Özgür bir süredir hareketsiz beklediğini karıncalanan bacaklarından anladı. Demek ki abisi dükkanı terk edeli bir hayli zaman olmuştu.
Son sözleri "Ben kötü bir şey yaptığımı düşünmüyorum." olurken Özgür onunla hâlâ aynı fikirde değildi. Birisini bile isteye inciterek kendinden uzaklaştırmak kötüydü. Bilinçli kırılan kalp muhtemelen bilmeden kırılandan daha çok yakardı insanı. Yavaş yavaş öldürürdü. Kanser gibi yayılırdı hücrelerine. Mustafa'yı da öyle öldürmemiş miydi? Yavaş yavaş sessizce. Kimse de görememiş, abisi de devam etmişti.
Özgür ona arkadaşını sevmediği için ya da karşılık vermediği için kızmıyordu. Zorla kimsenin sevilmeyeceğini bilecek kadar olgun bir adamdı. Cüneyt de pek tabii Mustafa'nın sevgisini kucaklamak zorunda değildi. Özgür onun bu denli vurdumduymaz ve bencil olmasına öfkeliydi. Arkadaşını kaybetmenin sinirini Mustafa'dan çıkarmış gözüne gözüne sokmuştu evliliğini, asla beraber olamayacaklarını. Mustafa unut sanmıştı belki ama daha beter etmiş Mustafa'yı yaralamıştı.
Oysa değişen bir şey olmazdı. Cüneyt ona "Ben seni sevemem." deseydi yeterliydi Mustafa için. Sevgisi yine azalmazdı ama umudu da kalmazdı. Böyleydi Mustafa. Kimsenin bir gram ekmeğine de sevgisine de minnet etmezdi. Özgür abisinin de bunu çok net bildiğini biliyor bunun için öfkeleniyordu.
Derin bir nefes telefonunu çıkardıktan sonra arkadaşının isminin üzerine basıp aramıştı. İkinci çalıştan sonra açılan telefonla "Nabıyon yavru?" dedi. Sesini bilerek enerjik tutmaya çalışsa da ne kadar başarılıydı tartışılır. Karşı taraftan "İyiyim. Çalışıyorum Özgür'üm sen nabıyon?" sözlerini duydu Özgür. Sesi gayet normal gelirken bunu naıl başardığını merak etmeden duramadı. Şayet kendisi böyle bir şey yaşasa kahrından ne hallere düşerdi bilmiyordu.
"Ben de dükkandayım. Akşam toplanalım mı?"
Keyfini yerine getirmek onu neşelendirmek istiyordu. Mustafa derin bir nefes alıp "Bugün annemle biraz vakit geçireceğim Özgür'üm. Başka zaman yapalım olur mu?" deyince el mecbur kabul etti Özgür. Bir şeyler sormak istiyor özellikle nasıl hissettiğini merak ediyordu fakat dünden sonra Mustafa'nın bir şey anlatmayacağını da biliyordu. Belki de hayatının sonuna kadar bir daha asla dillendirmeyecekti bu olayı. İçinde ne yaşadığını ise kimse bilemeyecekti.
Biraz daha dükkanda zaman geçirdikten sonra aynı teklifi Serhat ve Cengiz'e sunmak istese de babasından daha fazla azar yememek için eve gitmeye karar verdi akşam. Yine de evden önce ofise uğramak ve derneğin nasıl ilerlediğini görmek istedi. Başında çok durmasa da orasının başkanı kendisiydi.
Çok değil yürüme mesafesindeki ofisine kısa bir sürede vardıktan sonra binadan girmeden önce dayanamayıp arkasını döndü Özgür. Karşı binada gözlerini gezdirirken dün gece yazdığı yazının beyaz bir astar boyayla kapatıldığını gördü. Bej rengi binanın bu yamalı görüntüsü bir an Özgür'ü rahatsız etti. Yavaşça bakışlarını bu kez ikinci kattaki cama çevirince boş olmasıyla başını iki yana salladı.
Kendi binasına girip merdivenleri çıktıktan sonra zile basıp açılmasını bekledi. Karşısına çıkan Cengiz ile beraber "Selamınaleyküm." dedikten sonra içeri girdi. Cengiz de arkasında gelirken "Aleykümselam kardeşim." deyip koltuğa Özgür'den önce oturdu. Özgür de hemen karşısına otururken oğlanın yorgun yüzüne gülüp "Taş mı taşıdın oğlum bu ne yorgunluk?" diye sordu.
Cengiz bacaklarını ovalarken "Karşıki dağı taşısam daha az yorulurdum amınakoyayım. Anam odadaki kanepelerin yerini değiştirtti. Göt kadar evde iki kanepenin yeri yüz kere değişiyor her ay." diye sızlandı. Cengiz'in annesinde titizlik hastalığı vardı fakat kadın bunu bir türlü kabul etmiyordu. Haftada minimum beş kere evi baştan sonra kloraklı suyla temizliyor yapmadığı günler ise mutlaka çamaşır suyuyla baştan aşağı temizliyordu. Cengiz klorak ve çamaşır suyunun farklı olmadığını savunsa da kadın her seferinde "Ne yapıyorum sanki oğlum mikrobu kırılsın evimizin her yer pisleniyor." diyor işim içinden çıkıyordu. Tabii bu işlerden en çok derdi çeken Cengiz oluyordu. Genç adam annesinin kaldır indirini yapıyor haftanın iki günü evin bütün perdelerini takıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlük Ağıtları (bxb)
General Fiction*solcu- ülkücü "Sen cumhuriyet çocuğusun da biz orospu çocuğu muyuz?"