Başını yasladığı camdan kaldırıp akıp giden yola bakarken boş hissediyordu. Bu yollardan ilk geçişi değildi. Zira yedi senede bozkırın bu yollarını santim santim ezberlemişti. Yine de her seferinde ilk kez geliyormuş gibi olmaktan da alamıyordu kendini bir türlü. Ne ilk zamanki gibi heyecanlıydı ne de özlem doluydu.
Boş beleş okuduğu hazırlık senesi ile beraber beş senede bitmesi gereken okulu ideolojisi uğruna yedi senede zar zor biterken kendisini iş arayışına giremeyecek kadar yorgun hissetmişti. Zar zor babasına söylediğinde bir sene gelip işlere bakmasını kafasını toplayıp dinlenmesini söylemişti. Memleketinin taşına toprağına kurban olmasa da bir sene her şeyden uzaklaşmak iyi bir fikir gibi gelmişti.
Ankara'ya veda etmek tahmin ettiği kadar zor olmamıştı bu süreçte de. Arkadaşları çoktan iş güç sahibi olduğu için arkasında bırakacağı çok insan kalmamıştı. Sadece senelerce emek verdiği Sol Gençler Topluluğu'nu bırakmak boğazında bir yumak düğüme neden olmuştu o kadar. Topluluk okulda kurulduğundan beri resmiyete girememiş, Özgür bin bir çaba ile resmî bir topluluk olması için çabalamıştı. Olmuştu da. Kendisi de topluluğun yönetim kurulu başkanı olmuştu. Odtü'de herkes tarafından bilinen, gerçek devrimcilik anlayışını okulun dört bir yanına yaymıştı.
Fakat şimdi okul bitmişti. Özgür kendisine hiç okulda topluluğu daha iyi bir konuma getirmekten başka bir amaç edinmediği için ne yapacağını da şaşırmıştı. Zar zor geçtiği dersleri ve akademik anlamda sıfırın içi kadar boş olan cv'si ile kariyer yapamayacağının farkındaydı.
Babasını aradığında ise adam önce kendisini bir güzel fırçalamış sonra davasına verdiği emeklerden dolayı da gurur duyduğunu söylemişti. Özgür sonunda bu gurur dolu sözleri duymak için bin tane daha azar yemeye hazırdı.
"Sayın yolcularımız, Kayseri Terminal'e gelmiş durumdayız. Yolculuğu biten yolcularımıza geçmiş olsun. Devam eden yolcularımız otobüsümüz 10 dakika sonra kalkacaktır."
Ağzından sesli bir nefes bırakıp koltuğundan kalkarken bacaklarının oturmaktan uyuştuğunu yeni yeni fark etmişti. Beş saattir oturuyordu. Uyuyup kaldığı için molayı kaçırmıştı. Ayrıca saatlerdir sigara da içmiyordu ve nikotin krizi gelmek üzereydi.
Otobüsten inip valizini aldıktan sonra banklardan birine oturup hızlıca cebinden sigarasını çıkarıp ateşlemişti. Duman yavaş yavaş ciğerlerine dolarken rahatladığını hissediyordu.
Gözlerini insanlarda gezdirdiğinde gerçekten de burayı hiç özlemediğini daha iyi anladı. En son yedi ay önce ailesini ziyarete gelmiş bir daha uğramamıştı. Ankara'da arkadaşları ile öğrenci evinde kaldığı için tatillerde de gelmesine gerek kalmıyordu. Tatilde genelde topluluk işleri ile uğraşıyordu.
Özgür burayı hiç sevmiyordu çünkü buradaki insanların bağnazlığından nefret ediyordu. Siyasi görüş bir yana insanlar o kadar dar görüşlüydü ki neredeyse şeriat savunacaklardı. Merkezde otursa bu kadar koymazdı belki ama Özgür bu şehrin en yobaz ilçesinde yaşıyordu. Merkeze bir hayli uzak olan ilçenin içindeki insanlar medeniyete de bir hayli uzaktı.
Bakıldığında her şey normaldi aslında. Fakat insanların geri kafalılıkları Özgür'ü deli ediyordu. Dedikodu, iki yüzlülük, yalancılık hat safadayken bir de üzerine sofuluk taslamaları ise iyice taşırıyordu sinirlerini.
Neyse ki ilçede belli bir kısım seküler sol görüşlü insanlar da vardı bu biraz da olsa yaşanılır yapıyordu ilçeyi. Babası Özgür'ü küçük yaşından beri Atatürk ve cumhuriyet sevgisi ile büyütmüştü. Daha ilkokuldan Nutuk okumuş kendisini her anlamda bu konuda donanımlandırmıştı.
Lisede ise mevcut iktidardan, liyakatsizlikten ve adaletsizlikten bir hayli rahatsız olmuş ve bunun için çabalamaya karar vermişti.
Memleketinde bu tür olaylara çok sıcak bakılmasa da Özgür orada da elinden geleni yapmıştı. Babası arkadaşları her zaman onu desteklemişti. Fakat ilçedeki ülkücüler ve iktidar parti yanlısı insanlar onu bastırmak için elinden geleni yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlük Ağıtları (bxb)
General Fiction*solcu- ülkücü "Sen cumhuriyet çocuğusun da biz orospu çocuğu muyuz?"