Öykü, duyduğu şey ile şaşırsa da hemen kendini toplamış, içten içe bunun da kötü niyetli olabileceğinden şüphelenmişti. Sevgili kocası'nın insanlara kötülük yapmaktan başka bir işe yaramadığını çok iyi biliyordu.
"Dalga mı geçiyorsun?" Diye sordu sakince.
"Hayır." Dedi Robin ağa. Bu sefer gerçekten ciddiydi.
"Onlara zarar vermek için yapmıyorsun değil mi?"
"Hayır Öykü." Diye yineledi. Pantolon'unun kemerini çıkararak yatağa fırlatmıştı.
"Sadece karımın ve çocuğumun iyi olması için uğraşıyorum. Tabii çoğunlukla karımın beni affetmesi için."
Öykü gittikçe bu adama şaşırıyordu. Asla bir günü bir gününü tutmuyor, her gün farklı bir durum yaşıyorlardı. Fakat yine de bu durum Öykü'yü fazlasıyla şüphelendiriyordu.
"Onlara bir şey yapmayacağına söz ver." Dedi, kocası verdiği sözleri tutuyormuşçasına.
"Söz."
"Sevdiğin bir şey üzerine yemin et." Biraz daha zorlarsa Robin vazgeçecekti. Bugün de başka bir kavgaya tutuşacaklardı. Yine de sakinliğini korudu Robin ağa.
"Senin üzerine yemin ederim."
"Gitmem o zaman." Dedi Öykü. Çünkü Robin'in onu sevdiğine inanmıyordu ve inanmayacaktı.
"Öykü hazırlanır mısın pişman etme beni hadi." Diyerek üstüne rahat bir şeyler giyinmeye başlamıştı. Öykü emin olamasa da bir kez olsun güvenmek isteyip kıyafetlerini alarak banyo'ya girdi. Üstünü değiştirmiş, saçlarını toplayarak odaya geri dönmüştü. Robin hazır bir halde onu bekliyordu.
"Hazırım."
Bir şey demeden direkt olarak oda'dan ayrıldılar. Konaktan çıktıkları an şoför arabayı kapının önüne getirip, anahtarı Robin'e teslim ederek oradan ayrıldı. Hiç konuşmadan arabaya binip, Soylu konağına doğru yola çıktılar.
Yol boyunca ne Öykü konuşmuş, ne de Robin tek kelime bir şey söylemişti. Yaklaşık yarım saat'in ardından Soylu konağına ulaşmış, arabayı konağın önünde durdurarak Öykü'ye dönmüştü Robin ağa.
"İki saat'in var. İki saat sonra burda olacağım."
"Sen gelmeyecek misin?" Diye sordu Öykü. Robin kaşlarını çatarak izledi karısını.
"O kadar da değil."
Olsun, en azından tehlike uzak da olacaktı. Diken üstünde olmak istemiyordu Öykü.
"Saat kaç da burda olursun?"
"Üç de gelirim." Diyerek önüne döndü. Öykü ise bir şey demeden arabadan inmiş, kapıyı açıp konağa girmişti. Ağabeyi hastaneden yeni taburcu olduğu için muhtemelen herkes oradaydı. Hızlı adımlarla merdivenleri çıkarak oda'ya ulaşmış, kapıya vurarak açmalarını beklemişti. Çok geçmeden Berzan ağabeyi kapıyı açarak karşısında duran kardeşine şaşkınlıkla baktı.
"Öykü." Şaşkın ve sorgular bir hali vardı.
Helin ana, kızının ismini duyduğu an yerinden kalkmış, hızlı adımlarla kapıya ulaşmıştı. Evet, oğlu doğru söylüyordu. Kızı gerçekten de buradaydı.
"Yavrum." Dedi şaşkınlıkla Helin ana.
Öykü bir şey demeden hızlıca annesine sarıldı. Herkes şaşkınlıklar içerisinde ikisini izliyordu. Annesinden ayrıldığı an, yatak da yatan ağabeyinin yanına ulaşmış, hala idrak edemeyen ağabeyinin avucuna bir öpücük kondurmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZNEDAR
Fantasy-BERDEL KONULUDUR- +18 Maviliklerinde denizi ve gökyüzünü barındıran kadın, toprağın en koyu tonuna aşık olmuştu. Berdel onun için şimdi başlıyordu.