Arkasını dönüp giden esmer oğlanla dolu gözlerini hızla kollarına silmişti Özgür. Tozu dumana katan arabanın arkasından bakarken boğazında geçmeyen yumruyla bekledi. Ne umduğunu bile bilmiyordu. Arkadaşlarıyla eğleniyorken sanki günlerdir aklında dolandığı yetmeyen kara gözleri bir anda karşısında görmek şaşırtmıştı onu. Heyecanla bir şeyler mırıldanıp kendini Alphan'ın arkasında bulduğunda bir bahane bile bulamamıştı aslında.
Özlemişti Özgür. Onu sevdiğini itiraf etmek ne kadar zorsa onu özlediğini inkar etmek de bir o kadar zordu. Ne kendine çeken kara delik gözleri ne de buram buram burnunda olan koku bir türlü zihninden çıkmamıştı. Oysa Özgür'ün koku hafızası berbattı.
İki gün önce Aysellerin evinin önünde Şamil'e kafa tutarken onu koruması içinde bir yerlere umut olmuştu Özgür'ün. Bu hareketi normalde kendi kendini koruyamayacağı imajını zedelediği için sinirlerini bozsa da o an ışık bir adım daha önemliydi. Fakat Özgür şu an anlıyordu ki ışık falan yoktu, gördükleri kendi yansımasından fazlası değildi. Onu bu kadar etkilemesine izin verdiği için kendisine kızgındı şimdi. Arkada kalan olduğu için kendisine kızgındı.
Bir an hayal etti. Gerçekten o düğünde en ön masada oturup evlendiğini, başka biriyle nikah masasına oturduğunu hayal etti. Boğazı yine birbirine girerken başını iki yana sallayıp kendine çeki düzen verdi. Özgür hayallere dalmış, gerçeklikten çok uzaklaşmıştı. Öyle uzak kalmıştı ki kendi duygularını da bir anda imkansız olduğunu bile bile esmer olana bağlamıştı. Oysa ne ip kalmıştı şimdi ne de hayaller. Özgür kendi çalıp kendi oynadığını düşünüyordu. Umut hiç uğramamıştı.
Gerisin geri masaya otururken daha dakikalar içinde kahkahalarla gülen kendisi değilmiş gibi kızarmış gözleri ve neredeyse ağlayacak yüzü ile yabancıydı sanki. Yine de ağlamayacağına kendi kendine söz verdi. En azında bu kadarına karşı çıkmak istedi.
"Çövdürdün mü kardeşim?"
Kendisine seslenen Cengiz'e tuhaf tuhaf bakarken Serhat "Tuvalet dedin ters yöne gittin. Çövdürdün mü çalılıklara?" diye sorunca Özgür bir an ne diyeceğini bilemedi. Başını sallayıp onaylarken az önceki bulanık hali az da olsa azalmış gibiydi şimdi.
"Iyy git ellerini yıka amına koyayım."
Cengiz sandalyesini biraz uzağa çekerken "Yok lan." dedi Özgür. "Yıkadım oğlum elimi mal mısın?" Cengiz tek kaşını havaya kaldırıp "O tarafta tuvalet mi var oğlum? Yalan söyleme siktir git elini yıka." dedi.
Mustafa, Özgür'ün daha fazla zor durumda kalmaması adına "Ya yıkamasa ne olacak anasını satayım? Cengiz temizlik hastası kesildin herhalde ananın yanında." diye konuyu değiştirmeye çalıştı. Cengiz hüzünlü bir nefes verip "Of amına koyayım bu siktiğimin hayatında perde takmaya mı gelmişim ben anlamadım ki. Çamaşır suyu koklamaktan berduş oldum." dedi. Özgür konunun dağıldığını anlayıp Mustafa'ya minnet dolu bakışlarını atarken Mustafa çaktırmadan göz kırpıp sohbete döndü.
"Oğlum sen zaten berduştun."
Serhat dalga geçerken Cengiz "Sus götünü sikmeyim." dedi. "Belcağızlarım ağrıyor yaşlandım daha yirmilerimde." diye devam etti. Mustafa masanın üzerindeki paketten bir dal sigara çıkarıp ateşlerken Özgür'e paketi uzatınca oğlan hiç düşünmeden aldı bir dal. Kendini sohbete vermeye çalışsa da hala çay bahçesinin önünde kalmıştı.
"Evlensene oğlum. En azından evin barkın olur."
Cengiz yüzünü buruştururken "Oğlum karımın koynundan kaldırır yine astırır o perdeleri bana. Bir de kendi eviminkini asarım bu kez hiçbir anlamı kalmaz." dedi. Zaten aralarında evlenmeyi en son düşünen Cengiz'di.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlük Ağıtları (bxb)
General Fiction*solcu- ülkücü "Sen cumhuriyet çocuğusun da biz orospu çocuğu muyuz?"