Özgür akşamı nasıl yaptı bilemedi o gün. Düşünüp duruyor nasıl bir hamle yapması gerektiğini hesaplamaya çalışıyordu. Acele karar vermemeliydi. Hatta biraz zorlarsa bunu fırsata bile çevirebilirdi. Nasıl olsa Yusuf onlara her türlü haber uçuracaktı. Yanlış haber uçurursa onlar da yanlış adım atardı. Sırıttı Özgür.
"Oğlum kendi kendine niye gülüyorsun?"
Babasının sesiyle irkilince önündeki deftere tekrar döndü. Elektrik işinden anlamadığı için en azından muhasebesine bakarım diye düşünüp hesaplamaları kontrol etmeye karar vermişti. "Bir şey yok babacığım ne olacak?"
Adam sabahın gerginliğini üstünden atamamıştı. Özgür ne kadar abisinin konusunu açmak istese de doğru zaman olduğunu düşünmüyordu. Babasının kendi içindeki hesaplaşmasını görebiliyordu. Bunun üzerine gidip de adamın kafasını karıştırmaya da gerek yoktu.
Tekrar işine dönerken bu kez defterde gördüğü isimle şaşkınca baktı babasına. Abdullah A. Türkmen ismiyle gözlerini kıstı. Aklına biri geliyor ama Abdullah nereden geliyor bilmiyordu.
"Abdullah A.Türkmen kim?"
Babası elindeki kabloyu düzeltirken "Kandemir'in oğlu işte?" deyince Özgür neye şaşıracağını bilememişti. Alphan'ın başka bir ismi olduğuna mı şaşırsa yoksa babasının onunla berber iş yapmasına mı anlayamamıştı.
"Sen niye onlarla iş yapıyorsun? Sevmezsin ki onları."
Babası yine gözlüğün altından bakıp sıkıntılı bir nefes bıraktı. "İş ayrı o ayrı. Burada onlardan daha iyi inşaatçı yok. Sağlam iş yapıyorlar. Öğretmediler mi okulda sana bunları?"
Başını sallayıp onaylarken hala daha şaşkındı. Onların da üzerine çizik atarken keyiflenmişti de bir yandan. Bu zamana kadar Abdullah adını hiç duymadıysa birilerinin kullanmasına izin vermiyor demekti. Mırıldandı kendi kendine. "Daha neler öğreneceğiz acaba Abdullah'cığım senin hakkında?"
İşi bitirip eve vardıklarında annesinin mis gibi yemeklerinin kokusunu alınca acıktığını fark etmişti Özgür.Öğle arasında babasıyla bir dürüm yeseler de kurt gibi acıktığını hissediyordu. Pek bir iş yapmasa da çalışma kavramı bile Özgür'ü acıktırmıştı.
"Oh Zeynep Sultan döktürmüşsün yine."
Annesinin sabah çıktığı zamanki halini hatırlayınca keyfini yerine getirmek için gülerek söylemişti Özgür bunu. Tahmin ettiği gibi annesi parlak bir tebessüm göndermişti oğluna."Oyy oğluşum benim. Yorlmuşsundur diye yaptım. Hadi elini yüzünü yıka gel sofra hazır."
Özgür banyoya gidip elini yüzünü yıkadıktan sonra hazır olan masaya geçmiş oturmuştu. Karşısında Ozan yanında babası varken abisinin yokluğu son derece belli oluyordu.
"Naber lan kertenkele?"
Kardeşine takılarak sorarken Ozan omzunu silkmişti. Onun da keyfi sabahki olay yüzünden çok iyi değildi. "İyi abi senden?"
Başını sallayıp "İyiyim iyi." demişti. Babası başlayınca önündeki çorbadan bir yudum alıp o da başlamıştı yemeğe. Sessiz sedasız geçen bir yemek olmuştu. Kimse kimseyle çok konuşmamış eline sağlık afiyet olsundan ileri gitmemişti sohbet. Evleri genelde şen olduğu için Özgür'ün bir an canı sıkılmıştı ama abisi gelince her şeyin yoluna gireceğini umut ediyordu.
Yemekten sonra duş almak adına odasına yürürken kıyafetlerini alıp banyoya geçmişti.Stresini atmak adına her zaman uyguladığı yöntemi kullanıp elini aletine atmış kendini rahatlatmıştı. Yaşı gereği bunu yapmak biraz moralini bozsa da gidip alalede bir şekilde biriyle beraber olmak da kendisine mantıklı gelmiyordu. Kaldı ki yaşadığı yerde bu da çok kolay değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlük Ağıtları (bxb)
General Fiction*solcu- ülkücü "Sen cumhuriyet çocuğusun da biz orospu çocuğu muyuz?"