BÖLÜM 2

7.3K 241 30
                                    

Halfeti halkı acınası gözlerle bakıyordu Öykü'ye, hepsi genç kız'ın nasıl bir kadersiz olduğunu düşündü. Nasıl dayanacaktı onlar bile bilmiyordu. Öykü diz kapakları'nın üstüne çökmüş sadece dua edip bir yandan da ağlıyordu. Onu bu şekilde gözden çıkarıp nasıl böyle birine verebilirlerdi. Yade'sine ve annesine çevirdi gözlerini. Şivan ağabeyi'nin eşi, kayınvalidesi Helîn ana'yı sakinleştirmeye çalışıyordu ama nafile. Fatih ağa konak da göz gezdirdi. Daha sonra kapı'nın pervazına dayanmış yaşlı gözlerle annesini izleyen genç kız'ı gördü. "Benim emanetim" diye geçirdi içinden. Burda sert olup dik duruşunu bozmaması gerekirdi. Oğlu Robin'in söylediği şeylere bir tepki vermemiş aksine arkasın da durmuştu. Oğlu ne derse oydu, gecelere kadar çalışıp ev ile uğraşan, babası'nın ve dedesi'nin emaneti şirketine sahip çıkan aklı başında oğlu.

Robin'in omzuna elini koyup genç adam'dan bir tepki bekledi. Robin, Öykü'yü görmemiş orda olduğu'nun farkında bile değildi. Babası'nın komutuyla silahını beline koymuş Soylu konağın'dan çıkmıştı. Fatih ağa ağır aksanıyla Yade Bengi'ye döndü;
"Yüzük alır yollarız, sizin de ilk işiniz nikah yapmak olsun!"

Yade Bengi durmadan dua edip gözünü Öykü'den çekemiyordu. Berzan'a olan siniri geçmiyor, aksine karşısın da bacağında ki kurşunla duran adama beddualar ediyordu. İçinden "baba'nın, ata'nın emanetiydi o sana!" Diyip duruyordu. Şivan'a kızamıyordu çünkü onun iyi niyetinden emindi. O istemezdi böyle olmasını, kardeşini o caniye vermesini.

Fatih ağa oğlu Murat ve Yusuf'u alıp adamlarıyla birlikte konak'tan çıktı. En sadık adamına yüzük alması için emir verirken konağın önünde gözü sinirden dönmüş oğlunu arıyordu. Robin arabasına binmiş çoktan Haznedar konağına gelmişti bile. Dewrân hanım oğlu'nun öfkeli halini görünce korkuyla ayağa kalktı.
"Noldu oğul, kardeşin iyi mi?" Diye sordu ağlamaktan kısılmış sesiyle.
Robin olduğu yer de durup annesine döndü. Sinirini çıkarması gerektiği kişi annesi değil, babasıydı.
"İyi ana, kız'ının maşallahı var. Yakın zamanda da gelin gelecek bu eve!" Diyerek tısladı. Son cümleyi iğrenerek söylemişti.
"Berdel mi olacak?" Diye sordu Dewrân hanım.
"He ana he!" Diyerek odasına çıktı Robin ağa. Bir sağa bir sola dönüyor gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Masa'nın üstünde duran eşyalarını dağıttı bir hışımla. Koltuğa bir tekme savurup iki elini de ensesine yerleştirdi. Yemin etmişti, o kız bu eve geldiği an başlayacaktı cehennemi.

Fatih ağa oğullarıyla birlikte konağa dönmüş karısı Dewrân hanım'a anlatmıştı olanı biteni. Daha sonra yüzükler gelince Robin ağa'ya nişan yapılması gerektiğini söylemiş birde fırça yemişti. Robin üstüne basa basa "ne nişan, ne kına, ne düğün. Hiçbir şey yapılmayacak!" Demiş kesin ve net konuşmuştu. Fatih ağa da bir adamıyla yüzüğü Soylu konağına göndermiş daha sonra da odasına geçmişti.

Soylu konağın da ağabeyi defalarca Öykü'den özür diledi. Öykü, Berzân'ı affetmemeye yeminliydi. Şişen gözlerini yerden ayırmadan odasına çıktı, kimseyi görmek veyahut konuşmak istemiyordu.
Yattığı yatağın da tek düşündüğü şey "babam olsaydı böyle olmazdı" oldu. Haklıydı, babası ne ölmelerine müsade eder ne de kızını onlara verirdi. Ateş'in içine atmışlardı Öykü'yü, Robin ağa'nın cümlesi aklından çıkmıyor sürekli ağlama isteğini yineliyordu. Aradan birkaç saat geçince Şivan ağabeyi geldi oda'ya. Kardeşi yemek yemeliydi.
"Müsait misin Çawreşamın?"
Yatak'dan kalkıp kapı'ya yöneldi ve abisini bekletmeden açtı kapı'yı Öykü.
"Buyur ağabey"
"Gel biraz yemek yiyelim, sonra da konuşuruz"
"Canım istemez, size afiyet olsun" diyerek geriye bir adım attı Öykü. Kardeşi'nin inadını bilirdi Şivan ağa. Çok geçmeden sardı sarmaladı kardeşini. Robin ağa'ya diklenmeyi bilirdi fakat Berzan'ı da düşünmek zorundaydı. "Özür dilerim" diye fısıldadı göğsüne yasladığı kardeşine, Öykü tekrar ağlamaya başlamıştı. Merdivenlerden yukarı kapıda ki koruma çıkıp yanlarına gelmişti. Şivan ağa kardeşin'den ayrılıp çalışanına döndü;
"Ağam, Fatih ağa göndermiş"
Şivan kendisine uzatılan kutu'yu alıp açtı. İçinden bir yüzük çıkmıştı. Öykü yüzüğü görünce kaşlarını çatmış birde üstelik kutuyu fırlatmak istemişti. Şivan ağa yüzüğü alıp dolu gözleriyle kardeş'inin parmağına taktı. Öykü tek kelime etmeden yutkunarak kapattı kapısını. Yatağına gidip uzandı.
Soylu konağın da matem havası geçmiyor, kimse de Berzan'la konuşmuyordu. Berzan da böyle olacağını bilmiyordu, öldürürler diye düşünmüştü. Saf adam!
Helîn ana, Yade Bengi yemeğe inmemiş, Berzan da yemeğini Delâl ile yemek için odasına istemişti.

HAZNEDARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin