Sonunda büyük gün gelmiş çatmıştı. Özgür bu sabaha daha mutlu daha enerjik ve daha pozitif başlamıştı. Günlerdir uğraştığı derneğin bugün açılışı vardı. Büyük bir şey planlamamışlardı küçük bir kurdele kesilip yemek yenecek konuşma yapılacaktı. Özgür her şeyin kusursuz olmasını istiyordu.
Sabah duşa girdikten sonra üzerini giyinmişti. Normalde takım elbise giyecekti fakat hemen giyerse suya döneceğini bildiği için şimdilik normal giyinmişti. Takımını yanına alacak açılıştan önce giyecekti.
Duşta işi bitip saçlarını da düzeltince burnuna gelen güzel kokularla mutfağa doğru yol almıştı bile. "Ben patatesi önce bir buzlu suya atıyorum daha çıtır oluyor o zaman."
Müstakbel yengesinin sesini duyunca gözleri küçük canavarı arasa da bulamıyor bir türlü. "Günaydın hanımlar."
Annesi ve yengesi ona gülümserken Zeynep Hanım oğlunun yanına gelip yanaklarından öpmüştü bile. "Oyy günaydın paşam. Mis gibi olmuşsun." Özgür gülümseyip annesine sarılırken "Sana da günaydın birtanem." Demişti.
Begüm gülerek ikisine bakarken "Heyecanlı mısın Özgür?" diye sormuştu. Evde dünden beri açılış olacak diye oradan oraya koşuşturmuştu. Özgür başını aşağı yukarı sallarken masadakş salatalıktan bir tane atmıştı ağzına.
"Var biraz heyecan yenge. Siz hallettiniz de mi her şeyi? Eksik çıkmasın sonra."
Annesi ve Begüm dünden beri Özgür'ün açılış için sıraladığı yiyecekleri yapıyorlardı. Poğaçadan kısırına küçük kanepelere kadar yapmışlardı. Serhat ve Cengiz de evden bir şeyler getireceklerdi. Mustafa'nın annesi rahatsız olduğu için o bir şey yapamamış ama içecek tarzı şeyleri alacağını söylemişti.
"Yaptık her şeyi zaten ya. Sadece şu kekin sosu mosu kaldı onları da hemen hallederiz."
Özgür gülümseyip "Aslansınız." Demişti. Annesi masaya kızartmaları da koyarken "Hadi hadi oturun sofraya soğutmayın. Demişti.
Özgür başköşeye kurulurken "Abimler nerede?" diye sordu. Muhtemelen babası sabah erkenden kalkmış dükkana gitmişti. Begüm eve geldiğinden beri evde tuhaf bir düzen hakim olmuştu. Cüneyt erkenden yatıyor çoğu zaman odanın kapısını kilitliyordu uyumadan önce. Özgür onun bu tuhaf haline anlam veremese de bir şey diyemiyordu. Fazıl Bey de muhtemelen Begüm rahatsız olmasın diye evden erkenden çıkıyordu.
Başlarda laf söz çıkar diye Begüm'ü başka bir yere götürmeyi düşünseler de babası bu konuda itiraz etmiş evde kalmasını söylemişti. Özgür babasının bu konulardaki tavırlarına hayran oluyordu. İnsanların ne dediğini asla önemsemiyordu. Yeri geliyordu onun arkasından demediğini bırakmayan insanların ona işi düşüyordu. Babası yine o zamanlarda erdemli davranıp işini en güzel şekilde yapıp onları utandırıyordu.
Nikah tarihi üç gün sonraya alınmıştı. Annesi üç güne hiçbir şeyin yetişmeyeceğini söylese de çoktan ev tutulmuş eşyalar Mustafaların dükkanından seçilmişti. Özgür'ün lisedeki müdürüyle de arası iyi olduğu için okulun önünü uygun bir fiyata tutmuşlardı. Yani her şey ışık hızında hallediliyordu. Bugünkü açılışın ardından artık sadece düğüne odaklanacaklardı.
Özgür normalde hayatı hızlı yaşamaktan hoşlanmazdı. Ona göre her şeyin keyfi çıkarılmalı yavaş yavaş sindirilerek yapılmalıydı. Kendi düğünü olursa muhtemelen asla bu kadar kısa sürede olmazdı.
Hızla kahvaltısını yaptıktan sonra kıyafetini de alıp evden çıkmıştı. Çıkmadan önce annesine bin kere tembihlerde bulunmuş geç kalmamalarını söylemişti. Evden çıkar çıkmaz telefonla Cengiz'i aramıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlük Ağıtları (bxb)
General Fiction*solcu- ülkücü "Sen cumhuriyet çocuğusun da biz orospu çocuğu muyuz?"