Özgür ilçeye adım attığı anda karşıdaki koca dağa bakıp ağzının içinden bir küfür mırıldanmıştı.
"Oğlum dağı taşı niye sikiyorsun? Bize de böylesi düşmüş işte."
Sırıtarak bakan Mustafa'ya küçük bir el hareketi çektikten sonra sigarasını söndürüp izmariti çöpe atmıştı. Babası kazık kadar herif olmasına rağmen sigara içerken görünce fırçayı çekiyordu.
"Akşam gelir misin bizimkilere söylesem toplansak? Yorgunum dersen başka bir güne ayarlarız."
Özgür kısacık saçlarını kaşırken "Kim kim?" diye sordu. Mustafa'dan başka Serhat ve Cengiz ile yakındı. Birkaç kişi ile de muhabbeti olsa da yakın değillerdi.
"Serhat, Cengiz. Bir de Yusuf gelir belki."
Duyduğu isimle kaşları çatılırken "O Ne alaka?" diye sordu. Çünkü Yusuf bizatihi Alphan bozkurdunun yakın arkadaşlarından biriydi.
Mustafa sıkıntı ile nefes alırken arkadaşının biraz yanına yaklaştı. Bu mevzuyu ulu orta konuşmak içine sinmiyordu.
"Alphan'la bunlar büyük kavga ettiler geçen sene. Bizim lokantaya gide gele samimiyet oldu aramızda. İstersen derim bizimkilere çağırmazlar."
Özgür'ün kafası karışırken ağzından hayır anlamında bir ses çıkarttı. "Gerek yok gelsin o da. Niye kavga etmişler?" Merakla dolmuştu içi şimdi. Halbuki gidip annesine bile sarılmamıştı daha. Yine sinirlendi Alphan itine.
"Ya miras kavgası mı ne olmuş tam anlatmıyor. Ama Alphan iti onu bizim yanımızda gördükçe kıpkırmızı oluyor sinirden. Keyfim yerine geliyor yemin ederim."
Özgür düşünceli bir şekilde yere bakarken bu konu bir hayli ilgisini çekmişti. Bozkurtu çok sevmese de para pul için ailesinden insanlarla kavgaya girişmeyeceğini bilirdi. Demek ki para herkesin kanını bozuyor diye düşündü.
Valizi eline alıp arkadaşına döndü tekrar."Neyse kardeşim eyvallah getirdiğin için. Gidip biraz bizimkileri göreyim. Akşam da biraz dinlenir gelirim yanınıza."
Mustafa başını sallarken "Lafı olmaz oğlum. Hadi görüşürüz akşam." demiş uzaklaşmıştı.
Özgür dışarıdan olan merdivenlerden çıkarken bir hayli mutluydu. Az sonra annesine babasına uzun zaman sonra sarılacak olmak iyi hissettirmişti ona.
Zile basıp beklerken çok beklememiş hemen açılmıştı kapı. Annesinin tombul suratı görünmüş "Oğlum!" diye sevinçle şakımıştı kadın. Sanki geleceğinden hiç haberi yokmuş gibi tepki vermesi güldürmüştü Özgür'ü. Kafasını eğip annesine sarılırken de gülüyordu bir yandan.
"Annem sanki yolda beş kere aramamış ve daha geçen ay eve baskın düzenler gibi gelmemiş gibi tepki vermen ne güzel."
Annesi oğlunun neredeyse kısacık saçlarından dolayı kel olan kafasına çok da yumuşak olmayan bir şaplak attı.
"Veririm tabii. Anne yüreği bir gün görmese özler. Sen nereden bileceksin."Özgür gülüp daha sıkı sarılırken "Kurban olurum kız sana ben de seni çok özledim." demişti.
İçerden bir boğaz temizleme sesi gelince Özgür annesinden ayrılıp gözlüğünün altından kendisine bakan babasına dönmüştü.
"Hadi içeri girin de öyle giderin hasretinizi."
Özgür valizini kaldırıp kapının kenarına koyarken yavaş yavaş babasının yanına gitmişti. Annesini de çok severdi ama babasına ayrı bir hayranlığı vardı oğlanın. Babası gibi olmak, onun yolundan gitmek için çabalamıştı bu zamana kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlük Ağıtları (bxb)
General Fiction*solcu- ülkücü "Sen cumhuriyet çocuğusun da biz orospu çocuğu muyuz?"