29. Umut..🤍

645 6 0
                                    




    Karanlık bir geceyi anımsatan simsiyah gözleri duyduğu isimle kısılırken, Nursema'nın yüzündeki bakışları bir buzdağını anımsatır cinsten, soğuk ve keskindi. Zihninin en kuytu köşelerinde tekrar tekrar dönüp duran isim, Umut'un tüm bedenini işgal etmiş, bir cereyana kapılmış gibi vücudu titremeye başlamıştı. Nursema konuşana kadar aklına bin bir türlü ihtimal gelmesine rağmen, hayatlarının bir döneminde, onlara bu dünyada cehennemi yaşatan o adamın bunu yapma ihtimali, yeniden Nursema'nın karşısına çıka bilme ihtimali gelmemişti..
    Sessizlik uzuyor, uzadıkca da rahatsız edici bir hal almağa  başlıyordu..

     "İbrahim mi? O..o herifi nerede gördün sen? Nerede çıktı karşına? Ne zaman oldu bu?"

     Ard arda sorduğu sorular Nursema'nın boğazında bir düğüm bırakıyor, yüreğinde kol gezen sancı kaskatı kesilen bedenini haraket ettirmeden, konuşturmadan öylece durmasına neden oluyordu..

    "Bana bak...gözlerime bak"

   Doludizgin nefreti Umut'un  içindeki ateşi harlarken, ses tonunun yüksek çıkmasını engelleyemiyordu bir türlü. Bunun üzerine karşısındaki kadının da sinmiş ve sessiz hali ona hiç yardımcı olmuyordu..
      Yatağın üzerinde, bakışlarını tek bir noktaya odaklayan kadının yanına iki dizini de kırıp çömelmiş, elini kaldırıp karısının çenesini kavrayarak kendisine bakmasını sağlamıştı..

    "Bana gerçekleri söylemek zorundasın. Susarak ne benim öfkemi dindire bilirsin, ne de bundan kaça...O herif ne zaman çıktı senin karşına?"

    Gözlerini kırpmadan, çehresinde endişe kırıntıları bulunan kadını izlemeğe devam ediyordu Umut.
      Onun gözlerindeki ıstıraba, sesindeki acıya şahit olmak Nursema'nın da canını yakıyordu. Bundan kaçamayacağını, biraz sonra söyleyecekleri yüzünden Umut'un kalbinin, ruhunun nasıl yara alacağını da iyi biliyordu oysaki...

     "Buraya geldiğimiz gün çıktı karşıma" titreyen ses tonu yüzünden dudaklarından kesik kesik çıkan kelimeler, karşısındaki adamın soluğunun kesilmesine, çenesindeki elin sıklaşmasına neden olmuştu, "Atölyeye geldi...sen gittikten hemen sonra. Yeniden birlikte olduğumuzu öğrenmiş. Saçma sapan şeyler söyledi, sonra tartışmağa başladık, söylediklerimle kışkırttım onu, o da...o da öfkesini kontrol edemeyip beni duvara itti...bu morluğun da sebebi bu"

    Geçmiş, karanlık, kirli ve sisli bir kuyuydu. Onları yine en olmadık yerlerde, en olmadık zamanda yakalamış, yine kendi içine çekmişti...

    "Benden böyle bir şeyi nasıl gizlersin sen? O herif hangi cesaretle senin karşına çıka biliyor?, hangi cesaretle sana dokuna biliyor, sana bunları yaşata biliyor?...neden bana anlatmadın? "

     Duyduklarının ağırlığı, omuzları tonlarca yük koymuşlar gibi bedenini taşıyamaz hale getirmişti Umut'u. Nursema'nın çenesinde olan ellerini çekip, yavaş yavaş ayağa kalktı, çatlayacak gibi olan kafasını elleri arasına alıp, saçlarını çekıştirmeğe başladı. Odanın içinde bir sağa, bir sola dönerek, camı açıp soluklanma ihtiyacıyla bir kaç saniye önünde durdu. Fakat sakinleşmesi için bunlar yeterli gelmemişti Umut'a, en son yumruk haline getirdiği ellerini hırsla duvara geçirip gözlerini kapattı

   "kafayı yiyeceğim artık.. bırak senin karşına çıkmağı, nasıl sana dokuna bilir o herif? Sana nasıl zarar vere bilir...yemin ederim delirmem için yapıyorlar, hem de bıkmadan, usanmadan ellerinden geleni yapıyorlar..." diye bağırdı acıya bürünmüş ses tonuyla.

   Nursema'nın kuruyan yanakları tekrar yaşlarla ıslanırken, onun çektiği acıyı tüm benliğinde hissediyordu. Titreyen bacaklarını umursamadan yataktan kalkıp, ona doğru adımlamış, ellerini kaldırıp sarmıştı ellerine
    Umut ellerinin hemen üzerinde hissettiği dokunuşlar sebebinden yüzünü Nursema'ya döndürmüş ancak bir şey söyleyecek takati kendinde bulamamıştı...

UmNurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin