Kayıp Bir Şeyler Var Aramızda

5.1K 323 229
                                    

Özgür festival alanına girerken sabit surat ifadesini koruyordu. Üzerine giydiği yeşil tişörtü çekiştirip biraz da olsa sıcaktan korunmak istemişti. Ağustosun sonlarına doğru girmişlerdi ve bunların da son sıcak havalar olacağının farkındaydı. Nihayet yaz bitmiş bahar mevsimine giriş yapmışlardı. Özgür mevsimleri içselleştirmese bile yaz mevsiminin bunaltıcı olduğunu kabul ederdi. 

"Şuraya yazıyı asalım mı biraz daha mı yukarı asalım sence?"

Arkadaşının gösterdiği yere bakarken eliyle biraz daha yukarısını gösterdi. Akşama festival başlayacaktı fakat hala ufak tefek işlerle uğraşıyorlardı. Her ne kadar sistematik bir şekilde çalışsalar da büyük bir organizasyon düzenlemek çok daha fazlasını istiyordu.

"Biraz daha yukarı olsun. Bu yarak kürek işler ne zaman bitermiş Cengiz? Bir saate insanlar gelecek. Dünden her şeyi bitirelim demiştim."

Özgür'ün gergin sesi kendini belli ederken Cengiz sıkıntıyla iç çekti. Son iki gündür Özgür'deki gerginliğin nasibini her türlü alıyordu. Başlarda kendisi de ona agresif cevaplar verse de ortalığın huzursuzluğunu fark edip geri çekiliyordu. Bu gerginliği ilk kez bu denli büyük bir organizasyon oluşunun heyecanına verip sessiz kalmayı tercih etmişti sonrakilerde.

"Tamam kardeşim makine miyiz biz? Zaten bundan başka da bir şey yok. Özge sanatçıları alacak ben de son kontrolleri yaparım alırız içeri. Bir sakin ol anasını satayım ya."

Özgür derin bir nefes alıp kendine gelirken dudaklarını yalayıp "Kusura bakma kardeşim." dedi. Son iki gündür ne kadar özür dilediğini bile hatırlamıyordu. O dilemişti fakat kendisi herhangi bir özürle karşılaşmamıştı. Aklına gelen görüntülerle dişlerini sıkarken kafasından atmak adına başını iki yana salladı. 

"Şu işler bitsin sana kralından bir sofra kurduracağım oğlum var ya. Her kahrımı çektin."

Cengiz sırıtıp ellerini cebine koyarken "Karım olsana lan." diye sorunca Özgür gülerek küfür edip son bir kez dolaşmak adına onun yanından uzaklaştı. Bugün büyük gündü. Her şeyin kusursuz olması gerekiyordu. Kendine itiraf edemese de korkuyordu. Özgür Türkiye'nin en iyi okullarından birinde topluluk kurup başkanlık yapmış bir sürü seminere toplantıya katılmıştı fakat böylesine büyük bir organizasyonda hiç etkin bir rol almamıştı. Üstelik orada sadece Özgür'dü işte. Solculuğu benimseyen binlerce gençten biriydi. Şimdi ise çoğunluğun ülkücü olduğu bir ilçede böyle bir işe girişmek onu ürkütüyordu.

Süslemelere, ışıklandırmalara, sahneye tek tek baktı. Onlarla ilgilenen herkesle sayamadığı kadar fazla kez yeninden yeniden konuştu. Bir sıkıntı olmadığını fark edince saatine bakıp eve giderek duş alması gerektiğini anladı. Çim alandan çıkarken her zamanki gibi eli cebindeki telefona gitti. Bomboş ekranı görünce dişlerini sıkıp hızla arabaya doğru ilerledi. 

Koskoca iki gündür ne arama vardı ne de herhangi bir mesaj. Olayın arkasından Özgür karşısında konuşmaya devam eden Aysel'e bile odaklanamamış ağzının içinde bir şeyler söyleyip çıkıp gitmişti oradan. Daha kapıdan çıkar çıkmaz esmer oğlan direkt olarak gözlerinin içine bakmıştı. Özgür orada ona sert bir yumruk atmak istese de bunu yapamayacağını bildiğinden bir şey demeden çıkıp gitmişti sessizce. 

Oradan ayrılır ayrılmaz telefonu yalnızca iki kez çalmış devamı da gelmemişti. Hangi durumun daha kötü olduğunu bilmiyordu. Daha sabah rüya bir güne başlamışken sarsılarak gerçeğe dönmesi mi daha kötüydü yoksa gerçeklikte yapayalnız kalması mı bilmiyordu Özgür. Büyük bir hayal kırıklığı derin bir öfke vardı içinde ama gidip hesap soramayacak olmak bile yetiyordu durması için. Güzel bir rüyaydı. Güzel uyanmıştı. Bir insan ancak bu kadar acımasızca uyandırılırdı. Tatlı rüya da böylece sona ermişti işte.

Özgürlük Ağıtları (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin