Aşk anlık bir duygu seliydi ama insan ne zaman aşık olduğunu da düşünmeden hatırlayamazdı. Daha önce hiçbir anlamı olmayan bir çift gözün ne zaman kalbin ortasına düştüğünü bilemezlerdi. Belki duyunca hatırlanmayacak bir sesin kulaklarında her gece ninni niyetine çalıp duracağını, basit bir kokunun en kaliteli parfümlerden bile daha çok bağımlılık yapabileceğini bilemezlerdi.
Özgür de şimdi aşık olmanın nasıl böylesine yakıcı, yıkıcı ama vazgeçilmez bir dert olduğunu daha iyi anlıyordu. Tıpkı esmer oğlanın da dediği gibiydi. Dünya üzerindeki en güzel hastalık aşk olsa gerekti.
Alnını kendisiyle hemen hemen aynı boyda oğlanın alnına yaslayıp derin derin nefesler alırken de, kokusunu içine solurken de Özgür aralarındaki şeyin ne denli büyük olduğunu bir kere daha fark ediyordu.
Kendisini tanıyamıyordu artık Özgür. Bilmediği, yabancı binlerce duygu silsilesi yaşıyor nasıl tepki vereceğini bile bilemiyordu. Kırıyordu, döküyordu. Duygularını hep uçlarda yaşayan kendisine bile bir o kadar yabancıydı bu durum. Oysa kıskanç olmadığını düşünürdü Özgür. Abartılı kendine güvenmeyenlerin hissedeceği gereksiz bir duygu olarak görürdü kıskançlığı. Şimdi ülkücü olanın yakınından biri geçecek de kokusunu alacak diye deli oluyordu. Gururu her şeyden önce gelirdi eskiden. Şimdi ise diz çök deseler Alphan için gözünü kırpmazdı.
Alnını yavaşça kara gözlere bakmak için çekerken birkez daha kokuyu içine çekti hızlıca. Korkmuştu. İtiraf edemese de içinde bir yerlerde Alphan tarafından terk edilme, bırakılma korkusu vardı ki Özgür’ün beynini yiyip bitiriyordu. Artık onsuz bir hayatta kendini düşünemiyordu bile. Ondandır ki ellerinin arasından kayıp gidecek diye ödü kopuyordu. Özgür zor olandı, imkansız olandı çünkü. Özgür olunca her şey kaybolacaktı.
“Korkuyorum Alphan.”
Aklından bunları söylemek bile geçmiyordu ama çıkmıştı işte dilinin ucundan. Paylaşmazsa delirecek gibi hissediyordu. Az önce benim bütün yollarım sana çıkar diyen oğlanın ellerinin arasından kayıp gitmesinden çocuklar gibi korkuyordu.
Alphan ellerinin altındaki yanakları yavaşça okşarken “Neyden korkuyorsun?” diye sorarken Özgür pasparlak gözleriyle baktı iki dipsiz kuyuya. Alphan gözlerinden öpmek istiyordu oğlanın. “Yollarımızı ayırırlar diye korkuyorum.”
Alphan’ın gözleri titrerken yavaşça küçücük bir öpücük kondurdu Özgür’ün sol gözüne. Oğlanın gözleri hemen kapanırken ilk kez savunmasız bir çocuk gibiydi ülkücü sevdiğinin önünde belki. “Bizim yolumuzu ayırmaya bizden başka kimsenin gücü yetmez, gözbebeğim.”
Özgür kollarını hızlıca oğlanın sırtına dolarken Alphan da karşılık verdi hemen. Günün sonunda sığındıkları liman yine birbirlerinin göğsüydü işte. Sımsıkı kokularını birbirlerinin içine çeke çeke sarılırlarken ikisi de hiç olmadıkları kadar huzurluydu şimdi.
Bütün dünya geride kalmış bütün dertler arkada kalmış yalnızca Alphan ve Özgür vardı. İkisinin kalbi, ikisinin kokusu birbirine karışmış dünyadan soyutlanmışlardı. Merkezden de son derece uzaklaşmışlardı ki onları görecek insan derdi de yoktu şimdi.
“Oğlum sen ne kıskanç bir şey oldun lan öyle?”
Alphan havayı dağıtmak adına Özgür’ün kulağında bağırırken Özgür “Tabii oğlum karımızı elaleme mi kaptıralım?” diye karşılık vermişti. Alphan sırıtıp öpücük atmıştı.
“Karım yapayım mı seni solcu?”
Özgür “Siktir oradan yavşak.” derken aralarındaki kasvetli hava da çoktan dağılmıştı. Alphan derin bir nefes alırken arkasındaki duvara yaslanıp kollarını birbirine bağlamıştı. Son derece yorucu bir gün geçirmişti. Akşamdan beri babasıyla kavga ediyordu. Evlatlıktan reddedeceğini bile söylemişti yaşlı adam ama Alphan yine de vazgeçmemişti. Ocağa geldiğinde ise Zeki ile büyük bir kavga etmişti ki artık birbirlerinin yüzüne bakacak halleri de kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlük Ağıtları (bxb)
General Fiction*solcu- ülkücü "Sen cumhuriyet çocuğusun da biz orospu çocuğu muyuz?"