Güvenmek...🤍

654 7 0
                                    



Nursema  ondan elini çekmeği denese de, Umut o kadar kuvvetle tutuyotdu ki, bu çabası boş bir çaba olarak kalmıştı sadece.
Umut aldığı derin solukla beraber, sabırsız bir şekilde cevap beklerken, belindeki elleri de sıkılaşmıştı, ancak Nursema hala onu tatmin edecek bir cevap bulamamıştı...

"Seni dinliyorum Nursema. Ne oldu sırtına? Bu acının sebebi ne?"

Nursema Umut'un sert çehresinin kasıldığını, gözlerinden karanlık bir gölge geçtiğini gördüğünde irkildi istemsizce. Olayın heyecanından olsa gerek, bedeni aleve alev yanıyor, kalbi yaralı bir kuş gibi çaresizce çırpınıyordu. Sırılsıklam olmuş avuç içlerinı sıktı vargücüyle...

Nursema doğru kelimeleri seçip bir türlü karşısında sabırsız bakışlarla kendine bakan bu adamı yanıtlayamıyordu. Gerçekleri söylerse tepkisinin ne olacağını tahmin etmek güç değildi onun için. İbrahim'e olan öfkesinin onu bambaşka birisine dönüştürdüğüne şahit olmuştu defalarca. Bu yüzden de yaşamaması gereken şeyler yaşamış, az daha kendi hayatını mahv eden o adam, Umut'un da sebebi olucak şeyler yaşatmıştı ona.

Daha fazla bu gerginliğe dayanamayıp bir şeyler söylemesi gerektiğinin de farkında olduğu için, dudaklarını aralayıp, ses tonunu normal tutmağa özen göstererek konuşmağa çalıştı.

"Gerçekten önemli bir şey değil Umut. Endişelenmeni gerektirecek bir şey yok. Kaç zamandır gergin, stresli olduğumu biliyorsun. Rahat uyuyamıyorum. Bu yüzden de sinirler zorlandı. Olan bu"

Nursema'nın kısık ve bir o kadar da endişeli ses tonu Umut'u pek tatmin etmemişti. Bunca zamandır onu iyi tanımış ve gözlemlemişti. İnsan sarrafı sayılmazdı ancak, Nursema'nın hal ve haraketleri garip gelmiş, ona inanmasını engellemişti.

Sıkıntılı bir nefes alıp verip, gözlerinin içine bakmağı sürdürdü. Garip bir şekilde huzursuz hiss etmişti kendisini.
"Peki ben sana niye inanmıyorum acaba?" diyerek yüzünü Nursema'ya yaklaştırıp kafasını ağır ağır iki yana salladı.
"İnanıp, inanmamak sana kalmış" Nursema bakışlarını ondan kaçırıp çocuk gibi omuzlarını silkti, "Hem ben niye yalan söyliyeyim ki sana? Ne olmuş ola bilir? Sadece aşırı stres sebebinden sırt kasılarım gerildi, olan bu"
Nursema kendince aklına gelen en mantıklı şeyi söylemişti, ancak yine de ona yalan söylediği için kendisini kötü hiss etmişti.

Nursema kendini Umut'un kolundan kurtarıp, yarım bıraktığı işine döndü.
Umut bir süre Nursema'nın onu bıraktığı yerde durup derin soluklar almağa devam etmişti.
Yavaş adımlarla ona taraf ilerileyip arkasında durdu. Ellerini belinden geçirererek, başını omuzuyla başının arasındaki o boşluğa yerleştirip gözlerini kapattı. Hayran olduğu kokusunu soluyup, çatallaşan sesiyle dudaklarını araladı.

"Acılarını benden saklama sakın, bana bunu yapma. Şu güzel yüzünün ardında acı çeken gözlerini görmek benim için cehennemden farksız. Gerekirse beraber acı çekelim, ama yine de söyle, olur mu?" Dudaklarını yanaklarına sürtüp, kendine döndürdü Nursema'yı.
Nursema gözlerini kapatıp gülümsedi hafifce. Umut'un uzun uzun yüzünde dolaştırdığı bakışlarında içini darmaduman edecek kadar yoğun bir sevgi vardı.
"Olur sevgilim" dedi, nefesi Umut'un soluğunu keserken, dudaklarını dudaklarına hapsetti. Parmakları boynunda oyalanırken, Umut onu belinden tutup kendisine bastırmıştı. Dudaklarında başlayan yangın, yüreğinin ortasını alevden bir bahçeye çevirmişti Umut'un.

Nursema Umut'un yakıcı ellerinin daha fazla onu kavurmasına müsade etmeden dudaklarını ondan zorla kurtarıp "hadi sofrayı hazırlayıp yemeğimizi yiyelim" diyerek arkasını ona dönüp, hazırladığı şeyleri mutfak tezgahından alarak bahçeye doğru adımladı.
Umut tebessüm ederek sadece kafasını sallamış, ne bir şey demeğe mecali, ne de hali kalmıştı.

UmNurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin