-22-

15.6K 1.4K 366
                                    

"Biliyor musunuz, biz küçükken kardeşimle kendi boyalarımızı kendimiz yapardık." Boyalarla dolu rafların arasında gezerken neşeyle konuştu Jungkook. "Hmm öyle mii, nasıl yapardınız peki?" Taehyung tatlılığı karşısında mest olduğu çocuğu daha çok konuşturabilmek için sordu.

"Yaprakların ve çimlerin suyunu sıkarak yeşil renk yapardık. Kırmızı için taa böğürtlen ağaçlarının tepesine çıkmam gerekirdi. Kaç kere düştüğümü sayamam bile." çocuk kıkırdayarak anlatırken bir anda hüzün bulutu geçti gözlerinden. Bu hüznün nedenini anlamak elbette ki zor değildi Taehyung için.

"Yanlış anlamayın efendim, sizinle de çoook mutluyum" dedi çocuk o'ları uzatarak. "ama ailemi de çok özlüyorum, özellikle de kardeşimi" Taehyung içten bir gülümseme sunarak tuttu çocuğun elini. "Bunları düşünüp üzme kendini küçüğüm, bak yepyeni boyaların olacak, istediğini çizebileceksin artık" Jungkook başıyla onaylayıp tekrar gülümsedi ve rafları incelemeye devam etti.

Bu sırada dükkanın sahibi yanlarına geldi. "Hoşgeldiniz efendim. Ne arzulamıştınız ?"  Jungkook adama herhangi bir cevap veremediğinden ve dükkana girdiklerinden beri her şeye kocaman, ışıldayan gözlerle baktığından söze girdi Taehyung. "Merhaba, dükkanda bulunan her renk boyadan ikişer tane istiyoruz" Jungkook şaşkınlık içinde hızla efendisine çevirdi başını. Bu kadarı fazla değil miydi ?

"Her türlü fırçadan ve her boy tuvalden de verin lütfen" satıcı büyük bir memnuniyetle gülümseyerek "Tabi efendim" dedi ve hızla yanlarından ayrılarak istediklerini poşetlemeye başladı. "Çok pahalı olacak efendim, o kadar çok almasaydık keşke." Jungkook mahcubiyet içinde konuştuğunda Taehyung saçlarına bir öpücük kondurdu.

"Jungkook'um.. Senin bir anlık memnuniyetin dahi paha biçilemez benim için. Bir daha böyle şeyler için sıkıntıya girdiğini görmeyeyim." Jungkook kendini daha fazla tutamayarak sarıldı efendisine. Dükkanın sahibinin kendilerine bir anlığına baktığını yakalasa da artık umrunda değildi. Efendisinin kendisine duyduğu sevgide şüpheye yer olmadığı aşikardı.

Ellerindeki torbalarla dükkandan ayrıldı ikili. At arabasının kendilerini beklediği noktaya kadar ağır adımlarla ilerlediler. Pazar yerinin çıkışındaki arabaya vardıklarında poşetleri arabacıya verdiler. "Yorulmadın değil mi bebeğim ?" Jungkook hızla başını salladı hayır anlamında. "Güzel, o zaman bir de limana gidip bakalım kumaşların yüklendiği gemi ne alemde."

Beraber köle pazarını geçtikleri sırada evden kaçtığı zamana kıyasla çok daha kalabalıktı ortam. Bu yüzden biraz içi sıkılmış, sıcakta burada akşama kadar beklemek zorunda kaldığı günler aklına gelmişti Jungkook'un. Ama artık sorun değildi, Taehyung yanındaydı. Dünyadaki tüm kötülüklerle arasına bir set gerebilecek kadar güçlüymüş gibi hissediyordu efendisi için. Köle pazarı boyunca sessizlik içinde yürümeye devam ettiler.

Nihayet limana vardıklarında adımlarını yavaşlattı Taehyung. Jungkook da kendisine eşlik ederek yavaşladı. Çok geçmeden kendi kumaşlarının yüklendiği gemiyi ve geminin başında durarak yüklemeyi yapan adamları kontrol etmekte olan Namjoon'u gördüler.

Namjoon, efendisinin bugün buraya gelmesini beklemiyordu. Dahası, yanında Jungkook'u getirmesini asla beklemiyordu. İkili görüş açısına girdiğinde, yoldan geçen herkes gibi onun da ilk dikkatini çeken şey bileklerindeki iplerdi. Yalnızca Jungkook'u değil, kendisini de bağlamıştı efendisi. Sıkıntıyla nefes verdi. Bunun normal olmadığının farkındaydı.

Öte yandan çok daha kötüsü için hazırlamıştı kendini Namjoon. Efendisinin çocuğu eve, hatta odaya kitleyerek bir daha dışarıya çıkmasına müsade etmeyeceğini düşünmüştü. Duruma o açıdan baktığında bu yaşanan, en iyi senaryolardan biriydi. Yeterince yaklaştıklarında eğilerek selamladı efendisini. "Hoşgeldiniz efendim, sizi beklemiyordum."

"Merhaba Namjoon, Jungkook uzun zamandır temiz hava alamamıştı bildiğin gibi. Hem de çarşıdan almamız gerekenler vardı. Buraya kadar gelmişken malları da bir kontrol edeyim dedim. Var mı bir sıkıntı ?"

"Merak buyurmayın efendim, her şey olması gerektiği gibi yolunda gidiyor. Herhangi bir sorun olursa ben sizi mutlaka bilgilendiririm zaten." Taehyung memnunca başını sallayarak onayladı. "Müsade buyurursanız ben adamların başına döneyim" Namjoon dikkatlice Jungkook'un yüzüne baktı. Çocuk iyi görünüyordu. Aralarında can sıkıcı bir konuşma geçmemiş gibi görünüyordu en azından.

"Dönebilirsin Namjoon, teşekkürler." tekrar eğilip efendisini selamladı ve uzaklaştı yavaşça. "Senin köyünde de böyle deniz var mıydı bebeğim ?" Jungkook'a dönerek sorduğunda hızla başını salladı çocuk. "Maalesef efendim, daha önce ne yüzdüm ne de böyle büyük bir su parçasında bulundum. Yalnızca ülkemizden buraya getirildiğimiz sırada gemiye bindim ancak minik bir pencere dışında denizi görebileceğim bir şey bulunmuyordu."

"Yüzme öğrenmek de ister miydin peki ?" Jungkook yine hevesle çevirdi başını denizi izlediği noktadan efendisinin yüzüne. "İsterdim tabi efendim, kim istemez ki böyle güzel bir suda yüzmek." Taehyung gülümsedi. "Yakın zamanda sana yüzmeyi öğreteyim o zaman" Jungkook içten bir gülüş sundu yine efendisine.

Bir yandan da ağır ağır geri dönüyorlardı. At arabasına doğru yürüdükleri sırada karşılarından gelen bir adam aniden kendilerini durdurdu. "Efendim merhabalar" Taehyung anlam veremez şekilde adama bakarken, adamın gözleri tamamen Jungkook'un üzerindeydi. İyi giyimli olmasından zengin biri olduğu belliydi.

"Efendim rahatsız ettim kusura bakmayın" Jungkook'u baştan aşağı süzerken istemsizce bir adım yana kayarak efendisinin arkasına geçti çocuk. "Ne istemiştiniz ?" adamın pek tekin bir tip olmadığını fark eden Taehyung bir an önce ne istediğini öğrenip yollarına devam etmek niyetindeydi.

"Kölenizi pek bir beğendim. Maşallah pek güzel görünüyor, tam benim dişimin kovuğuna uygun." Taehyung duyduklarıyla sinirden gözlerinin kararmaya başladığını hissetti. Sanki gözlerinin önüne gerçek bir perde inmiş gibi tüm dünya aniden kararıp geri gelmişti. "Efendi bak yoluna" sinirle konuştu.

"Durun efendim" adam kolundan tutup Taehyung'u durdurduğunda Jungkook korkuyla bakıyordu her ikisine de. "Size iki milyon won veririm, çok param var benim. Alt tarafı bir köle bir daha düşünün." Bu sözler Taehyung için son nokta olmuştu. Bağlı olmayan eliyle adamın yüzüne sert bir yumruk indirdiğinde Jungkook korkuyla çığlık attı.

Taehyung adamın üzerine doğru yürümek istese de hem kendisini geri çekmeye çalışan Jungkook, hem de etraftaki insanların araya girmesi nedeniyle bunu başaramadı. "Benim olana göz koymak neymiş göstereceğim sana orospu çocuğu" Taehyung yerden insanlar tarafından kaldırılan adamın üzerine tekrar yürümek için atak yaptığında Jungkook korkuya beline sarıldı adamın.

"Efendim lütfen yapmayın, eve gidelim, lütfen" çocuk ağlamaya başlamıştı. Taehyung'u kendine getiren de tam olarak bu olmuştu. Gözüne sinirle inen perde aniden kalktı çocuğun gözyaşlarını gördüğü anda. Bileğindeki ip müsade ettiği kadarıyla sarıldı çocuğa. "Şş tamam bebeğim geçti, gidelim hadi tamam"

Burnunun kanadığını gördüğü adama öldürücü bakışlar atarak kendisini arabaya doğru çekiştiren Jungkook'un peşinden gitti. Arabaya bindiklerinde Jungkook yaşlı gözlerle elini tuttu adamın. "Çok acıdı mı?" parmak uçlarını efendisinin kızaran elinin üzerinde gezdiriyordu.

"Çok acıdı, ama öpersen geçermiş" Taehyung oyuncu bir sesle konuştuğunda gözlerindeki yaşı kolunun tersiyle silerek kıkırdadı ve efendisinin ellerine bir sürü öpücük kondurdu Jungkook.

"Ağlama artık güzel bebeğim benim" Taehyung çocuğu tıpkı ilk yola çıktıklarındaki gibi omzuna yatması için kendine çekti ve saçlarına kondurduğu öpücük eşliğinde arabacıya hareket etmesi için emir verdi.

-끝-

Slave | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin