Her sabah güneş bir başka doğardı sanki Hanyalı'ya. Her gün aynı dağın üzerinden doğup aynı dağın arkasından batsa da bir başka hissettirirdi. Fakat insanlar her sabah dünün tekrarını yaşardı. Çünkü kimse yeni bir güne başlamazdı. Özgür için ise o gün diğerlerinden daha farklıydı.
Dün hayallerinden bile daha güzel geçen şenlikten sonra arkadaşlarını Ankara'ya yolcu etmiş kalanlarla ise biraz içip bu güzel olayı kutlamışlardı. Son ana kadar bir aksilik olacağını düşünmüştü ama hiçbir problem çıkmamıştı. Her şey çok güzeldi, tıpkı esmer oğlan gibi.
Onu orada görünce eli ayağı birbirine dolanmıştı ama kırgınlığı bir köşede kendini belli ediyordu işte. Orada, o kızla olmasını kabullenemiyordu. Sonrasında ise her şey açıklığa kavuşunca bile içi soğumamıştı. O gün orada olmasa başka bir yerde yine bir arada olacaklardı. Nişanlılardı. Gerçek olmasa bile Özgür kendini bunu düşündükçe iğrenç hissediyordu. Belki Alphan için arada hiçbir şey yoktu fakat kız nişanlı olduklarını düşünüyor belki evleneceklerinin hayalini kuruyordu.
Kesin ve net konuşmuştu. Ya o kızla olan münasebet kesilecekti ya da Özgür hayatında hiç var olmamış gibi çıkıp gidecekti. Çünkü daha fazla böyle bir olayın içinde bulunmak istemiyordu. Bütün bir gece, sarhoş haliyle içinde ülkücünün olduğu hayallere dalmıştı. Bazılarında buz gibi havada yan yana öylece sokaklarda dolaşıyorlar bazılarında ise ılık bir yaz esintisinde küçük evlerinin balkonunda oturuyorlardı. Özgür bunları hayal ettikçe kalbinin bir köşesinde küçük bir sızı hissediyordu. Öyle güzel öyle belirgin bir histi ki sadece hayallerinde bile ona böylesine yoğun tesir ediyordu.
Yatağından kalkarken başında akşamda kalma olduğu için hafif bir ağrı kendini gösterse de çok önemsememeye çalıştı. Leş gibi alkol kokusu burnuna dolunca bir an yüzünü buruştursa da hâlâ ayılamamıştı. Karşısındaki boş yatağa bakınca Ozan'ın da çoktan gitmiş olduğunu gördü ve hızlıca telefonuna uzandı. Kıstığı gözleri ile saatin neredeyse on ikiye geldiğini görünce saatlerdir uyuduğunu anlayıp hızla elini yüzünü yıkamak için lavaboya gitti.
Odasına geri dönüp telefonunu tekrar kontrol ederken aslen Alphan'dan herhangi bir haber var mı diye bakmak istemişti fakat esmer oğlandan herhangi bir haber yoktu. Elleri kendiliğinden Whatsapp'a giderken birkaç kere ne yazacağını bilemeyip silip silip tekrar yazmıştı. Sanki hiç konuşmamışlar gibi hissetmesi artık biraz şov gibi geliyordu tam tekrar yazacakken 'çevrimiçi' yazısıyla parmakları donup kalmıştı. Çok geçmeden odada telefonun bildirim sesi yayılmıştı.
A: Ne yazıp yazıp siliyorsun solcu?
İçinden odun derken kendisinin de aynı şeyi yapacağını bildiğinden sırıtmakla yetinip hızla yazmaya başladı.
Özgür: Naber atıl kurt?
Çok değil bir dakika kadar sonra telefonda kocaman "A" harfi ile derin bir nefes alıp hızla kaydırıp cevapladı aramayı. Karşı taraftan önce hışırtılar gelirken sonra Alphan'ın kalın sesi geldi. "İyidir tatlı su solucanı senden naber?"
Özgür normalde sinirleneceği şeye sadece gülerken Alphan da onun gibi kısık bir şekilde güldü fakat Özgür onun çok da keyifli olmadığını anladı. Tam ne olduğunu soracakken esmer oğlan "Akşam depoya gidelim mi?" dedi. Özgür bu teklife önce şaşırsa da sonrasında "Olur." dedi. Arkasından "Bir sıkıntı mı var?" diye eklerken karşı taraftan önce ses gelmedi fakat sonrasında keyifsizce "Gelince konuşuruz yavrum." dedi ülkücü. Birbirlerine veda edip kapatırlarken Özgür tadının kaçtığını hissederken banyoya girmek üzere kalkıp bir yandan da söylenmeye başladı. "Amına koyduğumun hayatında bir Allah'ın günü huzurlu olamayacak mıyız anasını satayım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlük Ağıtları (bxb)
Fiction générale*solcu- ülkücü "Sen cumhuriyet çocuğusun da biz orospu çocuğu muyuz?"