Nursemanın içi doluydu, ailesine çok sözü vardı diyecek ama boğazı düğüm düğümdü. Bu hayattaki en büyük darbeyi kendi ailesinden almıştı. Üstelik ilk darbeleri değildi. Kendine acıdı, hıç sevilmediğine , değer görmediğine, yoksayılmasına yandı içi.
Nursema ailesinin hep akıllı ve söz dinleyen çocuğu olmuştu kardeşlerinden farklı olarak. Çocukluğundan beri ne annesinin ne de babasının sözünden çıkmıştı. Kendisi için değil de onlar için yaşamıştı. Kendine özel hayatı olmamıştı hiç bir zaman. Umutla tanışana kadar da hep bunun en doğrusu olduğuna inandırmıştı kendisini.
Tabuları vardı Nursemanın, kendine has duruşu, ağırlığı vardı. Dışarıya karşı kale gibi korumuştu kendini, duvar örmüştü herkese. Umut hepsini yıkmıştı. Onun sayesinde çiçek açmıştı, etrafına karşı düşüncelerinin değişmesine sebep olmuştu sevdiği adam. Değer vermeyi, değer görmeyi, sevmeyi, aşık olmayı, çok sevmeyi ondan öğrenmişti. Şimdi ailesi bu mutluluğu ona çok görmüştü...
Yavaş ve bitkin adımlarla odasına çıktı. Sandalyeye oturdu. Gözü makyaj masasındakı Umutun ona aldığı kar küresine ilişti. Dokunmak istedi, dokunamadı.
Artık gözyaşı akıtamıyordu. Mağlup olmuştu, yenilmişti. Babasının ve annesinin dediğini yapmaktan başka çaresi yoktu, ailesi onu öldürmüştü, mutluluğu haram kılmışlardı ona.
Kaderine yandı, elinden bir şey gelmiyordu. Bu hayatta değer verdiği tek insan için kendinden vazgeçmeyi göze almıştı."Baba, bu yaptığımız doğru değil, Nursemayı bir kere daha ezdik, bir kere daha hayatının kararmasına sebep olduk. Gönderme onu, ne olur? Konuş Hamdi Taşhanla, Umutun çıkmasını sağla" dedi Mustafa babasına yalvarır gibi bir tonda. Gözleri dolmuştu.
"Mustafa sen karışma" dedi Nilay da Mustafaya doğru dönerek. İçten içe Nursemanın bu evden gitmesine, Umutla kavuşamamasına seviniyordu.
"Sen karışma Mustafa, ben en doğrusunu yapıyorum, şimdi ağlayacak biraz ama, sonra onun için en doğrusunun bu olduğuna kendi de emin olacak" dedi kendinden emin sert sesle.
"Baba neresi doğru Allah aşkına, bize nasıl nefretle baktı görmedin mi? Bitdi artık kız, bunu nasıl reva görürüz ona?, Allahtan korkun "Dedi. O da ailesine isyan ediyordu ilk kez.
"Mustafa, oğlum" Pembe hanım Mustafayı uyarır bir tonda söyledi.
"Abiciğim bence de biz karışmayalım, babam en doğrusunu biliyordur, bize düşmez" Fatih söyledi.
"Bu doğru falan değil, biz kardeşimizi kurtaramadık bir kez, neredeyse canından oluyordu, o zaman da, onu İbrahime verdiğimizde de en doğrusu oydu, sonuçlarını gördük" sesi kendinden istemsiz sert çıktı Mustafanın.
"Kendine gel Mustafa. Sen ne zamandan beri benim kararlarımı sorguluyorsun! Benim kararım bu! Siz karışmayacaksınız! O sizin kardeşinizse benim de kızım! Ben öyle uygun gördüm, en doğrusunun bu olduğunu söylüyorum!" Dedi sert bir tonda.
"Baba" diye Mustafa cümleye başlamak istiyordu ki Pembe hanım kaş göz yaparak onun susmasını sağladı.
Mustafa salonu terk etdi, odasına çıktı, Nilay da peşinden gitdi.
"Baba, şimdi ne olacak, ablam Umutla görüşmeden, o hapisten çıkmadan gitmem diyor, ne yapacaksın?" Fatih sordu çekinerek babasına.
Abdullah bey biraz düşündükten sonra,
"Öyle olacak, Umut hapisten çıkacak, Nursema onunla konuştukdan sonra gidecek" dedi.
"Peki, ablamın başka planı varsa, ya gitmezse, Umuta her şeyi anlatırsa?"
"Anlatmayacak, o da biliyor bundan sonra olacakları, kesin bildirdim ben ona kararımı, bir yalnış yapmaz". dedi eminlikle Abdullah bey.
"Sen Umutun telefonundakı seskaydını sildirip gönder emniyyete, unutma" dedi.
"Tamam baba" diyerek Fatih onayladı onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UmNur
RomanceAşinası ve aşık olduğum #UmNur çiftimin, kendi kafamda kurguladığım bir hikayede devam ettirmek istedim. Umarım sizler de severek okursunuz????