Saat gece yarısına yaklaşıyordu, Öykü hizmetli kadının yardımıyla üstünü değiştirmişti. Duş almak ona o kadar iyi hissettirmişti ki. Tekrar salona inerek koltuğa oturdu. Robin ağa, o sıkılmasın diye televizyonu açmış ardından da bahçeye çıkarak bir sigara yakmıştı.
Haznedar konağın da ise, Murat ağa, Şivan ağa ile konuşmasından sonra iyice şüphelenmişti. Öykü'nün gerçekten kötü olduğunu hatta kendine zarar verdiğini düşünmüştü. Kardeşine haber vermeliydi, Robin ne boşanmak ne de birleşmek istiyordu. Telefonu eline alarak kardeşini aradı.
Robin, sigarasından bir nefes daha çekerek masanın üstünde ki küllüğe bastırdı. Ardından telefon'un çaldığını farketmiş, ekran da yazan isime bakmıştı. Murat onu durduk yere bu saatte aramazdı. Neden aradığını da tahmin edebiliyordu Robin ağa.
"Efendim Murat." Diyerek açtı telefonu.
"Robin, hallettin mi işlerini?" Sesini rahat çıkması için zorluyordu Murat ağa.
"Lafı geveleme, ne oldu?" Uzatılmasından nefret ediyordu Robin. Ağabeyi de her seferin de bunu yapıyordu.
"Robin, Öykü kötü galiba-," Robin ağa, ağabeyinin sözünü kesmişti.
"Şivan ağa mı konuştu seninle?" Diye sordu beklemeden.
"Evet de, sen nerden biliyorsun?" Murat ağa şaşırmıştı, yine bir şeyler saklıyorlardı.
"Tahmin." Diyerek bir sigara daha yaktı Robin ağa.
"Tepe başına çağırdı konuşmak için, sesi kötü gibiydi. Senin de gelmeni istedi ama-,"
"Ama sen benim burda olduğumu söyleyerek daha çok korkmalarını sağladın." Diye tamamladı ağabeyini.
"Korkmalarını mı?" Murat ağa iyice şaşırmıştı.
"Robin neler oluyor söyleyecek misin artık, ya sen bir şey yap ya da ben gidip bakacağım Öykü iyi mi diye." Sabrı da kalmamıştı haliyle.
"Söylenecek bir şey yok Murat ağa, yarın döneceğim. Hepsiyle de teker teker görüşeceğim, sen karışma, ararsa da açma."
"Tamam o halde." Diyerek telefonu kapattı Murat. Kesin bir fırıldak döndürüyorlar diye düşünüyordu.
Robin, sigarasını bitirerek tekrar küllüğe attı. Ardından bahçeye açılan kapıdan içeri girerek sürgülü kapıyı ittirmiş, koltuk da uyuyakalan karısına bakmıştı. Ona biraz daha yaklaşarak saçlarını yüzünden çekti, Öykü bir ay da çok değişmişti. En önemlisi de gözlerinde ki ışığı kaybetmişti. Koltuğun ucun da duran batanniye'yi açarak Öykü'nün üzerine örttü.
Öfkeliydi Robin, her şeyi biliyor olmak onu daha çok öfkelendiriyordu. Böyle bir şey saklanılmamalıydı, yine ilk kendi öğrenmişti ama ya ondan önce başka birileri farketseydi o zaman ne olurdu? Öykü bilmeden başına çok büyük işler açabilirdi. Bu konuda da annesi'nin onu uyarması gerekirdi fakat Helin ana köstek olmayı seçmişti.
Aklında bir sürü plan vardı Robin'in. Doğurana kadar yanında tutacaktı Öykü'yü. Doğurduktan sonra gitmek isterse gidebilirdi fakat gitmeyeceğine emindi Robin ağa. Öykü çocuğunu bırakamazdı. Ama illa ki bu yaptığı şeyin bir bedeli olacaktı, eski günlerine kötü diyorsa şimdi ki günlerine cehennem diyecekti Soylu kızı.
Fakat her şeyden önce bebeğinin sağlığına kavuşmasını bekleyecekti Robin. İlk önceliği her zaman oydu.
Öykü, gözlerini açarak bir müddet kendine gelmeyi bekledi. Sürekli uyumak istiyor ya da yemek yemek istiyordu. Karnının acıktığını farkedince oturur pozisyona geçerek batanniye'yi üstünden ittirdi. Robin ise çaprazın da olan koltuktan karısını izliyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZNEDAR
Fantasy-BERDEL KONULUDUR- +18 Maviliklerinde denizi ve gökyüzünü barındıran kadın, toprağın en koyu tonuna aşık olmuştu. Berdel onun için şimdi başlıyordu.