamamak için zor tutuyordu kendisini. Efendisini bu halde görmek onu da çok üzüyordu. Min Yoongi ise içten içe kardeşinin durumu yüzünden paramparça olsa da dirayet göstermek mecburiyetindeydi. 

Kolunu tutan Namjoon'un ellerinden kendini hızla geriye çekip kurtardı Taehyung. Olduğu yere çöktü ve başını elleri arasında tutmaya devam ederek hıçkırıklara boğuldu. "Gitti, gelmeyecek bebeğim." Namjoon daha fazla dayanamayarak gözyaşlarının görünmemesi için odasına koşarken Yoongi koltuğa çöküp Taehyung'un kendi kendine sakinleşmesini beklemeye başladı. 

Yaklaşık yarım saat boyunca hıçkıra hıçkıra ağlayan ve zaman zaman kendi saçlarını çekiştirerek inanamadığı gerçekliği kabul etmeye çalışan Taehyung nihayetinde sakinleşmişti ve gözyaşları yerini hıçkırıklara bırakmıştı. Arada sırada hala sayıklıyordu. "Jungkook" "Terketti beni" "Dönmeyecek" "Gelmeyecek"... 

-끝-

Slave | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin