Nursema ve Umut el ele çıktıkları bu sancılı yolda, tüm hüzünleri, acıları yaşayarak kendilerini de büyütmüştüler. Bu yolda kalp sızısının, çaresizliğin, tükenmişliğin, sevdası için kendi hayatını feda etmeğin ne demek olduğunu öğrenmiş, en bariz halini ikisi de yaşamış, bu uğurda çok ağır bedeller ödemiştiler...
Ama yaşadıkları, hissettikleri yalnızca acı değildi elbette, onlar aşk'ın o büyülü, efsunlu, yakıp kavurucu halini de ilk kez bir birlerinde tatmıştılar.
Onca hasret, onca yenilmişlik, onca uzak durmalardan sonra kavuşmağı başarmışken, artık mutluydular, umutluydular ve bu mutluluğunun hiç bozulmaması ikisinin de tek duasıydı..."Korkma canım, seni bırakıp bir yere gitmeyeceğim, verdiğim sözleri yerine getirmemek gibi bir huyum yoktur"
Nursema Umut'un konuşmasıyla başını çevirip ona baktığında, söylediği cümleyi tam olarak idrak edip anlamlandıramasa da, gözlerinin ışıldadığının şahidi oldu. Gülmek, mutlu olmak her insana yakışırdı ancak, Umut'a ayrı bir yakıştığını düşünmeğe başladı. Hüzünlerine doğan, hiç batmasını istemeyen bir güneş gibiydi gülümsemesi...
"Ne oldu?"
Umut'un hala ışıldayan ve bir o kadar da meraklı gözlerle kendisine bakıp tekrardan bir şeyler söylediğini anlayınca kendine geldi. Umut'un belinde olan ellerini farkında olmadan haddinden fazla sıktığı için, onun bu yüzden bu cümleyi kurduğunu anlamıştı. Bu sebepten ellerini bir az gevşetse de, ancak tam olarak koparmadı ondan kendisini.
"Yok bir şey" dedi
Nursema'nın uykulu bir o kadar da sakin çıkan ses tonu, Umut'un kaşlarını çatıp, bir eliyle onun çenesini kavramasına neden oldu. Ciddiyetle kararmış gözlerine rağmen dudakları hafifçe yukarıya doğru kıvrıldı. Çenesinde duran sol elini kaldırıp yanağına yasladı. Baş parmağı çenesi ve yanağı arasında nazik bir temasla dolaşırken, eğilip burnunun ucuna ufak bir buse kondurdu.
"Yok hiç bir şey diyerek kaçamazsın" nefesi Nursema'nın yüzüne dağılırken, tebessümle dudaklarını araladı Umut
Nursema gülümsemişti. Yanağındaki elleri onu mayıştırırken, gözlerini kapatıp, yanağını yanağına sürtüp, daha sonra da başını yeniden Umut'un omuzuna yasladı.
"Gerçekten yok bir şey"
Umut iç çekip, çenesini Nursema'nın başının üzerine dayadı, "öyle olsun bakalım" diyerek, bir taraftan da sağ eliyle belini okşamağa devam ediyordu...
Nursema zihninin kıyılarına çarpıp, onu meşgul eden ard arda sorularla, dudaklarını kemirerek yutkundu.
"Umut?" dedi kendisinin bile zor duya bileceği bir ses tonuyla.
"Söyle güzelim" Umut'un yatıştırıcı ve bir o kadar da şevkatli sesi kulaklarına dağılırken, gözlerini araladı Nursema."Bizim hikayemiz de mutlu sonla bitecek değil mi?"
Umut'un bir süre sessiz kalmasıyla Nursema merakına yenilip, başını yasladığı omuzdan kaldırıp, bakışlarını kendisine yakıcı gözlerle bakan adamın gözlerine odakladı. Yüzünün her bir zerresinde gezinen bakışları kalbinin de hızlanmasına neden olacak kadar kavurucu, ve en derine işleyip kendisini paramparça edecek cinstendi.
"Niye susuyorsun?"
Umut'un bu defa da dudaklarına kayan bakışları, Nursema'nın kendisinin yine sessiz ve duyulmayacak kadar kısık konuştuğunun farkına varmasına neden oldu.
"Mutlu biter her halde...sen, ben, bir sürü çocuklarımız olur...sonra torunlarımız... yani mutlu olamamak için bir sebebimiz yok gibi görünüyor ama.." düşünür gibi yaparak, bir kaç saniye bekledi, "tabi yaşlanınca huysuzluk edip kavga falan çıkarmazsan, gül gibi yaşayıp gideriz diye umuyorum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UmNur
RomanceAşinası ve aşık olduğum #UmNur çiftimin, kendi kafamda kurguladığım bir hikayede devam ettirmek istedim. Umarım sizler de severek okursunuz????