"Bak Özgür teşkilatla dalavere yapmak yok. Baştan anlaşalım."
Özgür başını sıkıntı ile sallarken ikisi de bunun olmayacağını gayet iyi biliyordu. Özgür'ün amacı zaten teşkilatı huzursuz etmek karışıklık çıkarmaktı. Yine de formalite icabı onaylıyormuş gibi yaptı.
"Başkanım bize saldırmazlarsa biz de postunu çıkaracak değiliz."
Adam ceketinin düğmesini açıp şöyle bir göz gezdirdi ofise. Geniş ferah bir daire kiralamışlardı. Aslında Özgür bu fikri ortaya attığında tereddütleri vardı. Küçük ve üzerinde ülkücülerin baskın olduğu bir ilçede ideoloji savunmak mantıklı değildi fakat Özgür ağzından girmiş burnundan çıkmış kabul ettirmişti. Öğrenciliğinden bu yana tanıyordu genç adamı. Ne kadar gözü kara ve dediğim dedik biri olduğunu yakından bilenlerdi.
"Ben anlamam orasını. Ben buranın başına seni koyuyorum. Derneğin adını kötüye çıkaracak bir şey olur, kavga olur gürültü olur senden bilirim."
Başını sallayıp onayladı Özgür onu. Elinden geleni yapacaktı. Tabii karşı tarafın onlara saldırmasını sağlamak dışında. Haklı konumda olursa her şeyi yapabilirdi sonuçta nefsi müdafaa denen bir kavram vardı. Onlar saldırırsa Özgür de kendini korumak zorundaydı.
Aslında ikisi de bundan sonra huzur da selamet de kalmayacağını biliyordu. Özgür ülkü ocaklarının karşı binasındaki daireyi dernek ofisi olarak tutarken bile biliyordu bunu. Yine de ikisi de sessiz bir anlaşma imzalayarak geçiştirdi bunu.
"Tamam başkanım ben hepsine dikkat edeceğim gözün arkada kalmasın senin."
Adam derin bir nefes alıp son bir kez baktı onun gözlerine. "İyi o zaman ben şimdi gidiyorum. Bir yaramazlık olursa direkt bana gel. Kendin halletmeye çalışma." Son sözünü işaret parmağını havada sallayarak söylemişti.
Özgür'ün hemen kaşları çatıldı. "Başkanım hemen gidilir mi? Misafirimiz olun bugün."
Adam elini havada salladı geçiştirir gibi. "Yengenle evlilik yıldönümümüz akşam. Ona yetişmem gerek."
Özgür sırıtıp başını sallarken adam da gülümser gibi oldu. Ahmet Başkan aslen Kayseriliydi fakat Ankara ile de çok iç içeydi. Özgür topluluk zamanları ondan çok destek almıştı. Şimdi de onun arkasında durması güven vermişti.
"Tamam başkanım. Çok sağ olun tekrar."
Adamla kısaca vedalaştıktan sonra şöyle bir etrafına baktı Özgür. Henüz bomboş bir daire olsa da içini dayayıp döşedikten sonra çok güzel olacağını düşünüp heyecanlanıyordu. Yavaş yavaş pencerenin önüne doğru geldi. Ellerini pantolonunun cebine koyup direkt olarak ülkü ocakları yazısına baktı. O yazıyı oradan kolay kolay indiremeyeceğini biliyordu. Yine de tam karşıda onların da isimlerinin olduğunu bilmek onlara huzursuzluk verecekti. Özgür için şimdilik yeterdi. Pes etmeyecekti. Ne olursa olsun davasının arkasında olacak onlar ne yaparsa bir adım arkasında olacaktı.
O an onun gibi elleri cebinde pencereden bakan adamı görünce istifini bozmadan izledi. Yine heykel gibi duruyordu. Onun bu görüntüsü bile canını sıkıyordu Özgür'ün. Alphan sanki annesinin karnından bile böyle doğmuş gibiydi. Kusursuz şekilli saçları, jilet gibi görüntüsüyle bu iş için dünyaya gelmiş gibiydi sanki.
Dümdüz baktı sadece Özgür. Gözleri buluştuğu anda bile hiçbir ifade kullanmadı yüzünde. Oysa Alphan önce şaşırmış sonra ise kaşlarını çatmıştı. Kapkara gözlerinin ne karıştırdığını öğrenmek için parladığını buradan bile görüyordu.
"Oğlum burası fena bir yer olacak lan."
Serhat'ın sesini duyması ile arkasını dönüp ifadesiz yüzüne gülümseme ekleyerek baktı arkadaşına. Serhat gülüp kolunu omzuna atarken Mustafa da söverek içeri girmişti ardından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlük Ağıtları (bxb)
General Fiction*solcu- ülkücü "Sen cumhuriyet çocuğusun da biz orospu çocuğu muyuz?"