-24-

15.1K 1.4K 324
                                    

"Bebeğim havluyu uzatır mısın ?" Taehyung küvetin içinden aynanın karşısında dişlerini fırçalamakta olan çocuğa seslendi. Beraber kalmaya başlayalı bir haftayı biraz geçiyordu. Yavaş yavaş alışmaya başlamıştı Jungkook efendisiyle özen anlarını paylaşmaya. Havluyu uzattığında ayaklanan adamın yunan tanrılarını andıran fiziğini süzmeden edemedi. 

Taehyung havluyu beline sarıp mis gibi kokan vücuduyla çocuğa sarılarak yanağını öptü. "Efendim, eğer sizin için bir sakıncası yoksa bugün Elena'yı görmek istiyorum. Bir haftadır hiç görüşemedik." çocuğun sözlerini duyduğunda sıkıntıyla nefes verdi Taehyung. 

Jungkook'un kaçtığı akşam Elena'yı çağırıp bir güzel paylamıştı. O günden beri de ortalıklarda görünmüyordu kız. Jungkook'a döndüğünde izin vermesi için gözlerinin içine baktığını gördü. Gözlerini devirdi. "İyi peki ama çok oyalanmak yok." Jungkook sevinçle boynuna sarılıp yanağına derin bir öpücük kondurdu. "Teşekkür ederim efendim sizi çok seviyorum." 

Taehyung gülümsemekle yetinirken çocuk hızlı adımlarla önce tuvaletten, sonra da odadan çıkarak Elena'nın bulunduğu müştemilata doğru koşturdu. "Elenaaa ben geldimm" müştemilatın kapısında seslendiğinde birkaç saniye sonra kapıdan dışarı koşan arkadaşını görmesiyle kollarını açtı. 

Elena koşarak Jungkook'a sarıldığında Taehyung sinirle yumruklarını sıktı. Her zamanki gibi penceresinden ikiliyi izliyordu. Her ne kadar kendi bebeğinin masum bir arkadaşlık duygusuyla kıza yaklaştığını düşünse de aklının karışması ihtimali bile yeterliydi Taehyung'u delirtmeye. 

"Ödümüzü koparttın Jungkook nasıl kaçmaya kalkarsın ?" Elena sitem dolu sesiyle omzuna vurarak konuştu Jungkook'un." Efendi Taehyung en son benim yanımda olduğunu öğrenince bana ne kadar kızdı haberin var mı?"

"Çok özür dilerim Elena. Seni zor duruma sokmak istememiştim. Ben zannettim ki Taehyung artık beni değil Felix'i sevecek. Bu yüzden de eve gitmek istedim, çok üzgündüm." Jungkook bir çırpıda sözlerini tüketirken Elena gözlerini pörtletmiş onu dinliyordu. "Sen ne dedin öyle az önce." 

Jungkook kızın şaşkın ifadesiyle konuşması üzerine durdu. "Ne ? Ne dedim ki?" kendisi de şaşırmıştı şimdi. "Sen Efendi Taehyung'a ismiyle mi seslendin benim kulaklarım mı bana oyun oynadı ?" kız hala şaşkınlığını korurken Jungkook'un yüzüne samimi ve utangaç bir gülümseme yayılmıştı. 

"Şey öyle demiş olabilirim." başını yere eğip iki elini birleştirerek parmak uçlarıyla oynamaya başlamıştı şimdi de çocuk. "Seni haiiin" Elena kahkaha atarak Jungkook'u omzundan ittirdiğinde Jungkook da gülmeye başladı. "Elena o kadar güzel şeyler oldu ki inanamazsın, çok vaktim yok hadi her şeyi anlatmam lazım." kızı kolundan tutarak müştemilatın bahçesindeki tahta banka yöneltti. 

"Ee hadi anlat çatlayacağım neler oldu ?"

"Ben evden kaçtıktan sonra Namjoon Hyung buldu beni, Taehyung başta çok kızdı ama sonra ben hasta olunca affetti. Sonra beni pazara götürdü sırf istediğim boyaları ve tuvalleri alabileyim diye." Jungkook anlatırken gözlerinin içi gülüyordu adeta. Bu yüzden hiç kesmeden dinlemeye devam etti kız.

"Meğerse ben en başından yanlış anlamışım her şeyi." duraksadı Jungkook. "Yani sanırım. Efendi Taehyung eşyalarımın Felix benim odama yerleşmeden önce kendi odasına  yerleştirilmesini emretmiş. Bana ne dedi biliyor musuunn ?" son cümlesini uzatarak konuşurken olabilirmiş gibi daha da tatlılaşmıştı ifadesi. "Ne dediii ?" Elena da onu taklit ederek sordu. "Kimse benim yerime geçemezmiş bir de şey, benim keyfimden daha mühim değilmiş hiçbir şey." 

"OOOOOO" Elena gülerek verdiği tepkiye karşın Jungkook'un utançla karışık ne kadar moda girdiğini fark etmişti. Ancak bir anda aklına gelen soruyla ciddileşti kız. "Sahiden de Jungkook, Felix nasıl ? Bir haftadır senin eski odanda yatıyor ve doktor gelip gidiyor ama hiçbir şey duymadım hakkında ?" Elena merakla sorduğunda Jungkook da duraksadı. 

"Ben de hiç bilmiyorum ki... İnan son bir haftada o kadar çok şey oldu ki efendimize sormak gelmedi hiç aklıma." tekrar munzurca gülümseyerek hafifçe dirsek attı kızın koluna. "Ama bugün sorup yarın sana da yetiştiririm merak etme" Elena da gülmeye başladığında bir süre daha orada oturup havadan sudan konuştu ikili.

Daha çok Jungkook anlatıyor, Elena ise onu dinleyip tatlılığına gülüyordu. Jungkook'un Efendi Taehyung'un aklını başından almış olmasına şaşmamalı diye düşündü içten içe. Çocuk her daim samimi bir gülümsemeyle hayat doluydu. O konuşurken insanın dinleyesi geliyordu gerçekten de. 

Hava yavaş yavaş kararmaya başladığında Jungkook eve gitmesinin daha iyi olacağını düşündü. "Yarın yine görüşürüz Elena, seni çok seviyorum" İkili sarılarak vedalaştı. "Ben de seni çok seviyorum Jungkookiem, size efendimizle iyi eğlenceler, anlarsın ya" kız göz kırptığında şakasına omzuna vurarak eve doğru ilerlemeye başladı Jungkook. 

Kapıdan girdiğinde beklediği gibi sofra hazırdı. Mutfaktan çıkan Suheon'u gördü. "Merhaba efendim ben de tam sizi çağırmaya gelecektim." Jungkook kadının kendisine efendim sıfatıyla seslenmesi üzerine şaşkınlık içinde ellerini salladı. "Hayır, hayır lütfen bana yalnızca Jungkook diye seslenin." kadın gülümsedi. "Peki Jungkook".

"Efendimizi ben çağırırım hemen" çocuk kadına yönelik konuşup merdivenleri tırmanmaya başladı. Üçüncü kata geldiğinde eski odasından -şu anki Felix'in odasından- sesler geldiğini duyunca adımlarını yavaşlattı. Fark edilmemek için sessiz adımlarla kapının önüne kadar geldiğinde efendisine ait sesi işitti.

Kapı dinlemenin yanlış bir şey olduğunu bilse de kendini alıkoyamadı ve kulak kabarttı. "Daha iyi olmana sevindim Felix, neredeyse tamamen iyileşmiş görünüyorsun." bir süre herhangi bir ses işitmediğinde ne olduğunu daha da çok merak etti çocuk. 

Dizlerinin üzerine çökerek kapı deliğinden içeri bakmaya başladı. Felix ve efendisi ayakta karşı karşıya duruyorlardı. Yalnızca belden altlarını görebiliyordu çocuk, küçük kapı deliği ancak bu kadarına müsade ediyordu. Görmeyi beklemediği şey ise Felix'in dizlerinin üzerine eğilerek efendisinin bacaklarının arkasına tutunmasıydı. 

"Sizin sayenizde çok iyiyim efendim, size teşekkürlerimi sunmama izin verin." Felix elini efendisinin kemerine attığında kalp atışlarını ağzında hissedecek kadar panikledi Jungkook. Gözleri kendisinden bağımsız dolmuştu. Yapmazdı, yapmam demişti. Jungkook'tu onun bebeği, küçüğü, biriciği. Başkasına dokunamazdı. 

Jungkook birkaç saniyelik korku dolu anları yaşarken gözlerini kapı deliğinden ayırmamıştı. Felix'in kemerine uzanan ellerini bileklerinden kavrayıp durdurdu Taehyung. "Felix dur" efendisinin sesi sakindi. Çocuğun başını kaldırıp efendisine baktığını gördü Jungkook. "Böyle bir şeye müsade edemem. Sen henüz buradaki düzeni bilmiyorsun bu yüzden sana kızmayacağım ama şunu bil ki ben Jungkook'a, Jungkook da bana ait. Başka birine dokunmam söz konusu bile olamaz."

Jungkook'un kalbi efendisinin sözlerini duymasıyla daha da hızlanırken, az öncekine kıyasla bu kez heyecandan ve mutluluktandı kalbinin yerinden çıkacakmış gibi atma nedeni. Biliyordum diye haykırdı içinden bir ses ona. Beni seviyor, özelim ben, değerlisiyim onun biliyordum...

Felix, adamın sözlerini işittikten sonra dizlerinin üzerinde başını yere eğdi. Rahatlamış görünüyordu. Konuşmaya devam etti Taehyung. "Ayrıca burada kalabilmek ya da insan gibi muamele görebilmek için bunu yapmak zorunda değilsin. Sadece sana vereceğim işi hakkıyla yerine getirmen yeterli. Böylece aylık bir para da alacaksın ve dilediğin zaman seni azad etmemi de isteyebilirsin." 

"Efendim, size ne kadar minnettar olduğumu kelimelerle tarif etmem mümkün değil. Geldiğim yerde barınabilmemin tek yolu bu olduğundan bu şekilde davrandım. Lütfen beni bağışlayın." Taehyung çocuğun saçını okşadı. "Hadi bakalım dinlen biraz, yarından itibaren Elena ile beraber hayvanların bakımından sorumlu olacaksın." 

Felix başıyla onaylayıp tekrar teşekkür ederken Jungkook efendisinin odadan çıkmak üzere olduğunu anlayarak merdivenlere doğru koşmaya başladı. Efendisinin kapıyı açtığı sırada merdivenlerden çıkıyormuş gibi davrandı ve gülümsedi. "Efendim yemek hazır sizi bekliyoruz." 

-끝-

Slave | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin