"Yapmayı çok istedim ama yapamadım. Senden korktuğum için değil ona kıyamadığım için yapmadım."
Robin tekrar olduğu yerde durdu.
"Gayet açık bir şekilde uyardığımı düşünüyorum." Dedi ve bir daha konuşmayarak yatak odasına çıktı. Aradan geçen birkaç saatin ardından kahvaltı hazır olmuştu. Robin ağa, tablet üzerinden halledebileceği işlerini hallederek üstünü değiştirmiş, ardından da aşağı geri inmişti. Öykü ise koltuğun köşesine oturarak kafasını yaslamıştı.
"Kahvaltıya hadi." Sesi buz gibiydi.
Öykü birkaç saniye tepkisizce suratına baktı.
"Yemeyeceğim."
Robin ise gözlerini kapatarak derin bir nefes almıştı. Sakinleşmek için yavaşça şakaklarını ovdu.
"Yiyeceksin, hadi."
Öykü kafasını yaslı olduğu yerden doğrultup karşısında ki adamı inceledi. Ona eskisi gibi bakmıyor, sevgi kırıntısı bile işlemiyordu.
"Midem bulanıyor Robin, şuan yemek istemiyorum."
Doğru söylüyordu, fakat kocası yalan söylediğini düşünerek daha çok sinirlenmişti.
"Benimle bir sorunun varsa benimle uğraş, senin yüzünden çocuk gelişememiş bile."
Öykü ilk önce şaşırıp bir tepki verememişti. Fakat sonra bu bilgiyi nerden öğrendiğini merak etmiş, gelişemediği için suçlanması dolayısıyla da sinirlenmişti.
"Ne demeye çalışıyorsun?" Diyerek ayağa kalktı.
"Benim yüzümden mi gelişememiş?"
"Çocuk benim karnım da olmadığına göre Öykü."
"Çocuk benim karnım da olabilir, tek başıma yapmadığım için senin de sana göre sorumlulukların olur. Karını bir piç gibi ortada bırakırsan çocuğunla ilgilenemez mesela Robin."
Robin'in bakışları değişmişti. Karısı ilk defa küfür etmişti ve haklıydı da.
"Keyfimden bırakmadım, eğer beni dinlemiş olsaydın-"
"Ben senin kuklan değilim Robin ağa, istediğin her şeyi zaten yapıyorum. Eğer beni bu şekilde manipüle etmeye çalışıyorsan deneme bile çünkü bir ay da yaşadığım şeyin zorluğunu ben biliyorum."
"Tamam daha sonra konuşuruz, yemek ye önce."
"İstemiyorum rahat bırak beni." Bu adama sabrı kalmıyordu. Her seferinde bu kadar sinirlendirmeyi nasıl başarıyordu Robin ağa?
Daha fazla bir şey demeden mutfağa indi Robin. Hizmetli kadına başka bir kahvaltı tabağı hazırlatıp Öykü'ye götürmesini istedikten sonra iştahının aldığı kadar yemek yedi. Öykü ise gelen tabağı geri çevirmemiş, kendine gelene kadar yememişti. Mide bulantısı geçtikten sonra birkaç bir şey atıştırarak tabağı mutfağa bıraktı ve kocasının yüzüne bakmadan tekrar salona ilerledi.
Öykü haklıydı, bunu bilmek de Robin'in canını sıkıyordu. Her şey daha farklı olabilirdi. Bunu düşünmeden edemiyordu.
O da karısı'nın peşinden çıkarak salonda ki koltuğa, Öykü'nün yanına oturdu.
"Yarın Urfa'ya döneceğiz. Buradan istediğin bir şey varsa aldırayım." Dedi sakin bir sesle.
Öykü ise baktığı duvardan gözlerini hiç ayırmamış, kafasını olumsuz anlam da sallamıştı.
Akşam saatleri yaklaşıyordu artık, Soylu konağı eski haline dönüyordu. Sofra da koyu bir sohbete dalmışlardı ki Şivan ağa annesine dönerek "Öykü'yü aradım bugün." Diyerek ortamı susturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZNEDAR
Fantasy-BERDEL KONULUDUR- +18 Maviliklerinde denizi ve gökyüzünü barındıran kadın, toprağın en koyu tonuna aşık olmuştu. Berdel onun için şimdi başlıyordu.