-14-

16K 1.6K 447
                                    

Taehyung, Felix denen çocuk geldiğinden beri - yani son birkaç saattir- büyük bir kararsızlıkla düşünmüştü. Çiftlik sahibi muhtemelen çok geçmeden kölesini alıkoymakla suçlayıp kapıya dayanacaktı. Ama Taehyung'un düşündüğü bu değildi. Ona evde bir oda vermesinin tek sebebi sağlık durumuydu. Müştemilat her ne kadar rahat olsa da bu kadar ağır yaraları olan biri için uygun değildi.

Ayrıca çocuk çok küçüktü ve vücudunun bu kadar hasara dayanıp dayanamayacağı bile şüpheliydi. Lakin Taehyung'un asıl düşüncesi bu da değildi. Bu çocuğun gelişi belki de kendisi için bir fırsat olacaktı. Çocuğun varlığı bahanesinin arkasına sığındığının, kendini Jungkook'a yaklaşmak için kandırdığının farkındaydı ama yine de evin hizmetlisini yanına çağırıp çocuğun eşyalarının kendi odasına taşınması emrini verirken tamamen içgüdüsel davranıyordu.

Jungkook eşyaları taşınacağı için artık bir odaya sahip olmadığından soluğu Elena'nın yanında almıştı. Hala müştemilata yerleştirileceğini düşünüyordu. Kız, tüm bu olaylar olurken tavukların kümesini temizlediğinden olanlardan bihaberdi. Jungkook gözleri yaşlı bir şekilde gelip olanları kendisine anlattığında o da çok üzülmüştü. 

"Ah Jungkook'cuğum sana söylemiştim, efendi ve köle arasında bir çizgi vardır ve böyle olabileceği konusunda uyarmıştım seni" Jungkook gözyaşları içinde Elena'ya sarıldığında kızın içi parçalanmıştı. Jungkook buraya geldiğinden beri kendisine arkadaş olmuştu. Hem de çok iyi kalpli bir çocuktu. Elena da elbette efendisi ile Jungkook'un mutlu olmasını istiyordu ancak o yaşta bir adamın, genç erkek bir köleyi kendine eş yapmayacağının da farkındaydı. 

Ne var ki Elena bile efendisinin Jungkook'a karşı gösterdiği iltimasları göz önünde bulundurduğunda yerine bir başkasını bu kadar erken getireceğini öngörememişti. Kendisine sarılan arkadaşının saçlarını okşadı üzgün bir ruh haline bürünen kız. "Üzülme Jungkook, henüz çok gençsin, eminim ki bu acıyı da atlatacak ve çok mutlu olacaksın." 

Jungkook, Elena'ya sarıldığı sırada aklına gelen düşünce nedeniyle aniden duraksadı. Birkaç adım geri çekildiğinde yüzündeki donuk ifade nedeniyle kız da gerilmişti. "Ne oldu Jungkook" Çocuğun yüz ifadesinden aklında tekin bir şeyler olmadığı belliydi. Bir anda başını salladı Jungkook ve kendine geldi. "Hiiç, sanırım haklısın. Daha çok az zamandır buradayım, bu kadar bağlanmam çok mantıksız. Beni asıl amacımdan alıkoyuyor." Kız Jungkook'un sözlerine anlam veremezken "Sonra görüşürüz Elena" diyerek hızla yanından uzaklaşan çocuğun arkasından bakakaldı. 

- - -

"Efendim, akşam yemeği hazır." Taehyung başını kaldırıp kadını onayladı ve kitap ayracını kaldığı sayfaya koyarak kitabını kapattı. "Suheon, saatlerdir göremedim Jungkook nerede? Elena'yla mı beraber hala ? Hava bozdu, yağmur yağdı yağacak daha fazla dışarıda kalmasın." Oturduğu koltuktan yavaşça doğruldu. "Siz tüm gün evde olduğunuzdan bugün takip etmedim efendim. Şimdi Elena'nın yanındaysa çağırıyorum." Taehyung minik bir baş sallamasından fazla tepki vermeden masaya yöneldi.

Yaklaşık 10 dakikadır masada tek başına çocuğun gelmesini bekliyordu. Jungkook gelmeden başlamak istememişti çünkü küçüğünün iştahla yiyişini izlemek huzur bulmasını sağlıyordu. Ancak şimdi bir süredir masada beklerken çocuğun gelmesinin neden bu kadar uzun sürdüğünü merak ediyordu. Ta ki Suheon panikle koşarak salona girene kadar. Kadın yüzündeki dehşet ifadesiyle, koştuğu için nefes nefese kalmış halde ve bir eliyle kalbini tutarken adeta bağırdı. "E-efendim Jungkook y-yok."

Taehyung'un yüreği duyduğu cümleyle son hız atmaya başlarken tansiyonunun yükseldiğini hissedebiliyordu. Bayılacak gibi hissetti ve korkudan midesi bulanmaya başladı. Saniyenin onda biri kadar kısa zamanda tüm bunları hissederken büyük bir hızla kalktı yerinden. "NE DEMEK JUNGKOOK YOK" daha önce bu konaktaki kimsenin şahit olmadığı bir hiddetle bağırdığında, mutfaktaki diğer çalışanlar ve çoktan odasına çekilmiş olan Namjoon bile salona koştu. 

"CEVAP VERSENE BE KADIN NEREDE JUNGKOOK" kadın korkuyla titreyerek ağlamaya başladı efendisinin kendisine birkaç adımda yaklaşıp omuzlarını sarsarken sorduğu soruya karşın. "B-ben b-bi-bilmiyorum ef-efendim" Taehyung aynı anda hem sinir hem korkuyu yaşıyordu. Geçmişte yaşadığı her şey gözlerinin önüne gelirken kendini kaybetmek üzereydi.

"NAMJOON" var gücüyle bağırdığında hali hazırda olanları dehşete düşmüş şekilde izleyen adam bir koşu yanına vardı. "Merak etmeyin efendim, ben hemen tüm adamları toplayıp aramaya çıkıyorum. Bulup getireceğiz merak etmeyin." Taehyung gözleri korkuyla dolmasının yanı sıra nefes alamadığını da hissediyordu. Elini üzerindeki gömleğin yakasına atıp düğmeleri bir çırpıda söküp fırlattığında boğuluyormuş gibi sesler çıkarmaya devam ediyordu.

"KAÇ SAATTİR YOK BU ÇOCUK NASIL KİMSE GÖRMEZ" acıyla haykırdı. "E-en son El-elena görmüş efendim" hizmetli kadın korkarak konuştuğunda Taehyung sinirden hırlar gibi sesler çıkararak soluklanmaya çalıştı. Namjoon tüm adamları toplayıp aramalara başlamak adına çoktan evden ayrılmıştı. "HEMEN ELENA'YI ÇAĞIRIN BANA"

Hizmetli kadın Elena'yı bulmak için koşarak evden ayrılıp müştemilatın yolunu tuttuğunda gök gürlemeye başlamıştı. Bu sırada at arabalarını hazırlatan Namjoon oldukça endişeliydi. Bu senaryo çok tanıdıktı çünkü. Efendisi 28 yaşındayken bu senaryonun çok benzeri yaşanmıştı. Tıpkı Jungkook'u gördüğü andaki gibi, diğer herkesten farklı olduğunu herkese hissettirmişti efendisi o çocuğun da. 

Hyung Shik ve efendisi yaklaşık bir yıl boyunca çok mutlu zamanlar geçirmişlerdi. Hyung Shik de tıpkı Jungkook gibi köle pazarından geliyordu. Jungkook'tan tek farkı bizzat efendi tarafından değil de kendisi tarafından satın alınmıştı. Namjoon onu kumaş üretiminde çalışması için almıştı. Birkaç ay üretimde çalıştıktan sonra efendisinin tesisi ziyarete geldiği bir gün kendisini beğenmesiyle her şey değişmişti.

Önce üretimden eve alınmıştı, evde kendine ait bir odası ve her imkana erişimi vardı. Efendi ona sınırsız özgürlük sunmuştu. İstediği zaman şehre inip pazarlarda gezebiliyor, istediği her şeyi satın alabiliyordu. Çok konuşmaz, sürekli gülerdi. Talepkardı, Jungkook gibi sessizce tüm gün bahçede ya da odasında gezmezdi. Şehirli özgür arkadaşlar bile edinmişti kendisine. 

Efendi tüm bunlardan rahatsız olmak bir yana dursun, o kendisini iyi hissettiği için daha da mutlu oluyordu. Jungkook kadar küçük değildi. Efendi ile arasında yalnızca 3 yaş vardı. Çok zeki ve duygularını kolay kolay belli etmeyen biriydi. Efendinin kendisine beslediği derin sevgiye karşılık verdiğini düşünüyordu herkes. Halinden çok memnun görünüyor, göze batan hiçbir şey yapmıyordu. 

Bir gece kimseye haber vermeden, efendisinden gizli biriktirdiğini tahmin ettikleri paralarla evden kaçana kadar her şey çok normal görünüyordu. Efendi, onun kaçmasından sonra haftalarca onu aramış, bulamayacağını anladığında aylar boyunca süren çok ağır bir depresyonla mücadele etmiş, en nihayetindeyse kendisini aşka tamamen kapatarak yıllarca hem kadın hem de erkeklerden tamamen uzak kalmıştı.

Efendisinin ne kadar acı çektiğine, Hyung Shik'i unutabilmek için alkol ve ilaçlara sığındığı dönemde ne kadar büyük bir çıkmaza girdiğine ve hatta kaç kez kendine zarar vermeye teşebbüs ettiğine bizzat şahit olmuştu Namjoon. Bu yüzden Jungkook eve adımını attığı ilk andan beri zaten endişeliydi. Ve ne yazık ki şimdi de endişelerinde haklı çıkıyordu. 

Oysa Jungkook'un yaşının küçük olması ve masumluğu sayesinde daha kolay adapte olabilmesini ummuştu. Ancak görünen o ki efendisi yine aynı kaderi yaşamaya mahkum edilmişti genç çocuk tarafından. Namjoon'un şu an canından daha çok önemsediği tek şeyse çocuğu bulmaktı. Can yoldaşı olarak gördüğü, efendiden öte arkadaşını bir daha o halde görmemek için her şeyi yapmaya razıydı. Çünkü Taehyung'un bir daha asla toparlanamayacağının gayet farkındaydı.

-끝-

Slave | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin