Gerçekler 2...

613 6 0
                                    


Doğa'nın içinde büyük sarsıntılar baş göstermiş, duyduklarının gerçekliğini kafasında bir yere oturtamaz olmuştu. Aklı sanki ona oyun oynuyormuş gibi geldi.
Kendini zar zor toparlayıp, titreyen bacaklarına aldırmadan, yavaş adımlarla geçip koltuğa oturdu. Nursema endişeli bir şekilde Doğa'ya yaklaşarak elindeki suyu ona uzattı. Eli ayağı bir birine karışırken, titreyen eliyle suya uzanıp sakince hepsini içti.
"İyi olduğuna emin misin canım? Rengin bembeyaz oldu. Tansiyonunu ölçelim mi?" endişeli gözlerle Doğa'ya bakıp, yüzünü okşadı. Doğa Nursema'nın ellerini tuttu, dolan gözleriyle, onun hüzne boyanmış gözlerine baktı.
"İyiyim, merak etme, içim sıkıldı bir an, merdivenleri hızlı çıktım, o yüzden oldu herhalde" buğulu sesiyle bunu söyleye bildi sadece.

Gecenin ilerleyen saatlerinde tüm aile yemek masasının etrafında toplanmıştı. Doğa tüm ısrarlara rağmen başının ağrıdığını öne sürerek bir şey yememişti, yiyememişti. Aklı ve midesi bulanıyor, zihni onu karanlık düşüncelere haps ediyordu.

Masada gözleri bir bir her kesin üstünde dolandı. Önce Abdullah beye baktı, eskiden kendisi için baba fıguru oluşturan bu adamın, gerçekten de böyle bir şeyi yapacak kadar zalim olduğuna inanmak istemiyordu....

     Daha sonra yüzünü, Abdullah beyin yanında oturan, sabahtan beri yüzünden tebbesümün eksilmediği Pembe hanıma çevirdi. Onu tanıdığı ilk zamanlar, sevecen, anlayışlı gibi görünen Pembe hanım'ın, daha sonraları otoriter ve baskıcı bir karaktere sahip olduğuna şahit olmuştu. Oğulları üstünde inanılmaz bir etkisi olması, ve onları manipule etme yeteneği karşısında şaşırıp kalmıştı o zamanlar. Ama o bir anneydi. Değil mi? Çocuklarını seviyordu. Doğa düşündü, yapa bilir miydi? kızının gözleri önünde bunları yaşamasına razı gelmiş miydi, Pembe hanım? İnanmak istemiyordu buna....

   Yanı başında oturan Fatih'e baktı. Bir zamanlar
ailesini karşısına alıp, aşkından ölecek kadar sevdiği adama dikti gözlerini. Doğa bu hayatta en büyük darbeyi Fatih'ten almıştı. Kendisini aldatmıştı, onda kapanmayacak yaralar bırakmıştı. Doğa Fatih'le birlikte insanlara güvenini kayb etmişti.
Ama çocuklarının babası, öz kanından, canından olan ablasına yapılanlara göz yumacak kadar kötü biri miydi yanı? Aklını kaybetmek üzreydi Doğa...

    Doğa'nın gittikce midesi daha çok bulanmaya başlamıştı.
Bakışlarını soluna çevirip bu kez Nursema'ya dikti gözlerini.
Gerçekten bunları yaşamış mıydı? Mecbur bırakılmış, ailesi boyun eğdirmiş miydi ona? diye düşündü. Bir insan böyle bir şeyle nasıl başa çıkar, böyle bir şeye nasıl dayanır? Aklı almıyordu Doğa'nın.

        Mustafa ağabey'e baktı hayal kırıklığıyla, bu evde en masum, en temiz kalan insana çevirdi gözlerini. O nasıl izin vermişti? hiç biri sesini çıkarmamış mıydı yani? Yapmayalım? Kıymayalım dememiş miydiler?

Doğa'nın içinde fırtınalar kopuyor, avazı çıktığı kadar bağırmak istiyordu.
Bir an önce bu evden gitmek, çocuklarını, hatta Nursema'yı alıp, arkasına bakmadan koşarak uzaklaşmak istedi, bu kötü kalpli insanlardan.

Nihayet yemek bitmiş, Doğa çocukların uyku saatlerinin geçtiğini söyleyerek toparlanmıştı. Bu defa Fatih ısrar etmiş, Doğa'yı ve çocukları eve o bırakmıştı.
Yolda Fatih'in kendisiyle  konuşma çabalarını, kendini kötü hiss ettiğini söyleyerek geri çevirmişti. Ancak Fatih'in ısrarlı ve yüzsüz tavrı karşısında bir kez daha şaşırıp kalmıştı.
"Yeni arkadaşlar, yeni çevre. Mutlu görünüyorsun" dedi Fatih,  kinaye dolu bir sesle. Doğa gözlerini kapatıp başını cama doğru yaslamıştı.
Doğadan bir cevap alamadığı halde Fatih devam etti konuşmasına.
"Geçen gün de Umut'un evindeydiniz. Böyle toplanıyor musunuz sık sık?" dedi, yüzünü tekrar Doğa'ya dönerek. Doğa "evet" dedi bıkkınlıkla, ama ondan yana yine bakmadı. Fatih güldü sinirle, "çocuklar da onlarla daha fazla vakit geçiriyor" deyip, çekti öfke dolu bakışlarını Doğa'dan.

UmNurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin