Robin ağa sabahın ilk ışıkların da gözlerini açtı, hayatında ki en huzurlu uykusunu uyumuştu bu gece. Tam dibinde karısını görmeyi beklemiyordu fakat gece ona bu şekilde yaklaşan ta kendisiydi. Karısının bu halde onu görmesini istemezdi. Sessiz bir şekilde kalkıp banyoya girdi, elini yüzünü yıkayarak oda'ya geri döndü ve bu sefer salona adımladı. Çalışması gerekiyordu ve bunun için de kendisine kahve yapacaktı, iki gündür içtiği en güzel kahveyi içmişti karısı sayesinde.
Mutfak da kahvesini hazırlayıp ofisine çıktı, dosyaları kontrol ediyor, imza atması gereken şeylere imza atıyordu. Mailleri kontrol etmeye başlamış bir yandan da ofisin camından dışarıda ki manzarayı izliyordu. Burası çocukluğundan beri ona huzur veren tek yerdi.
Öykü gördüğü rüyanın etkisiyle yorganın ucunu tutmuş farkında olmadan sayıklıyordu. Rüyasın da babasını görmeyeli uzun yıllar olmuştu ve babası "yaptığın şey doğru değil!" Diye uyarıyordu kızını. İyide Öykü ne yapmıştı ki?
Sayıklamaları gözlerini açmasıyla son buldu. "Ben bir şey yapmadım!" Diyerek açtı gözlerini, nefes nefese kalmış alnın da boncuk boncuk terler belirmişti. Nefesini düzenlemeye çalışıp yataktan kalktı, saat daha çok erkendi ve Robin ağa yanında değildi. Cam'dan dışarı baktığında korumaların da orda olmadığını görünce merakla saçlarını kulağının arkasına sıkıştırmıştı. Duşa girse iyi olurdu, şuan resmen ateşi vardı.
Kısa bir duşun ardından saçlarını taramış, bakımlarını yapmış odadan çıkmıştı. Salona indiği sırada vestiyerin üstünde ki anahtar gözüne ilişti. Kocası gelmişti fakat ona hiç gözükmemişti, uyanma saatinden de erken olduğuna göre bu adam neredeydi.Bahçe'ye çıkarak etrafı izledi Öykü, derin bir nefes alıp adımlarını bahçeye yöneltti. Biraz yürümek ona iyi gelirdi. Robin ağa son mailine cevap verip kahvesini almış ve cam kenarında ki koltuğa oturmuştu. Bu saatte Öykü'nün uyanık olduğunu görünce kaşları çatılmıştı, yoksa onu rahatsız eden bir şey mi olmuştu. Dalgın gibi gözüktüğünü farketmişti, Öykü çiçeklerin yanına gitmiş, yanlarına oturmuştu. Kendini kötü hissettiği zamanlar da derdini çiçeğe böceğe anlatır insanlara bulaşmazdı hiç.
Robin ofisten çıkıp merdivenlere yöneldi, salona indiği gibi açık olan bahçe kapısından çıkmış adımlarını Öykü'ye çevirmişti. Bu sıra da üstünde ki hırkasını çıkarmış bu soğuk da straplez bir cropla dışarı çıkan karısına kızıyordu. Altında ki beyaz pijamasının kirleneceğini düşünmeden çimenlerin üstüne oturmuştu birde. Karısının yanına ulaşır ulaşmaz elinde ki hırkayı omuzlarına atmış, görüş alanına girmişti.
"Niye bu saatte uyandın?" Diye sordu çatık kaşlarıyla. Öykü dalgınlığından biraz olsun kurtulup kafasını kaldırdı ve kocasına baktı.
"Rüya gördüm"
"Ne rüyası" diye sordu Robin ağa.
"O çirkin pijamalarla uyursan kötü rüyalar görürsün" diye de eklemeyi ihmal etmedi. Çocukça şeyler giymesini istemiyordu, her yeni evli kadın gibi gecelik giymeliydi.
Öykü yavaşça kaşlarını çattı ve üstünde göz gezdirdi.
"Ne varmış pijamam da?"
"15 yaşında değilsin"
Önünde ki otlarla oynarken cevap verdi kocasına, amacını anlamaya çalışıyordu."Ne olmuş 15 yaşında ki çocuklara?"
"Çocuk hiç değilsin Öykü" Robin ağa sinirlense de belli etmek istemiyordu, sabahın gerginliği vardı üstünde.
"Affet ağam, ne giymemi isterdin?" Diye sordu imalı bir şekilde.
"Yorum yapmayacağım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZNEDAR
Fantasy-BERDEL KONULUDUR- +18 Maviliklerinde denizi ve gökyüzünü barındıran kadın, toprağın en koyu tonuna aşık olmuştu. Berdel onun için şimdi başlıyordu.