Gördüğü şey hayal falan değildi, karşısında oturan kocasının ta kendisiydi. Robin ağa, karısının aksine son derece sakin bir şekilde izliyordu onu.
"Sen" dedi Öykü güçlükle. Hala inanmak istemiyordu.
Ardından tüm senaryo canlandı gözünde, Robin onu götürecekti, onunla birlikte Urfa'ya dönmek zorunda kalacaktı. Bu adamı sevse bile onunla yaşamak istemiyordu ki.
"Hoşgeldin." Bu sesi duymayalı, duymak için de canının çok yandığı bir ay geçirmişti Öykü. Nefesinin kesildiğini hissetmişti, şuan kendi yüzünün ne halde olduğunu tahmin edebiliyordu. O an spontane gelişen bir şekilde geri adım attı, ardından hızla dış kapıya yönelmiş, kilitlediği kapıyı açmak için beyni ve elleriyle savaş vermişti.
Robin ağa, karısının neden kaçtığını çok iyi biliyordu. Oturduğu yerden kalkarak Öykü'nün peşinden ilerledi. Karısı şuan panik halinde olduğu için üç harekette açabileceği kapıyı açamıyordu.
Açsa da nafile, o eve girdiği an tüm adamlar sokağı doldurmuşlardı.
Cebinden çıkardığı bayıltıcı ilacı son derece sakin bir şekilde beze döktü. Ardından Öyküyü tek koluyla sararak bezle ağzını kapattı. Ona temas etmeyeli uzun zaman olmuştu, Robin hepsinin hesabını soracaktı.
Öykü bir kuş gibi çırpınıyordu, bilincini kaybetmek üzereydi, sadece birkaç saniye sonra üstünde bir yorgunluk hissedip gözleri kendiliğinden kapanmıştı. Robin, bezi ve ilacı yere atarak dikkatli bir şekilde kucağına aldı Öykü'yü. İlk önce salona gidip ceketini karısının bacaklarına sarmış ve o şekilde çıkarmıştı evden. Adamlardan biri dış kapı da onu görür görmez bahçe kapısını açmış, ardından da vito'nun kapısını açarak başını önüne eğmişti.
Robin, dikkatli bir şekilde arabaya binip Öykü'yü koltuğa yatırdı. Başını kucağına koyduğu sırada şoför kapıyı kapatmış, diğer adamların eşliğinde yola çıkmışlardı.
Sinirliydi, ama bu sinirini başka bir şekilde çıkaracaktı.
Öykü'nün başı kucağındayken uzun zamandır dokunamadığı uzun siyah saçlarını okşadı, kokusu burnunda tütmüştü. Kaçabileceği aklına geldiği için ilacı da cebine atmıştı fakat kaçmaması için de dua etmişti Robin. Onunla konuşup anlaşabilmek farklı, Öykü'nün ondan kaçması çok farklıydı.
Uzun bir yolculuktan sonra kapı açıldı. Robin, Öykü'yü tekrar kucağına alarak şehrin epey ötesinde orman'ın içinde ki eve doğru ilerledi. Etraf çok karanlık olduğundan göz gözü görmüyordu. Hizmetli kadın kapıyı açarak geri çekildi.
Robin kimseyle konuşmadan direkt yukarı çıkmış, yatak odasına girerek hala baygın olan karısını yatağa yatırmıştı. Hizmetli kadın arkasından gelerek "ben hallederim ağam." Diyerek bir cevap bekledi.
"Gerek yok ben halledeceğim, doktor biraz beklesin."
Hizmetli kadın kapıyı kapatarak aşağı adımladı.
Robin, ilk önce dolaptan gelmeden önce ayarlattığı saten pijama takımını çıkardı. Öykü'nün yanına bırakarak kendisi de tam yanına oturmuştu. Elbisesini yukarı doğru kıvırıp tek kolundan destek alarak biraz kaldırmış, ardından elbiseyi tamamen çıkarmıştı. Bu şekilde olmasını istemezdi fakat, artık o da ateş gibi yanıyordu.
Derin bir nefes alarak boynuna uzunca bir öpücük bıraktı, elini karısının üstünde gezdirerek onu ne kadar özlediğini hissetmişti. Biraz daha böyle durursa hiç iyi şeyler olmayacaktı.
Pijama takımının üstünü giyindirmiş, saçlarını düzeltmişti. Ardından altını da giyindirerek yorganı üşümemesi için göğsüne kadar çekmiş, yüzünü okşuyordu. Çok geçmeden kapıya vuruldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZNEDAR
Fantasy-BERDEL KONULUDUR- +18 Maviliklerinde denizi ve gökyüzünü barındıran kadın, toprağın en koyu tonuna aşık olmuştu. Berdel onun için şimdi başlıyordu.