Özgür gözlerini bir çift kuyudan zar zor alırken bir iki adım daha geriledi. Az önce koca kurt sürüsünün onu kovaladığı bile aklından çıkmış gerçeklik algısı şaşmıştı. Eğer biraz daha öyle dursa, biraz daha sıcak nefeslerini yüzünde hissetse bütün inatlarını, fikirlerini, davasını unutup onu öperdi. Kim olduğunu bile unuturdu.
Bugün belki ilk kez korkmadan, kendine yalan söylemeden, üzerinde bin ton ağırlıkla kabul etmişti Özgür. Kalbindeki ağırlığın da sıcaklığın da hüznün de sebebi karşısındaki kara gözlü adamdı işte. Hiç aşık olmamış ne demek olduğunu bile bilmezken kendini bir anda imkansız bir aşkın içinde bulmuştu. Şimdi daha iyi anlıyordu. Ne midesinde kelebekler uçuşuyor ne de heyecanla kasılıyordu bütün bedeni. Özgür urganını bekleyen bir idam mahkumu gibi dingin, uyuşturucu bağımlısı gibi muhtaçtı. İtiraf ediyordu. O dudakları öpmek istiyordu. İnkar etmiyor kabul ediyordu. Onun tarafından sevilmek istiyordu.
"Çekil amına koyayım şuradan."
Aralarındaki mesafeye rağmen halen daha çok yakın olduğu için omzundan sertçe ittirmiş birkaç adım geri gitmesine sebep olmuştu. Esmer oğlanın kaşları çatılırken elini sinirle dudaklarına götürüp "Sussana manyak solcu. Hala buralardalar megafonla bağır 'Buradayım.' diye istersen." dedi. Özgür gözlerini birkaç kere kırpıştırdıktan sonra dişlerini sıktı sinirle. Sanki kendisi bilmiyor gibi böyle davranması sinirini bozmuştu.
"Niye? İtlerin bir tur parçalar işte beni kötü mü?"
Özgür öfkeliydi. Her bir kelimede, her bir saniyede daha da sinirleniyordu. Karşısındaki adam hiçbir zaman ona karşı kendisi gibi hissetmeyecekti. Ne onu öpmek isteyecekti ne de Özgür tarafından sevilmek. Kanına dokunuyordu Özgür'ün. Artık düşman bile olmak istemiyordu.
"Kötü."
Özgür bir an şaşırırken oğlanın elindeki tespihi bir tur döndürdüğünü fark etti. Ellerini cebine sokup duvara yaslanırken Özgür'ün gözleri karanlıkta parlayan ışıktan bir an olsun ayrılmıyordu. Yutkunuyor bakışlarını çekmek istiyor ama beceremiyordu. Bir şey vardı o gözlerde. Girdap gibi içine çekmesinin de bir sebebi vardı. Bir anlamı olmalıydı.
"Niye?"
Cebinden sigara çıkarırken başkasının apartmanında olmak çok da önemli değildi Alphan için. Hiçbir zaman böyle şeylere duyarlı bir insan da olmamıştı zaten. Ona göre bunlar gereksiz kibarlıktı ve bunları düşünmezdi. O sırada Özgür onun çöken yanaklarına kısılan gözlerine bakıp sessiz bir iç çekti. Her bir saniye boku yediğini daha iyi anlıyordu. Özgür hiç olmayacak bir duyguya, hiç karşılık bulmayacak bir yola adım atmıştı.
"Şu Hanyalı'da," diye başladı söze Alphan. Sesi biraz kısık ve boğuk çıkmıştı. Birilerinin geleceğini düşünüyor olacak ki sesinin volümüne dikkat ediyordu. "benden habersiz değil bir iş bir kuş bile uçmaz solcu."
Özgür onun buram buram kibir kokan sesine yalnızca gülümsedi. Onun bu büyük dağları da küçük dağları da ben yarattım tavırları ona artık eskisi kadar sinir bozucu gelmiyordu. Aldığı seçmeli psikanaliz derslerine bakınca da bunun taa çocukluğundan geldiğini tahmin edebiliyordu. Özgür onu tanımadığı için çocukluğunun nasıl geçtiğini de bilmiyordu.
"Ben istersem seni bir günde ortadan bile kaldırırım. Ben istemedim onlar da kafalarına göre iş yaptılar. O yüzden kötü."
Özgür kaşlarını çatarken "Senin için gelmişler kurtçuklar zaten. Reisimizin şerefini iki paralık edemezsin falan dediler." diye söylendi Özgür. Aklına geldikçe sinirleniyordu. Bu yüzden ülkücülerle farklı ideolojilerdeydi. Bir kere adamlar barbarlıktan anlıyordu. Her şeyi yumrukla çözmeye çalışıyor sağlık bir tartışma ortamı bile kuramıyorlardı. Özgür'ün de yumruklu kavgalara giriştiği zamanlar olmuştu fakat hiçbir zaman ideolojisini kullanarak yapmamıştı bunu. Herkes gibi o da bir kişiye sekiz kişi girilmemesi gerektiğini bilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlük Ağıtları (bxb)
General Fiction*solcu- ülkücü "Sen cumhuriyet çocuğusun da biz orospu çocuğu muyuz?"