Jungkook ve efendisi ulaşabilecekleri en üst seviye yakınlığa ulaşalı bir hafta olmuştu. O günden sonra Taehyung her zamankinden daha da mesafeli davranmıştı Jungkook'a. Bu durum içten içe Jungkook'u çok üzse de elinden bir şey gelemiyordu.
"Sence ona güzel bir şeyler hazırlasam mutlu olur mu?" tavukların peşinde koşuşturan kıza seslendi Jungkook. Çimenlerin üzerinde bağdaş kurmuş otları yoluyordu bir yandan parmaklarıyla.
Onu duyan Elena tavuklardan birini kafese zorla tıktığı gibi yavaş adımlarla yanına yaklaştı, boynu bükük duran ve üzgün olduğu her halinden belli olan çocuğun.
"Ne gibi bir şey mesela ?" saçlarını elleriyle karıştırdı Jungkook'un ve yanına, çimlerin üzerine bıraktı kendini. "Bilmiyorum zaten hiç param da yok ama resmini yapsam ? Sence hoşuna gider mi ?"
Elena şaşkınlıkla başını kaldırıp baktı genç çocuğa "Sen resim çizebiliyor musun ki ?" Jungkook neden bu kadar şaşırdığını anlayamamıştı kızın "O kadar iyi değilim tabi ama çocukken çok yapardım."
"Jungkook bu harika bir fikir" heyecanla konuştu kız. Tam heyecana kapılacakken tekrar yüzü düştü çocuğun. "Ama benim ne resim yapacak tuvalim fırçam ve boyam ne de bunları alabilecek param var"
Elena üzülen çocuğa karşı minik bir gülüş bıraktı ortama. "Buna mı takıldın cidden Jungkook, efendiye resim yapmak istediğini söylersen hemen aldırır zaten" "Evet ama utanıyorum" diye yanıtladı çocuk.
- - -
Elena'nın uzun uğraşları sonucu efendisine bu isteğini açmaya karar vermişti Jungkook. Bunun için akşam yemeğini beklemişti. Ama şimdi yanındaki adam kendisine bakmıyordu bile. Sanki Jungkook hiç orada değilmiş gibi yemeğini yiyordu.
Cesaretini toplayarak boğazını temizledi Jungkook sonunda. "Efendim ben size bir şey sormak istiyorum" Taehyung çatalı tam ağzına götürecekken duraksayıp vazgeçti. "Nedir" sesindeki mesafeli ton Jungkook'un gözlerinin dolmasına neden olsa da çaktırmamaya çalıştı küçük olan.
"Eğer izniniz olursa ben, resim yapmak istiyorum. Yapabilir miyim efendim?" beklenmedik soru karşısında kaşları havalanan Taehyung birkaç saniye duraksadı. "Demek böyle bir yeteneğin var ha.. Peki o zaman" beklediğinden çok daha kolay olmuştu. Çocuk efendisinin hemen izin vermesine sevinse de bu denli umursamaz bir tavır takınmış olmasına üzgündü.
Yaptığı hatayı düzeltmek istiyordu ancak bir yandan da kalbi kırıktı küçüğün. Efendisinin kendisine gösterdiği ilgiyi bir başkasına da göstermiş olduğunu bilmek onu içten içe derin bir hüzne sürüklemişti. Ayrıca çok da merak ediyordu Jungkook. Kimdi bu adam ? Ne zaman, nerede, nasıl tanışmışlardı efendisi ile ? Soylu biri miydi yoksa kendisi gibi bir köle mi ? Neden ve nasıl ayrılmışlardı ? Yoksa adam ölmüş müydü?
Tüm bu sorular eşliğinde tüm akşamını odasında geçiren Jungkook, saatlerdir yatakta dönüp duruyor. Ne yaparsa yapsın gözüne uyku girmedi. Bir yandan da efendisini nasıl resmedeceğini düşünüp duruyordu. Düşünürken fark etti onu ne kadar özlediğini. Her bir detayını düşündü, her bir saç telini. Efendisinin saçları çok güzeldi, ama Jungkook siyah saçı çok yakıştırırdı ona. Bu yüzden resmini siyah saçlı yapmaya karar verdi. Bu onu daha da heyecanlandırdı.
Jungkook efendisini gerçekten özlemişti, her anlamda... Ona dokunmayı, kendisine dokunuşlarını, güzel kokusunu, ellerini sırtında gezdirmeyi ve beraber yıkanmayı özlemişti. İstemsizce kasıldı karnı ihtiyaçla. Yan odasında uyumakta olan adamı özlemle arzuluyordu.
Pijamasından içeri sızdı eli. Tıpkı Taehyung'un daha önce kendisine yaptığı gibi çekmeye başladı penisini. Gözlerini sımsıkı kapatıp efendisinin dokunuşlarını düşündü ve yüzünü ve boğuk sesini ve içine yaptığı vuruşların nasıl hissettirdiğini. Gittikçe hızlanan eli ona sona yaklaştırıyordu. Derin bir inleyişe engel olamayarak pijamasına ve eline bıraktı kendini Jungkook.
Orgazmın getirdiği hassaslıkla sinirleri bozulmuştu. Yatakta oturur pozisyona gelip ağlamaya başladığında duygularını kontrol etmekten çok uzaktı. Efendisinin çıplak göğsünde huzur içinde uyandığı sabaha dönmek istiyordu. O resmi hiç görmemiş olmayı diledi. O soruyu sorarak efendisini kendisinden uzaklaştırmamış olmayı diledi.
Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu şimdi. Ağlamaya devam ederek üzerini değiştirip kendini temizledi. Öte yandan Taehyung tüm bu ağlama seslerini duyuyordu. Bir yanı gidip her ne için ağlıyorsa küçüğünü sarıp sarmalamak isterken diğer yanı kendini koruması gerektiğini haykırıyordu. Jungkook'un kendisiyle yakınlaşmaktan rahatsız olmadığının farkındaydı. Ama kendisine karşı, onun hissettiği gibi yoğun duygular hissetmediğini düşünüyordu.
Sabırla ağlayan çocuğun susmasını beklerken bir sağa bir sola dönüp durdu yatağın içinde sıkıntıyla. Beklemediği şey ise seslerin kesilmesinden birkaç dakika sonra çocuğun sessizce odasına girmesiydi. Onu uyandırmadan girmeye çalıştığı her halinden belliydi.
Taehyung gözlerini kapatıp uyuyormuş gibi yaparak çocuğun bir sonraki hamlesini beklemeye başladı. Küçük olan ise yakalanırsa büyük bir azar yemeyi dahi göze alarak girmişti odaya. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Efendisini uyandırırsa kendisinde daha da çok kızıp uzaklaşmasından deli gibi korkuyordu. Özlemi korkusundan daha çok canını yakmıyor olsa bu odaya adım atmaya cesaret dahi edemezdi.
Oyalanmaması gerektiğinin farkındaydı. Gözleri birkaç saniye gezindi etrafta. Yatağın kenarındaki berjerin üstüne gelişigüzel fırlatılmış gömleği gördüğünde mutlulukla gülümsedi. Ses çıkarmamak adına parmak uçlarında berjere doğru yürürken efendisinin kısık gözlerle kendisini izlediğinden haberdar değildi elbette.
Çocuğun dün giyinip çıkarmış olduğu gömleği eline alıp önce burnuna götürerek kokladığını sonra da gülümseyerek odadan çıktığını gören Taehyung'un kafası karışmıştı. Bu çocuk ne yapacak ki bu gömlekle diye geçirdi içinden. Lüks kıyafetlere özendi diye düşündü başta ama öyle olsa kendisi evde yokken yeni ve temiz kıyafetleri giymek varken neden gecenin bir vakti giyilmiş bir gömleği alsındı ki ?
Taehyung bir süre bunu düşünerek vakit öldürse de günün yorgunluğuna direnemeyerek uyudu. Sabah gözlerini açıp kendine geldiğinde ilk aklına gelen dün gece odasına dadanan 'hırsız'dı.
Yatağından kalkıp üzerine sabahlığını geçirdiği gibi çıktı odasından. Jungkook'un odasının kapısını araladığında tıpkı dün geceki tatlı hırsız gibi sessiz olmaya çabalıyordu. Çocuğun başının altında olması gereken yastığı yanına koyup sarıldığını görünce şaşkınlıkla açıldı gözleri.
Onu daha çok şaşırtan ise çocuğun sarıldığı yastığın üstünde gördüğü kendine ait gömlekti. Jungkook gömleği bir kılıf gibi sermişti yastığın üstüne. O an anladı Taehyung, çocuğun geçirdiği bir ağlama krizi sonucu kendi kokusuna sığındığını.
Taehyung'un bilmediği şey ise ağlama krizine sebep olan şeyin de kendisi oluşuydu. Her ne kadar geçmiş acı deneyimlerinden dolayı Jungkook'a mesafeli duracağını söylese de kendine engel olamadı ve usul usul yaklaştı çocuğa.
Yüzünün bir yarısı tamamen yastıkla - yani gömlekle - bütünleşmişti. Sanki gerçekten kendi bedenine sarılıyormuş gibi yastığı kucaklamıştı bir koluyla.
'Hayır Taehyung kapılıp gitme. O sadece tutunacak hiçbir dalı olmadığı için kendisine iyi davranan ilk kişiye bağlanan bir çocuk. Büyüdükçe bu fikri değişecek, bir aile kurmak isteyecek, sen onu mutlu edemezsin. Uzak dur, mesafeni koru.' içinden defalarca tekrarladı benzer cümleleri. Karşısındaki görüntü kalbinin en derinlerini incitiyordu çünkü.
Gömleğini kıskanacak hale gelmişti. Sarıldığı yastığı parçalamak isterdi, yerine kendi bedenini koymak isterdi. Ama sakinliğini korumak zorundaydı. Minik bir öpücük bıraktı çilek kokulu saçlarına çocuğun. Ve geldiği gibi sessiz adımlarla ayrıldı odadan.
-끝-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Slave | Taekook
FanfictionŞehrin tanınmış tüccarı Kim Taehyung köle pazarından bir köle satın alır. - Fic geçmişte geçtiği için günümüz toplumunda uygun karşılanmayan davranışlar içerebilir. Zaman farkını göz önünde bulundurarak okursanız sevinirim- #taekook - 19.06.2023🥇 #...