Nihayet düğün günü gelip çatmış son hazırlıklara başlanmıştı. Özgür günlerdir ne kadar yorulsa da abisinin şu an kuaförün önünde sevdiği kadını beklerken heyecanını görmeye değerdi. Adam yerinde duramıyor bir o yana bir bu yana gidiyordu.
"Abi başımı döndürdün anasını satayım. Sabit kal bir ya."
Özgür söylense de adam onu duymazdan gelip volta atmaya devam etmişti. Bir yandan da sigarasını içiyor "Oğlum şaka gibi lan evleniyorum." diyordu. Cengiz onun yanına gidip kolunu omzuna atarken "Kardeşim artık seni aramızdan ihraç ediyoruz." demişti.
Özgür dudaklarını birbirine bastırırken "Niye lan?" diye sormuştu. Serhat da diğer tarafına gidip Cengiz gibi kolunu oğlanın omzuna atarken "Evlendin de ondan." demişti. "Bizim aramızda evlilere yer yok. Siktir git evinde çayını iç."
Özgür gülerken Cüneyt onlara komik olmadığını belli eden bir gülümseme göndermişti. Özgür onları boşverip kravatını gevşetirken "Bunu çıkarsam olmaz mı ya? Aşırı daraldım." demişti. Deminden beri sesi çıkmayan Mustafa "Çıkar oğlum sıcak zaten." deyince Cüneyt itiraz etmişti.
"Oğlum çıkarma işte. Abinin düğününde bari biraz sabret."
Özgür oflayıp başını sallarken elini çekmişti tekrar kravatından. Eğer bu düğün işi birkaç gün daha uzun sürseydi Özgür muhtemelen kavga çıkaracaktı. Kaç gündür 'Bir tane abin var onun düğününde bari sabret.' diye diye sabrını zorlamışlardı. Biraz daha sürerse herkesin kalbini kırıp bitirecekti düğünü kendi kendine.
Beş dakika daha beklemenin ardından Begüm ve Özgürlerin kuzenleri çıkarken Cüneyt bir adım öne çıkmış büyülenmiş gibi izlemişti müstakbel eşini. Evlilik çağındaki insanlar ve gizli aşıklar imrenerek onlara bakarken Özgür abisinin mutluluğu haricinde pek bir şey hissedemiyordu.
Kendini evlenirken asla hayal edemiyordu Özgür. Mustafa gibi evlilik kavramını saçma bulmuyordu fakat evlilik kurumu içinde de bir yeri yok gibiydi. Birisine eş olabilecek kapasiteyi kendinde görmüyordu.
"Çok güzel olmuşsun."
Abisinin heyecanlı sesine karşılık yalnızca gülümsemekle yetindi. Begüm kibarca gülümserken arkadan eteklerine yapışan Ekim ise "Prenses gibi olmuşsun anne." demişti. Özgür'ün bu evlilik sürecine dair tek zevk aldığı şey bu küçük çocukla uğraşmak olmuştu. Bir hafta içinde herkese akışmış açılmıştı. Bazen yaşından büyük laflar ediyor insan karşısında ne diyeceğini bile şaşırıyordu.
"Teşekkür ederim aşkım. Prens de sensin o zaman."
Ekim bilmiş bir gülümseme gönderip başını iki yana sallamış "Prens Cüneyt ben solcuların kralıyım." deyip Özgür'e göz kırpmıştı. Özgür elini havada yumruk yapıp sallarken "Heyt be." demekten alamamıştı kendini.
"Aile saadetinizi bölmek istemem de çıkalım artık şuradan yav. Yeminle afakanlar bastı beni."
Cengiz'in söylediği ile herkes başını sallarken düğün arabasına geçmişlerdi. Özgür direksiyona geçerken Mustafa da sağdıç olduğu için yanına geçmiş gelin, damat ve küçük Ekim de arkaya oturmuştu. Özgür arabayı çalıştırırken birkaç kere kornaya basmış sürmeye başlamıştı.
"Oğlum var ya siz adamsınız adam."
Abisi bağırarak konuşunca Özgür sırıtıp "Hayırdır aşka mı geldin?" diye sormuştu. Dikiz aynasından abisine bakarken adam kafasını aşağı yukarı sallamış "Aşka geldim abicim. Kaç gündür koşturup duruyorsunuz kendi düğününüz gibi. Sağ olun." demişti.
Özgür sırıtıp öpücük atarken Mustafa başını sallayıp "Eyvallah." demişti. Özgür abisinden de aldığı gazla keyifle arkasına yaslanırken bu günü kimsenin bozamayacağını düşünmüştü. Çay bahçesine geldiklerinde arabayı güzelce park etmiş inmişti arabadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlük Ağıtları (bxb)
Ficción General*solcu- ülkücü "Sen cumhuriyet çocuğusun da biz orospu çocuğu muyuz?"