Özgür gergin ortamlardan pek hoşlanmazdı. Oysa zamanında birçok kez kıran kırana mekanlarda bulunması da gerekmişti. Gergin ortamları sevmese bile hakimiyet her zaman onda olurdu. Fakat şimdi annesi ve babasından başka kimsenin ağzını açıp konuşmadığı yemek masası onun için son derece gericiydi ve Özgür'ün elinden pek bir şey geldiği söylenemezdi. Özellikle karşı karşıya oturan abisi ve arkadaşı onun için son derece üzücüydü.
İkili yemek başladığından beri birbirlerine bakamıyorlardı. Özellikle Mustafa kafasını bir türlü tabağından kaldırmıyor kafasını mümkün olduğu kadar başka şeylere çeviriyordu. Özgür onun adına öyle üzülüyordu ki masadan arkadaşını kaldırıp götürmek istiyordu.
"Hemşirelik zor oluyordur ama Piraye. Nöbetiydi, hastasıydı değil mi?"
Abisi ve arkadaşının aksine Begüm ve Piraye son derece iyi anlaşmış gibiydi. Masaya oturduklarından beri birbirleriyle sohbet ediyorlardı. Özgür onların hiçbir şeyden haberi olmadığını düşünürken üzülüyordu.
"Yani evet ama alıştım artık. Hem mesleğimi de seviyorum ben zaten."
Piraye gülümseyerek konuşurken ilk kez yemek başladığından beri sesi çıkmayan ikiliden Cüneyt kıza bakarak "Evlilikle daha zor olmayacak mı?" diye sordu. Özgür ne düşüneceğini bilemezken kaşlarını çatıp izlemeye devam etti. Bir yandan da sakince başını kaldırıp abisine bakan arkadaşını kontrol ediyordu. Yüzünden yine tepkisiz olduğu anlaşılıyordu Mustafa'nın.
"Hayır neden zorlanayım ki?"
Piraye gülümseyerek merakla sorarken Cüneyt önündeki karnıyarığı bin parçaya ayırmıştı sanki. Özgür'ün kaşları çatılırken abisinin bu saçma hareketlerini çözmeye çalışıyordu bir yandan da ama bir türlü anlam veremiyordu. Bilmese abisinin Mustafa'yı kıskandığını bile düşünebilirdi.
"Evlilik zor iş. Temizlik bulaşık ev işi bir yandan da hemşirelik gibi zor bir meslek zor olmaz mı yani?" diye sorarken kendisi bile ne kadar saçmaladığını belli ediyordu sesinden ama Özgür hiç müdahale etmedi. Piraye ağzını açacağı sırada geldiğinden beri sadece Zeynep Hanım'a elinize sağlık demekten başka kelime etmeyen Mustafa konuştu.
"Evlilik dediğin şey iş birliği ile olur. Ben de yatacak değilim. Onun yetişemediği yerde ben benim yetişemediğim yerde o yapar. Yeter ki ayakta tutmaya yetecek güç ve istek olsun gerisi her türlü hallolur."
Cüneyt bir süre gözlerini Mustafa'dan çekmezken dudaklarını birbirine bastırıp başını aşağı yukarı sallamıştı. Özgür gözlerini ayırmadan ikiliyi izlerken aralarındaki şeyi çözememenin de öfkesi binmişti üzerine. Oysa abisi bizzat kendisi aralarında hiçbir şey olmadığını umut vermediğini söylemişti. Üstelik apar topar aşık oldum deyip evlenirken şu an bu tavırları anlamsız geliyordu Özgür'e.
"Öyle tabii çocuklar. Bakın Fazıl abiniz senelerdir çorabını bile bir kirli çamaşır sepetine atmaz. Böyle olmazsanız her türlü yürür."
Annesinin tavırlı sesini duyunca bakışlarını ikiliden çekip imalı imalı babasına bakan Zeynep Hanım'a çevirdi bakışlarını Özgür. Kadın yemeğini yiyor gibi yapıp alttan alttan kocasına bakarken Fazıl Bey hiç oralı duruyor gibi değildi. Özgür onların bu haline gülerken annesi dayanamayıp "Bak hiç üstüne alınıyor mu?" diye söylenince babası nihayet bakışlarını çevirmişti karısına. "Efendim Zeynep anlamadım seni." diye anlamazdan gelmişti.
Onlar çoktan ağız dalaşına girerken Özgür sırıtıp önündeki yemeğe dönmüştü. Başını kaldırdığı an Begüm'le göz göze gelirken kadın tebessüm edip önüne dönmüştü. Özgür yine abisi ve Mustafa'ya bakınca yine eski hallerine döndüklerini görüp derin bir nefes vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlük Ağıtları (bxb)
Ficción General*solcu- ülkücü "Sen cumhuriyet çocuğusun da biz orospu çocuğu muyuz?"